“Italygate” palavrası – 2
Bu yalnız ABD’nin meselesi değil ki! Yalandan böylesine mustarip bir toplumun bireyleri olarak bu soruyla uğraşmalı değil miyiz?
29.06.2022
“Italygate” söylentisinin çıkışında İtalya gazetesi La Verità’nın da payı var. İtalya’nın palavracı sağcı gazeteci-televizyoncularından Daniele Capezzone, ABD seçimlerinin hemen ardından burada iddia etmişti: Roma’daki ABD Büyükelçiliği’nden bir yetkili, bir İtalyan özel savunma firmasıyla ABD seçimlerini manipüle etme amacıyla bağlantı kurmuştu, Trump’ın ekibi bunları araştırıyordu.
Okyanus ötesindeyse, Virgina’dan, istihbarat mevzularında yorumculuk yapan -ve kendisinin emekli üst düzey CIA elemanı olduğunu ileri süren- Bradley Johnson, 5 Aralık 2020’de kaydedip bilahare internete yüklediği videoda komplo teorisini geliştirmişti. Üstelik Capezzone’nin bilmediği İtalyan firmasının adını da veriyordu: Leonardo.
Bu şirketin adının, tamamen alakasız bir hacker’lık olayından ötürü iki adamın tutuklanması dolayısıyla tam da o gün haberlerde geçmiş olması tesadüf mü sayılmalıydı? Yoksa günümüz dünya sağcılığının saldırganca karakter özelliklerinden biriyle mi karşı karşıyaydık yine: Aklın iptali, herkesi kendi kadar aptal sayma, değillerse yapmaya çalışma. Kendinden menkul istihbarat uzmanı Johnson, haberi Capezzone’den aldığını söylemişti, ama İtalyan gazeteci aralarında herhangi bir görüşme geçmediğini belirtti. Leonardo’dan da haberi yoktu. Yoktu. Çünkü ABD’li fırsatçı Johnson belli ki, İtalyan askerî şirketinin adının geçtiği, iki de hacker’ın gözaltına alındığı olaya ilişkin haberden kendi komplo hikâyesini zenginleştirecek unsurları apartmıştı.
“Beklenen kanıt nihayet…”
Washington Post, Johnson’a ulaşmak için birçok yolu denemiş, karşılık alamamıştı. Buna karşılık, komplo teorisini yayanlardan, Georgialı Cumhuriyetçi Maria Strollo Zack onunla ilişki içinde davrandığını söylemekte beis görmemişti. Hatta Bayan Zack, teoriyi Trump’a anlatanın da bizzat kendisi olduğunu ileri sürüyordu. Noel’de, Trump’ın Florida/Palm Beach’teki büyük golf ve tatil tesisi Mar-a-Lago’da… İşte, Trump’ın ikinci eşi ve kızıyla ahbaptı da, onların ayarlamasıyla oraya girmişti de, başkan iyi Noeller dileyince bunu fırsat bilip İtalya bağlantılı komployu yazdığı kağıdı ona verebilmişti de… Zack bol keeden sallıyordu: “Bu işi bizzat yapan adamı ve nasıl yaptığını biliyoruz!”
Zack, Trump’ın özel avukatı -dünyanın en kirli adamlarından- Rudi Giuliani’nin ertesi gün bu konuyu görüşmek üzere kendisini çağırdığını anlattı. Bu doğrulanamadı. Beyaz Ev danışmanlarından Peter Navarro’ya “belgeler” ilettiğini söyledi, Navarro reddetti.
2021’in 6 Ocak’ında -bu yılki kanlı baskından tam bir yıl önce- Zack’ın sivil toplum örgütü duyuru yayımladı ve geçen bölümün kahramanı Michele Edwards’ın Good Governance Institute’u ile birlikte yaptıkları araştırmalarda nihayet beklenen sonuca ulaştıklarını ileri sürdü: “Amerika’yı çökertmeyi amaçlayan tam teşkilatlı komplonun olağanüstü kaynaklarla ve küresel çapta yürütüldüğüne dair uzun zamandır beklenen kanıt” ele geçirilmişti!
Bayan Edwards’la nasıl bir araya geldikleri sorulduğunda Zack, “Süren bir soruşturmadır, yöntemlerimiz ve kaynaklarımız hakkında bilgi veremeyiz,” dedi.
Ortak basın açıklamalarında, Sicilyalı avukat Alfio D’Urso’nun yeminli ifadesi yer alıyordu. D’Urso, “üst düzey ordu istihbaratçısı”na dayanarak ifşa ediyordu: Başka bir olaydan ötürü yakalanan İtalyan hacker’lardan biri mahkemede, Trump’ın oylarının Biden’a aktarıldığı operasyonda rol aldığını anlatmıştı. Hem de Roma’daki ABD Büyükelçiliği yetkililerinin direktifiyle!
