Kumarbaz Macron

Macron kendisini polemiklerin ortasına atıyor; “aşı olmayanların hayatını rezil edeceğini” pek de kibar olmayan biçimde ifade etti.

SEZİN ÖNEY

08.01.2022

Avrupa Birliği Konseyi’nin Dönem Başkanı artık Fransa. Diğer bir deyişle, 1 Ocak 2022’den beri, AB’nin temel politikalarını belirleme ve yasal çerçevelerine yön verme işi, Ankara’nın arasının çok da iyi olmadığı bir ülkede. Gerçi, orada da duruma bir “Fransız kalma” hali hâkim: ülke kamuoyunun sadece yüzde 49’u, AB Dönem Başkanı olduklarının farkında. 

Fransa halkının konudan kopukluğu, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un “Avrupa” gündemini ülkesinde ön plana çıkarmasına engel olmuyor. Gelecek Haziran sonuna kadar olan süre zarfında; yani, Fransa’nın AB Başkanlığı sona erinceye kadar Macron’un ele almayı planladığı hayli iddialı bir gündemi var. 

Tabii, Nisan 2022’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Cumhurbaşkanı olarak kalabilirse…

Fransa seçimlerine yaklaşık 90 gün kaldı. Macron ilk turda, yüzde 25 oy alacağa benziyor. İkinci turda rakibi de, artık klasikleşmiş biçimde aşırı sağcı Marine Le Pen veya yine bir kadın aday olan muhafazakâr sağ Valérie Pécresse olacağa benziyor. Son kamuoyu yoklamalarının ortalamasına göre, ikinci turda Macron, Le Pen karşısında yüzde 57’ye yüzde 43 oranla kazanıyor. Pécresse karşısında ise, yüzde 53’e karşı yüzde 47 ile. 

“Emmerder” polemiği

Macron’un AB Dönem Başkanlığı’nı, seçim kampanyasının bir parçası haline getirmek istediği söyleniyor. Kendisi, henüz adaylığını açıklamadı: bunun sebebi de, adaylık açıklanır açıklanmaz, kampanya sürecinin resmen başlaması. Şimdiden Cumhurbaşkanlığı makamının avantajlarını adaylık kampanyası için kullanmakla suçlandığından, kendisinden beklenen açıklamayı mümkün olduğunca geciktirecek gibi gözüküyor. Son olarak Le Parisien ile gerçekleştirdiği mülakatta da Macron, aday olup olmayacağı konusunu muğlak bırakıp sadece “adaylığı istediğini” söyledi. 

Türkiye’de muhalefetin ortak adayının açıklanmamasının bir sebebi de, seçimlere kadar olan süreçte polemiklere konu edilip yıpratılmasının önüne geçilmesi olduğu öne sürülüyor. Macron ise, hem adaylığını açıklamayıp hem de kendisini polemiklerin tam ortasına atıyor. Le Parisien röportajında, “aşı olmayanların hayatını rezil edeceğini”, Fransızcası pek de kibar olmayan biçimde ifade etti. Macron’un “hayatlarını zehir edeceğim” manasında kullandığı “emmerder” fillini tam tercüme etmeyelim daha iyi. 

Macron’un bu ifadeyi, yanlışlıkla kullandığını da söyleyemeyiz: röportajında üç kez aynı fiili tekrar etti zira. 

Macron’a “destek aşısı”

Macron, aynı röportajda ayrıca aşı karşıtlarının “ulusun sağlamlığını baltaladığını” ve “sorumsuzluklarının artık vatandaş olmadıkları” anlamına geldiğini söyledi. Diğer bir deyişle, aşı olmayanların vatandaşlık haklarından mahrum olması gerektiğini öne sürdü. 

Macron’un, neyi kastettiği tartışma konusu. Aşı olmayıp da COVID’e yakalananların tedavi masraflarının devlet tarafından karşılanmamasına atıfta bulunmuş olması ihtimal dahilinde. Sonuçta, başlıca rakipleri olan popülistler gibi Macron da, toplumun kutuplaşması üzerinden destek kazanmaya çalışıyor denebilir. Macron’un kutuplaşmada karşısına aldığı “aşısızlar”, toplumun küçük bir kesimini oluşturduğundan, Cumhurbaşkanı’nın yatırımını sessiz çoğunluk olan aşılanmışlara yaptığı da öne sürülebilir. Dahası, Macron’un bu ifadelerini eleştiren rakipleri de, “aşı karşıtlarının” saflarına düşmüş oluyor. 

Son olarak, erkek klasmanında “dünyanın 1 numaralı tenis yıldızı” Novak Djokovic, aşısız olduğuna dair şüphelerden dolay Avustralya’daki turnuvaya alınmadı. Djokovic, “aşılara şüpheci” yaklaştığını ifade etmiş ve Avustralya’daki müsabakalara katılabilmek için “vize muafiyeti” talep etmişti. Bu durum, dünya genelinde konu olunca Djokovic, Avustralya’ya alınmayıp sınırdışı edildi.

Macron, kendisinin hep bir “kumarbaz” olduğunu ve riskli çıkışları sevdiğini vurguladığını hatırlatalım. Bakalım, kamuoyu algısı Macron’un kumarını destekleyecek mi?

AB Başkanlığı tartışmaları 

Fransa, Omicron varyantı dalgasından özellikle kötü bir şekilde etkilendi. Son dönemde, Fransa genelinde 24 saat içinde 350 bine yakın yeni vaka kaydedildiği oldu. 

Fransa’nın AB Başkanlığı sürecinde planlanan düzinelerce etkinlik iptal edilmesi veya sanal hale gelmesi söz konusu. Dolayısıyla, Fransa’nın AB Başkanlığı için planlandığı kadar da “görkemli” geçmeyebilir. 

Dahası, AB taraftarlığı ve karşıtlığı da, seçimin tartışma konularından birine dönüşebilir. Paris’teki yılbaşı kutlamalarında, Zafer Takı’na (Arc de Triomphe) AB bayrağını yansıtılması, muhalefeti eleştirilerde birleştirdi. Cumhurbaşkanı adayları Valérie Pécresse, Macron'u Fransa'nın tarihiyle "sorunlu" olmakla suçladı; solcu Jean-Luc Mélenchon ise "şoke" olduğunu söyledi. Ve Le Pen de, Macron’un “tarihi silmeye" çalıştığını iddia etti. 

Açıkçası, Fransa'nın, ulusal kimliğini tehdit etmek için Arc de Triomphe’a mavi ışıklar yansıtılması yetiyorsa, gerçekten çok kırılgan bir kimlik var ortada. Macron, ikinci kez cumhurbaşkanı seçile bile, Haziran’daki parlamento seçimlerinde partisi La République En Marche’ın çok başarılı olması beklenmiyor. Bu da, Macron’un ikinci dönemi için planladığı reformların yapmakta zorlanmasına neden olur. Macron’un ve Fransa’nın asıl sınavı da, seçimlerden ve AB Dönem Başkanlığı’ndan sonra başlayacak gibi gözüküyor.