Şatonun Altından Sarayın Üstüne

Bu iki cadının kendilerinden sonra gelecek olan cadılara örnek ve ilham kaynağı olmalarını istiyor insan. Alkışları bol olsun.

ESMERAY

25.03.2022

Anam Bacım, bugün son zamanlarda izlediğim bir tiyatro oyununu ve bir izleyici olarak neler hissettiğimi, nasıl zevk aldığımı sizlerle  paylaşmak istedim. Oyunun adı, Şatonun Altında, William Shakespeare yazmış.

Ben tiyatro kursuna gittiğimde, hocalarım "Shakespeare'in oyunlarını oku" dediklerinde, ay bir sıkıntı basardı ben, çünkü çok ağır ve tabiri caizse baskın erkek dili var oyunlarda. Baskın ve kanlı oyunlar. Birkaç Shakespeare oyununu da Türkçe izlemiştim. O kadar dikkat etmişler, sadık kalmışlardı ki metinlere, sanki Kur'an âyetleri gibi kutsal ve asla dokunulmazmış hissiyatı vermişti bana.

Bu sözünü edeceğim oyunda ise arkadaşım Gülden Arsal oynuyor. Ama bir yandan Shakespeare oyunu, "inşallah sıkıcı değil" diyorum kendi kendime, diğer yandan "Gülden oynuyor ve oyunculuğu çok güzel" diyorum.

Oyuna daha gelmeden direkt aklıma günümüzün sarayları geldi. Acaba sarayların altında ne var? Tabii, şatoyu da merak ediyorum. Yalnız gitmek istemedim, bir arkadaşımla gittik. Ve salon doldu. Sahnede bir çamaşır ipi, krem rengi birkaç çarşaf ve iki leğen. İlk defa bir Shakespeare oyununda iki kadın oynayacak! "İlk kez izleyeceğim, bir Shakespeare oyununda iki kadın" demek daha doğru olacaktır.

Derken oyun başlıyor ve iki çamaşırcı kadın çıkıyor; ay bunlar iki cadı resmen ya da yaratık. Tanımlayacak kelime yok; aman tanrım! Başlıyorlar tanıklık aktarmaya; ay bu fiziksel tiyatronun âlâsı! Bu mimikler, jestler… Tüm vücutlarını nasıl bu kadar güzel nasıl kullanabiliyorlar?

Şahsen, hayran kaldım, ağzım açık bir şekilde izliyorum. Vallahi acayip imrendim. İnsan diyor "Neden söz var ki, sesiz oynasınlar, beden her şeyi söylüyor zaten."

Oyun Shakespeare oyunu, lâkin o kadar güzel günümüze uyarlanmış ki… Ortada ne âyet ne de kutsallık kalmış. Ne diyeyim, "Kur'an'da reform" gibi olmuş. İkii kadının oynaması da cabası. O kadar güzel ti'ye alarak ve fiziksel biçimde oynuyorlar ki, gülmekten kırıp geçiriyorlar.

Şöyle dönüp bir an izleyiciye baktım; yüzde sekseni gülüyor durmadan, geri kalanlar da şaşkın. Bu iki cadı sanki yüzyıllardır yaşamışlar ve günümüze de tanıklık ediyorlar. Şatonun altındalar ama halen Aksaray’da yaşıyorlar gibi! 

Sahnede bazı namahrem bölümler var ki hiç pornografik değildi, çünkü oyuncular büyük ustalıkla oynuyorlar. Oyunun içeriğini çok fazla yazmak istemiyorum. Muhakkak gidin, izleyin!

Lâkin bir de oyunun kanlı sahneleri var ki, kullandıkları malzeme ve çok güzel kotarılmış bir fiziksel tiyatronun esintisi ile şahane yansıyor izleyiciye. İlk defa fiziksel tiyatro izliyorum desem yeridir. Bedenleri, çıkardıkları sesler… Mimik denilen ve sadece yüzümüzde olduğunu zannettiğimiz duygu işaretlerinin hepsini o bedenler yansıtıyordu. Bu çok büyük bir zenginlik ve insanın aslında göründüğünden çok daha zengin bir varlık olduğunu yeniden bizlere hatırlatıyor.

Yukarıda belirttiğim üzere Gülden Arsal benim arkadaşım, nasıl muhteşem bir oyuncu olduğunu biliyorum. Ama burada bir başka muhteşem! Ay, aklıma birden "acaba bu fiziksel tiyatronun hocaları kim, nerede ders aldılar" sorusu geldi. O kadar uzun süre sahnede hiç falso vermeden, nasıl bambaşka bir fiziksel değişimle böyle oynadılar hayran kalmamak mümkün değil.