Söz konusu hacker’ın avukatı Nicola Naponiello, kendisi ya da müvekkilinin böyle bir açıklamasının bulunmadığını, D’Urso’nun ise adını bile duymadıklarını söyledi. “Klasik bir yalan”la karşı karşıya bulunuyorduk, ona göre.
Zack ile Edwards’ın komployu “açıkladıkları” basın bülteninde bir İtalyan haber sitesindeki .pdf dosyasına link verilmişti. “Italygate”in anlatıldığı dosyanın kayıt bilgileri (metadata’sı) kurcalandığında, pdf’yi hazırlayanın Bayan Edwards olduğu kolayca tespit edilebiliyordu!
“İtalya işi bitirdi”
Başkanın -dürüstlükleriyle ünlü sayamayacağımız- eski danışmanları, emekli general Michael Flynn ile George Papadopoulos -Trump “başkan affı”yla ikisini de FBI’ya yalan söyleme suçundan ceza almaktan kurtarmıştı- hemen komplo teorisini yaymaya koyuldular. Flynn, “İtalya işi bitirdi,” diye tweet attı.
“İş”in başlangıcında yer alan İtalyan gazeteci Capezzone ise, haberin yanlış olduğunu anladığını, Italygate’nin “sahte haber (fake news)” ve “komplo teorisi”nden başka şey olmadığını daha sonra Washington Post’a e-postayla bildirecekti.
Ancak şimdi, 6 Ocak 2021 baskını soruşturması yürütülürken ortaya çıktı ki, saçma demenin bile hafif kaçacağı “Italygate” palavrası Beyaz Ev’de de elverişli propaganda malzemesi olarak görülmüştü. Bu çılgınca komplo teorisini aynı çılgınlıkta savunanlardan -bu bölümümüzün ası- Cumhuriyetçi milletvekili Scott Perry ile Beyaz Ev Genel Sekreteri Mark Meadows arasındaki mesajlaşmalarda konu edilmişti. Perry, “Niye İtalyan hükümetiyle [olayı soruşturmak için] birlikte çalışmıyoruz?” diye sormuştu. Meadows da konuyu Beyaz Ev’de ısrarla gündeme getirmişti.
Perry, o sırada adalet bakanlığına vekalet eden Jeffrey Rosen’a konuyu araştırması için baskı yapmıştı. Rosen, 6 Ocak baskınını araştıran senato komitesine ifade verirken, “İtalya ile ilgili bütün o hikâyenin geçersizliğini” Meadows’a söylediğini belirtti. Komiteye ifade veren başka bir adalet bakanlığı yetkilisi de, o teorinin “tamamen çılgınca” ve “bariz saçma” olduğunu dile getirdi.
“Bizi izlemeye devam edin”
Scott Perry’nin seçim sonucunu tersine çevirme yönündeki gayretlerinin İtalyan askerî uyduları saçmalığıyla sınırlı olmadığı da anlaşıldı. Cumhuriyetçilerin, 21 Aralık 2020’de Beyaz Ev’de, başkanın meşhur Oval Ofis’inde yapılan toplantıya katılan “savaşçı” grubundandı. O gün Meadows “savaş ilanı” niteliğinde bir tweet atmış, “Bizi izlemeye devam edin,” demişti. “Oyların çalındığına dair artan kanıtlarla mücadeleye girişmeye hazırlanıyoruz.” Perry’nin Meadows’a bir ara, gizli haberleşme için, “Signal hesabına bak lütfen,” mesajı atmışlığı da var, ama bunu inkâr ediyor.
Toplantının ertesi günü Perry, yanında adalet bakanlığından Jeffrey Clark adlı adamla tekrar Beyaz Ev’e gelmişti. Seçim kaybetmiş ABD Başkanının, seçim sonuçlarını kendi lehine çevirsinler diye bakanlık yetkilileriyle kurduğu ilk yüz yüze temasın bu olduğu sanılıyor. Bunlar ortaya çıkınca Perry kendini savundu, söz konusu adalet bakanlığı yetkilisi ile “yasamaya ilişkin çeşitli konular” üzerinde çalıştıklarını ve “Başkan Trump onu kendisiyle tanıştırmasını istediğinde bu isteği yerine getirdiğini” ileri sürdü. Clark, Trump’ın “oylar çalındı” iddialarını destekleyen, hatta iddiaların güçlendirilmesine yarayacak veriler bulma amacıyla bakanlık kaynaklarını araştıran biriydi. Perry’nin başkan bu adamı adalet bakanlığına vekaleten atasın diye uğraştığı da söyleniyor.
