Yeniden doğdum
Gözlerim açıldı. Karşımda doktorlar. Anam, ben ağzımda oksijen tüpü ile başladım oynamaya. Erkek hemşire: Abla, düğünlerde oynadın mı hiç?

18.02.2022
Uzun çabalar sonunda beklenen gün geldi. Hastaneye yatış için geldik, kardeşimden bir sigara istedim. Uzun zaman sonra ilk sigara içişim, nasıl içtim anlayamadım bir fırtta bitti gibi oldu.
Yatıştan iki gün sonra beni yoğun bakım odasına aldılar kas güçlendirici ilaç vermek için. Ayol, saatlerce bekledim o acayip yerde, sanki gök gürlüyor, birden şimşek çakıyor. Ay, yanımda entübe edilen bir hasta… Aman Allah, adam birden gak dedi. Hemşireler bağırdı “doktor beyler” diye. Doktorlar geldi, "ex" dediler. Ayol, ne kolay "ex" diyorsunuz dedim! Asistan bir doktor abla "Zaten ölü gelmişti o," dedi. Yani o kadar olağan ve normal davranıyorlar ki ben şok üstüne şok geçiriyorum. Sonra durdum düşündüm. Bunların işi bu ve gayet doğal, ölüm desen, kaçınılmaz!
Bana bakan asistan kız geldi, boynumda kocaman bir damarı açtı. Serum benzeri fakat jel gibi bir ilaç verdiler damardan aşağı! Artık her şey normal gelmeye başladı bana…
Oda çok soğuk diyeceğim, lakin ne odası, kocaman bir alan ve tangır tungur sesler arasına karışan insan inleme ve horlamaları. İlaç bitti. Aman tanrım, cellat gibi biri geldi, aldı beni götürüyor! Ayol, nereye? "Abla, ameliyathaneye" demez mi! İyi de neden uyutmadılar? Benim bildiğim, uyutup öyle götürülür. Bir baktım, fermuarlı torbanın içerisinde duran bir şey; "Bu ne" dedim. "Abla, bakma sen oraya," dedi, meğer cesetmiş!
Ay, buz gibi bir odaya girdik. Uzun siyah bir masa ve kol bağlama aletleri mi nedir artık… Bir sürü cellat gibi doktor geldi. Ayol, dedim ya bayıltın beni ya da kalbim duracak. Sanki aradan birkaç saniye geçti gibi, bir ağırlık üzerime on kişi oturmuş gibi uyanamıyorum. Bir ses geldi: "Zeynep Esmeray Hanım, Koşuyolu Kalp Hastanesinde, saat 14.00. Ameliyata girdiniz, ameliyatınız dört saat sürdü, bir buçuk saat oldu uyanmanızı bekliyoruz." Gözlerim açıldı. Karşımda doktorlar, hemşireler. Anam, ben ağzımda oksijen tüpü ile başladım oynamaya. Erkek hemşire: Abla, düğünlerde oynadın mı hiç? Ayol, ne düğünü… her yerde oynadım hem de nasıl.
Doktorun biri, "Bu gayet iyi, oturtun" deyip gitti. Kadın hemşire: "Abla, çengi çengi." Çengiyi nereden biliyor ise artık. Çünkü çengi naftalin kokan bir kelime, 45 dakika oturttular beni sandalyede. Yemek geldi, hiç unutmam, erkek hemşire saçımı bağladı ve kaşıkla yemeği yedirdi bana. Çok güzel bir jest ve andı o!
Baktım biri geldi, elinde bir alet borusu var, çocuk oyuncağı gibi. "Abla, dedi, "bunu sana getirdim nefes egzersizi için. Üfür bu topçukları kaldır, birkaç defa yap." Ver ayol dedim kimin işini kime öğretiyorsun sen. Ben bu işi iyi yaparım ne var indir kaldır. Döndüm yanımdaki yaşlı amcaya, dedim ki "Orospuya s… öğretiyor bu da!" Ay, narkozun azizliği. Minik bir performans sergilemiş oldum onlara.
İki saat sonra cerrahi operasyonun başındaki Fuat Albayrak ve ekibi geldi. Ay, Fuat Bey çocuk gibi sevinerek girdi içeri. "Çok başarılı ve iç ferahlatıcı bir ameliyat oldu" dedi. "Biz açıkçası siz en az beş gün yoğun bakımda kalırsınız diye düşündük, fakat öyle olmayacak sizi servise alacağız" dedi. Ay, o sıra çok sarılmak istedim doktor beye! Servise gittik. Kardeşim gelmiş. Beni gördü. Çok mutlu oldu ve çok candan sevindi. Ben kana kana su içtim ve rahat bir uykuya daldım.
Artık yeni bir hayat! Yeniden doğdum gibi oldum. Eski alışkanlıklarımı bıraktım, sigara, gece yemeği vs… İlk hafta on dakikada bir yürüdüm. Sonra eve geldikten bir iki hafta sonra günlük 45 dakika egzersiz ve yürüyüş devam etti. Katı yağ, tatlı, karbonhidrat olan tüm yiyecekleri hayatımdan çıkardım. Birçok arınma, beni yoracak ve yeniden üzecek birçok kişiyi hayatımdan tamamen attım!
Bir iki ay sonra kısa bir panik atak yaşadım, uzman desteği alarak büyük ölçüde atlattım.
Buradaki ilk yazılarımda belirtiğim gibi, size önerim, en ufak bir belirti olduğu zaman muhakkak bir doktora görünün! Bu yazıyı yazmadan bir hafta önce İstanbul’daydım, hani demiştim ya eskiden ben kısrak gibi adayı turlardım, ayol kısrak da ne ola, büyük turu bir tay gibi yaptım vallahi.
Şimdilik "hastane gullümleri" yazı dizisine ara veriyorum. Anam Bacım, gündem yoğun. TİP (Türkiye İşçi Partisi) LGBTİQ açılımı vs.. Bu konulara biraz dalayım politika falan filan… Bir de sabah programları felaketleri;özellikle Esra Erol ve Müge Anlı’nın naif kurnazlığı üzerine yazacaklarım var.
Geçirdiğim bu süreçte profesör Fuat Albayrak ve tüm ekibine canıgönülden teşekkür ediyorum. Başta kardeşlerim hep yanımda olan yeğenlerim ve herkese çok teşekkür ediyorum.
Not 1: Önceki yazımda bahsetmiştim ya, Arzu Hanım’ın, "ay, sonda takacağız" söylemi ve tuhaf sorusu üzerine, ameliyattan sonra sordum, "Arzu Hanım, nasıldı sonda yeri" dedim. Çok güldü; "çok güzeldi, ameliyatın gibi orası da gayet iyi geçti" dedi ve bilimsel açıklamasını da yaptı: "Bazen beden uyumu ameliyatları başarısız oluyor. Prostat şişkinliği oluyor ve çiş gelen delik daralıyor, çok zorlanıyoruz." Bir iki çok zor ameliyat deneyimi olmuş kadının.
Not 2: Ayol, İstanbul’da o kadar fink attım, bir şey olmadı, Bayramiç’te pazara giderken alışveriş esnasında çantamı tezgâhta unuttum. Farkına varıp dönüş yapıp sorduğumda, 12 yaşlarında bir kız çocuğu gelmiş, "Halamın çantası bu" demiş almış gitmiş. İçinde cep telefonum ve arkadaşımın bana aldığı yeni tabletim gitti. Olayı emniyete bildirdim. Umarım bulunur. Bir süre ulaşamayabilirsiniz bana. Anacım buralardayım, merak etmeyin. Haftaya yeni yazı ve "yeni ben" ile görüşmek üzere.