Ha şunu da belirtmek istiyorum, ben sadece bir izleyiciyim. O gözle izledim ve o bu bakışla yazıyorum. Tiyatro eleştirmeni değilim. Aslında çok pis bir izleyiciyimdir, hattâ terbiyesizimdir bu konuda. Sevmediğim oyun olursa, arada çıkar giderim. Ya da direkt söylerim oyunculara.

Ayol, beğenmedim, niye yalan söyleyeyim? Vallahi böyleyim. Ama bazı böyle muhteşem oyunlar ve oyunculuklar da beni benden alır, zevkten dört köşe olurum… İşte bu oyun da böyle bir oyun!

Özellikle Shakespeare oyunlarının o kutsal yanına dokunmuş ve ustaca günümüze uyarlamış olmaları, oyuna başka bir güzellik katmış. Oyuna beraber gittiğim arkadaşım hiç durmadan ayaklarını teperek güldü; deli! Sonra sevgilisi ile beraber yeniden izlemeye gitmişler. Tiyatro eğitimi alan öğrenciler, kursa giden veya mektepli olan, fiziksel tiyatro yapmak isteyenler özellikle bu oyunu izlemeli. Bendenizin önerisi bu yönde.

Dönelim tekrar sahneye. Oyuna ve oyuncuların kattığı güzellğe. Şöyle ki, izleyiciyle ustaca diyaloğa giriyorlar, hattâ sahneden inip izleyiciye katılıyorlar ve enerji tavan yapıyor. Salon bir anda bu iki cadının sihirli değneği ile kocaman bir sahneye dönüşüyor. Öyle tahmin ediyorum ki, her sahnede ayrı bir sihir yapıyorlardır. İzleyici ile birlikte, izleyiciyle iç içe oluyor bir anda oyun. 

Oyun bitiyor, insan üzülüyor, hiç bitmesin istiyor, ben öyle istedim. Salon da izleyici dağılırken birkaç fısıltıya kulak verdim. Genelde herkes "çok beğendim" havasındayken, birkaç kişinin de "Eeee, bu neydi şimdi" dediklerini duydum.

Fiziksel tiyatroyu ve hayatı ti'ye almayı anlamakta zorluk çekenler izlemesin bir zahmet, dedim kendi kendime. Sonuçta bir oyun; beğenmeyen de çıkar elbette.

Lâkin şatonun altındaki, Ortaçağ'dan günümüze kadar gelen bu iki cadı hep yaşasın istiyor insan. Daha çok tanıklık etsinler ve çamaşır yıkarken ölen, öldürülen kralları, çöken imparatorlukları, günümüzde yıkılan diktatörlükleri, hep o muhteşem fiziksel tiyatro ile aktarsınlar.

Bu iki cadının, kendilerinden sonra gelecek olan cadılara örnek ve ilham kaynağı olmalarını istiyor insan. Yolları açık olsun, alkışları bol olsun ve hep var olsunlar. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum, yönetmene ve özellikle metni günümüze uyarlayan yazara, dramaturga! 

Kısaca iki kadın çıkmış meydane ikisi de bir birinden merdane!

Proje tasarımı ve uyarlama: Pınar Akkuzu, Gülden Arsal;  Yazan: William Shakespeare; Yöneten: Güray Dinçol; Oyuncular:  Gülden Arsal, Pınar Akkuzu; Proje asistanı: Tuğba Keleş; Sahne, kostüm tasarımı ve uygulama: fiziksel tiyatro araştırmaları; Görsel tasarım: Uğur Açıkgöz.

Oyunun oynandığı tarih ve mekânlar  da şöyle

27 Mart 15:00 / Bursa, Podyum Sanat Mahal.

31 Mart 20:00 / Ankara, DT Şinasi Sahnesi.

17 Nisan 16:00/ İstanbul Oyun Atölyesi.

28 Nisan 21:00/ Eskişehir Zübeyde Hanım Kültür Merkezi.

İzlemeye gideceklere şimdiden keyifli seyirler!

Not: Önümüzdeki birkaç yazım oyunlarla alakalı olacak; e ne de olsa işin içinde biriyim ama dediğim gibi, "izleyici olaraktan" yazacağım.