Joker af talebi
Cumhuriyetçi milletvekili Perry, tahmin edilebileceği gibi, 6 Ocak baskınına varan süreçteki marifetlerinden ötürü başkandan özel af göreceklerine dair önceden talepte bulunan siyasetçilerden biri. Ama “kendisi veya herhangi bir Kongre üyesi için” böyle bir şey talep ettiğini kesin dille inkâr ediyor. Oysa bütünüyle yasal bir seçimin sonucunu tersine döndürmek için bin türlü dümen çevirip başkanın her ihtimale karşı Kongre’nin bütün üyeleri için “genel amaçlı” af ilan etmesini talep eden Cumhuriyetçi milletvekilleri bile çıkmıştı. Af isteyenler ismen biliniyor. Bir ara Trump’ın özel asistanlığını yapmış olan Cassidy Hutchinson, Perry’nin talebini kendisine bizzat ilettiğini anlattı. Perry yine de inkâr ediyor. Bunun “tamamen yalan” olduğunu ileri sürdüğü tweet attı. Özel asistanın “özel af istediler” diye adlarını verdiği Cumhuriyetçi siyasetçilerden biri, “yanlış anlamış” dedi, bir başkası “istedim ama kendim için değil, hak edenler için” diye konuştu. Biri daha da ileri giderek üste çıkmaya çalıştı: “Af istediysem, sırf sizin benim suç işlediğimi düşünmeniz yüzünden!”
Beyaz Ev avukatlarından Eric Herschmann, 6 Ocak baskınına yaklaşılırken Cumhuriyetçiler arasında hakim kaygıyı şöyle tarif etti: “Bu mevzularda başkanın tavrını savunduğumuz için hepimiz yargılanabiliriz.”
İtalyan askerî uydularıyla oy çalma palavrası bekleneceği üzere öyle birden ortadan kalkmamıştı. Savunma Bakanlığı’ndan bir görevli (Kash Patel), Adalet Bakanlığı’nı arayıp “durumu” anlatmıştı. Savunma Bakanı vekili Christopher Miller Roma Büyükelçiliği’nden bir ataşeyi arayıp “siz de araştırın” talimatı vermişti.
İşçi sınıfı ve göçmen kökenli “savaşçı”
Belirttiğim üzere, İtalyan askerî uydularıyla oyları değiştirme palavrasının en sıkı savunucularından biri Scott Perry. İşçi sınıfı + göçmen kökenli bu Cumhuriyetçi milletvekili, herkesi salak saymayı öngören uydurukçuluğa düşkün biri. Bir Demokrat milletvekilinin “hayatî güvenlik tehdidi” oluşturan “büyük çaplı” veri hırsızlığı yaptığı iddiasıyla siyasî rakiplerine puan kaybettirmeye çalışmış, Trump’ın hilebaz destekçisi Fox News aracılığıyla yayılan iddia, yargılanan bir Pakistan kökenli ABD’linin mahkemece aklanması sonucu boşa çıkmıştı. Perry aynı sıralarda, bir CNN programcısını, Maria kasırgasının mahvettiği, üç binden fazla can kaybına yol açtığı Porto Riko’daki su ve elektrik yokluğunu abartmakla suçlamıştı. Perry, 2017’de Las Vegas’ta “tek tabanca” bir katilin yaptığı katliamda DAİŞ bağlantısı bulunduğu spekülasyonunu ortaya atmış, gerisini getirememişti.
Bu yalancı adam, beş dönemdir milletvekili seçiliyor ve Kongre’deki çalışma gruplarından “Özgürlük Grubu”nun başında. Buradaki “özgürlük” bizdeki sağcıların “hürriyet”i gibi; aslı değil karşıtı yani. Bir üyesi, Alabama milletvekili Mo Brooks, “Sosyalist Demokrat ve Sözde Cumhuriyetçi muarızlarımıza karşı muhafazakâr değerler uğruna mücadele ediyoruz,” diye tarif ediyor, hürriyetten anladıklarını. Bu zata göre, “tarihin bu önemli anında, kurucu ilkelerimizi ve hürriyetlerimizi korumak için kuvvetli savaşçılar hayatî”ymiş, “Scott Perry tam bu evsafta”ymış. Perry’nin vasıfları, öyle anlaşılıyor ki, kazanmak için her yol mubah savaşçılığından ibaret değil. Zira kendisi, Temsilciler Meclisi’nin Ulaşım ve Altyapı Komitesi’nin yanı sıra, bütün o feci komplo teorilerine inanabilen kafasıyla, Dışişleri Komitesi’nde de yer alıyor.
