Bölgesel bakışla Kazakistan

Kazakistan örneği, Belarus, Ukrayna, Gürcistan, Ermenistan’daki gösteriler, Putin’in “Sovyet hayallerinin” sınırına gelindiğini yansıtıyor.

HAZAR GÖKÇEN ÖNEY

07.01.2022

ABD’de Senato ve Temsilciler Meclisi’nin bulunduğu Kongre binasının resmî seçim sonuçlarına itiraz adına basılmasının üzerinden tam bir yıl geçmişken, dünyanın öbür ucunda bir ayaklanma patlak verdi. İronik biçimde, Kazakistan’daki ayaklanmada da, ABD’nin parmağı olduğu iddia edildi. 

Oysa, Kongre baskınının birinci yıldönümünde Başkan Joe Biden’ın öfke ve kırgınlık içinde yaptığı konuşma, ABD’nin şu aşamada değil dışarısına, kendi içine dahi müdahale edebilecek halde olmadığını düşündürecek bir tondaydı.

Her ne kadar, Rusya’da Vladimir Putin yönetiminin ileri sürdüğü ve Kazak yöneticilerin de hevesle kucakladığı söylemde olduğu gibi, Kazakistan’da olup bitenden “dış mihraklar” sorumlu tutulsa da, sorunun kökü içeride. Yıllardır süren kötü ve otokratik yönetim, ülkenin imkânları ve zenginliklerinden kendi vatandaşlarının yararlanamaması gibi iç sebepler asıl mesele yani…

Böyle bir durumda da, “dış düşmanların içeriyi karıştırmasına” da fazla gerek olmuyor. Ülkedeki ekonomik sorunlar ve enerji kaynakları zengini olmalarına yapılan enerji zamları şu sebeple de tetiklenmiş olabilir: Çin’de kripto paraların yasaklanmasından sonra Kazakistan’a konuşlanan “Bitcoin”cilerin aşırı enerji tüketimi gibi sorunların ortaya çıktığı söyleniyor. Hadi diyelim böyle bir tetikleyici “dış kaynaklı faktör” ortaya çıktı. Gene de, Kazakistan’ın toplumunda “bıçak kemiğe dayandı” algısının ortaya çıkmasında, demokratik yollarla değiştiremedikleri otokratik kötü yönetimin etkisi başlıca sorun değil mi?

Kazakistan’ın siyasi geleceğinin, yanıp yanıp sönen gösterilerle Belarus gibi otokrasi ve baskı yönetiminin artarak devam edeceği mi; yoksa komşu Kırgızistan’da 2020’de gerçekleşen “Lale Devrimi” gibi demokratik değişim yönüne mi evrileceği henüz belirsiz.

Dahası, kendi içinde ekonomik ve sosyal dengeleri çok da tutarlı gitmeyen Rusya’nın Kazakistan’a güvenlik güçlerini yollamasıyla bölgedeki nüfuzunu kaybetmemeye çalıştığı malum. 

2022 başlarken, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, Ukrayna’da üzerinden ABD ve Avrupa üzerine doğru savaş rüzgârları estirmeye çalıştığına dikkat çekiyorduk. Bir yandan 120 bin askeri, Ukrayna sınırına yığarak savaşın “gerçek bir ihtimal” olduğuna dünyayı inandıran Kremlin, öte yandan da ülke içinde hak ihlallerinin dozunu artırmıştı. 

Rusya’nın en önemli, en eski sivil toplum örgütlerinden Memorial’ın iki kolu da 2021 sonunda, yargı yoluyla ardı ardına kapatılmıştı. Kardeş iki sivil toplum kuruluşu olan Memorial’ların kapatılması, Rusya’da son dönemde hukukun üstünlüğünü ayaklar altına alan kararlardan. Memorial’ların biri, Sovyetler dönemindeki hak ihlallerini araştırıyordu; diğeri ise, günümüzdeki hak ihlalleriyle ilgili çalışıyordu. 

Görüldüğü gibi, Kremlin kendisini çok güvende hissetse; ne Ukrayna’yı bu boyutta tehdit edecek, ne de ülke içinde insan hakları kurumlarını hedef alacak iç baskıya girişir. 

Kazakistan örneğinin ve Belarus, Ukrayna, Gürcistan, Ermenistan’da gerçekleşen kitlesel gösterilerin yansıttığı şey, Putin'in “Sovyet hayallerinin” sınırlarına geldiğimiz. Bugünün Kremlin yönetimi de, Rusya içinde ekonomik refahı yükseltip ve sosyal eşitliği sağlayamadıkça sallantıda kalacak.

Kazakistan’da yönetimi iyice eline alan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev, 1980’lerin büyük çoğunluğunu Çin’de geçirmiş ve Pekin’e de yakınlığı olan bir isim. Rusya’nın da “Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü” çerçevesinde Kazakistan’a yolladığı güvenlik güçleriyle, etkisini “sert biçimde” sürdüğü öne sürülebilir.

Tokayev, çok da iyi Mandarin konuşuyor. 

Gene de, kamuoyunun algısının iktidar gücünün yanında olup olmaması çok şeyi belirliyor: Çin’de de, Xi’an kentinde Koronavirüs vakalarının yeniden görülmeye başlaması sonrası gidilen “kapanma sürecinde” yaşanan bürokratik aksaklıklar, protestoları da beraberinde getirdi. Çin’de Komünist Parti’nin de, her ne kadar tek parti hegemonyasını sürdürmesine rağmen, halkın düşünceleri ve algılarına fazlasıyla önem verdiğini söyleyebiliriz. 

Kamuoyu algısından kimsenin kaçışı yok…

Tepedeki fotoğraf: © REUTERS / Pavel Mikheyev