Uzaylı Yazılar 28: Bilmeme Denizi.
Nasıl oluştuğunu hiçbir şekilde hatırlayamadığım bir yarasın. Hasarın farkına varmamışım.
22.05.2022
—Onur Cankoçak’a…
Herkesin acır mı canı, herkesin, sürekli? Ne zaman biter, biter mi? Talihsizler bir girdaba kapılır, sürekli çekebilirler —miş; bahtım, bu da mı gelecekti başıma?
Nerden gelir, ne zaman geldi? Kolay mı sanırsın anlamak, ne ne zaman hayatımızı tehdit eder, yırtıcılar mı, kılıçlar? Şefkatli bakışlar? Sana benzeyen ölüm hangi köşede bekler?
Acının neden evrimleştiğini anlamak son derece kolaydır: canlıların yaşamını tehlikeye atacak unsurlara karşı bireylerin, o tehlikeler ölümcül boyuta varmadan önce uyarılabilmesini sağladığı için doğal seçilim tarafından korunmuş ve desteklenmiştir. Kimi zaman, belli bir sinir sistemine sahip olmayan çok hücrelilerde bile tehditten kaçabilme davranışları gözlenir.
Genel olarak acı, beynin içerisinde oluşturulan ve algılanan, sinir sistemi aracılığıyla vücudun her noktasından anlık olarak toplanan bilgilere dayanan bir deneyimdir. Evrimsel süreçte, beynin karmaşıklaşması ve sinir sisteminin gelişmesiyle birlikte, farklı türlerde farklı acı algıları da gelişmiştir. Acının amacı tek ve oldukça anlaşılırdır.
Kurtulamazlar –, ah, niye kurtulamazlar, niye fayda etmez hiçbir tedavi, şifalı ot da mı yoktur?
Nedir? Bir doku hasarının belirtisi, yoksa daha karmaşık bir olgu?
Nasıl oluştuğunu hiçbir şekilde hatırlayamadığım bir yarasın. Hasarın farkına varmamışım. Uyuşturulmuşum, elim alevde –sonra sonra yanan, içten içe.
Dizimde veya kolumda, düğümlenen boğazımda veya kıvrımlarında beynimin, morluklar ne zaman oldu, nereden çıktılar?
Neyle ölçülür acı, azlığı, çokluğu; biri bir acıölçer keşfetmiş midir?
Uluslararası Acı Çalışmaları Birliği diyor ki: bir “deneyim” bu. “Uzayda yer tutan bu vücutta, içinde ve dışında, hasara neden olan veya olabilecek veya bu tür bir hasarla ilişkilendirilen, rahatsızlık verici bir duyusal ve duygusal deneyim.”
Acı sinyallerini taşıyan nöronlara nosiseptör adı verilir, daha kolay hatırlamanız adına, acı algılayıcıları diyebiliriz. Acıyı tespit etme ve iletme yetisine ise nosi-resepsiyon, yani acı algılama adını veriyoruz. Ancak görüldüğü üzere, acıyı algılayabilmek, acının kendisi için ne her zaman yeterlidir ne de her zaman gerekli. Elbette, çoğu zaman, acı bir miktar nosiresepsiyon ile ilişkilidir. Ancak acının tam olarak ne miktarda olacağı, birçok faktöre göre belirlenir. Bunu anlamanın bir yolu, beyne gelen acı sinyallerinin çok önemli bir soruyu cevaplamalarını gerektirmesidir: “Gerçekten ne kadar tehlikeli?”
Gerçekten, ne kadar? Ne kadar zarar verebilir ki hayat?
Buna cevap verebilmek adına beyin, güvenilir her bilgiyi toplar: önceki deneyimler, kültürel etkileşimler, bilgiler ve diğer duyusal ipuçları… Liste sonsuza kadar uzayabilir.
Peki bunların hepsi acıyı nasıl kontrol ediyor? Acı bilimciler arasındaki en meşhur cevap, beynin karmaşıklığına dayanır. Acı, beynin geneline dağılmış belli bir beyin hücresi ağının belli bir etkiye karşı verdikleri tepki sonucunda oluşan bilinçli bir deneyim olarak düşünülebilir –miş. Bu sinir ağına nöroetiket diyorlar –mış, ve bu sinir etiketini oluşturan hücrelere üye-beyin hücreleri adını vermişler.
Her şeyin bir adı olmalı elbet ve tabii –en son bir karadeliğin sesini yayınladılar, anlamadığımız bir yöntemle dinlemişler, ama sanki kainatın canı yanıyor gibiydi– evet:
Acı, uzayda aniden oluşabilir.
—–
Kapak Görseli: Ingela Skullman (Pixabay)