Scott Perry, Kolombiyalı göçmen bir ailenin torunu. Eşten yana talihi yaver gitmeyen annesi onu tek başına büyütmüş. Perry, biyografisinde, sıkı disiplin altında yetiştirildiğini anlatmış. Ailesi uzun zaman sosyal yardım almış. Tamirci, tersane işçisi ve sigortacı olarak çalıştıktan sonra Pennsylvania Devlet Üniversitesi’ni bitirmiş, 1993’te kendi işini (tamirat-tesisat vs.) kurmuş. 2018’den itibaren Trump’ın desteğini kazanmış, onun “Pennsylvania için müthiş bir savaşçı” övgüsüne mazhar olmuş. Acı olan şu ki, bu adam işçi sınıfı kökeni sayesinde seçilmesine yetecek oyu toplayabiliyor.
Üstelik en berbat aşırı sağcılarla çok ortak yönü var. Kongre Trump’ın “derin devlet tarafından yönetilen, şeytani çocuk istismarı örgütüne” karşı mücadele verdiği yollu komplo teorilerini kınarken bu kınamaya katılmayan 18 Cumhuriyetçi milletvekilinden biriydi. ABD Kongresi’ndeki üç Müslüman temsilciden biri olan Demokrat Partili İlhan Ömer’in “terörist sempatizanı” olduğunu ileri sürdü. Afganistan’dan ABD askerlerinin çekilmesine itiraz etti, Afgan mültecilere vize verilmesini öngören yasaya karşı çıktı. Ülkeye daha fazla Afgan mülteci kabul edilirse “küçük kızların sokaklarda tecavüze uğrayacağını ve öldürüleceğini” iddia etti. Bizim ırkçıların kulağı çınlasın. Kadına Karşı Şiddet Yasası’na karşı oy verdi. Asya kökenlilere karşı salgın yüzünden artan saldırılarla baş edebilmek için çıkarılan Kovit-19 Nefret Suçları Yasası’na da karşı çıktı. Salgın sırasında maske mecburiyetine ve aşılamaya karşı çıktı. “Bu hükümet,” dedi, “isteseniz de istemeseniz de vücudunuza bir şey zerk ettirmeniz gerektiğini söylüyor. Tiranlığın tanımıdır bu.” 6 Ocak baskınında, saldırganlardan korumak için Kongre üyelerini güvenli odada topladıklarında maske takmayı reddeden Cumhuriyetçilerden biriydi. Aşı olup olmadığına ilişkin soruları cevapsız bıraktı.
Perry’yi 6 Ocak komitesi ifadeye ve işbirliğine çağırdı. Komitenin görüşmeye çağırdığı tek Kongre üyesi o! Komite sözcülerinden biri, “Milletvekili Perry araştırmamız bakımından doğrudan önemi haiz bilgiye sahip,” dedi. Seçim sonuçları hakkında şüphe yaratmaya yönelik ilk girişimlerden birinin sahibi, Perry. Seçimden dört gün sonra, “kimin ABD başkanı olacağını yasal oylar tayin eder, haber medyası değil” yollu bir siftahla palavra kampanyasının yolunu açmıştı.
Cumhuriyetçi milletvekili, komitenin gayrimeşru olduğunu, yasalara uygun şekilde kurulmadığını ileri sürerek karşılık verdi, “Bu oluşumun talebini reddediyorum ve radikal solun yanlışlarıyla mücadeleme devam edeceğim,” dedi. Komite, kendileriyle işbirliği yapmayan Kongre üyelerinden bilgi almak için “başka yollar” arıyor.
Şöyle bitirelim: Asgarî dürüstlüğün temel insan değeri olmasını, fair-play kültürünü, haydi, kapitalizmin ideolojisi önlüyor. İyilik zaaf, diğerkâmlık köhne. Fakat insanlığın akıl-mantık yolunda böylesine yetkinleşip gelişmesine rağmen, saçmalığı daha ilk cümle bitmeden anlaşılan pespaye yalanlarla dünyanın en güçlü ordusuna sahip en güçlü devletinde bile siyaset yapılabilmesini neye bağlamalıyız? Ve bu yalnız ABD’nin meselesi değil ki! Yalandan böylesine mustarip bir toplumun bireyleri olarak bu soruyla uğraşmalı değil miyiz?
—–
Kapak Görseli: Somalili bir korsan, Mohamed Dahir, AFP, Getty Images