Kurban…

Hiçbir hayvanın öldürülmediği bir günün ertesine uyandığımız zaman savaşlar biter, kan biter.

ESMERAY

18.07.2022

Anam bacım, yaklaşık bir hafta oldu bayram biteli ama halen bayram travmasından kurtulamadım. Bizim oralarda tarım yoktu; hayvanların yayılıp otlaması için uçsuz bucaksız meralar vardı. Bunun için mi, yoksa tembel oldukları için mi tarım çok az yapılırdı; sadece arpa ve buğday ekilirdi? Ekilen bu az hasat sadece hayvanların ve insanların yiyebildiği kadar olurdu. Farklı olarak patates ekiliyordu; sebze ve meyve yok denecek kadar azdı. Hani çocuklar dişleri çıkınca hedik kaynatılır ya benim doğduğum topraklarda et kaynatılırdı ve dişi çıkan çocuğa bir kemik verilirdi. Encik köpeğin dişi kaşınınca önüne atılan kemik misali… İşte biz böyle bir coğrafyada yetiştik. Kuzu doğar iken çok sevip onu büyüdüğünde yiyeceğimizi bilerek.
 
Kurban bayramının hikâyesini ilk annem anlatmıştı bana, koçun nasıl kurban edildiğini! Bir gün anne dedim, peki bu kesilen koçlar nereye diyor? Cennete! demişti bana. Her kesilen kurbana seviniyorduk; “çok şanslı, direkt cennete gidecek!” diye… Her koyun doğduğu zaman acaba hangi kuzu şanslı kurban olup cennette gidecek diye merak ederdim. İşte et yemenin normal olduğunu böyle benliğimize işlediler.
 
Kültürel bir şey mi, yoksa bünyem mi alıştı bu işe bilmiyorum ama defalarca hayvan yemeyi sorguladım ve çıkamadım işin içinden. Amalarım var. Halen atamadım üzerimden bu kan kokusunu, bu lanet insanmerkezci yanımı. Benim yalnız olduğum zamanlar bir tanrıçam var. Kendi yarattığım bir tanrıça. Yanlış bir iş yaptığımda kulağıma fısıldar “geri dön bu iş iyi değil!” diye. Sanırım sinyal veriyor bu tanrıçam, bana artık et yememe zamanı diyor.
 
Bizim oralarda gebe koyun, sütten kesilmemiş kuzu asla kesilmezdi. Hele süt sağılan koyun, inek asla ve kata kesilmezdi. Yani bir aile faciası deneyimi ile büyümedim. Büyük şehirlerde öğrendim, süt kuzusu kesiliyor vs… Belki beni teselli eden buydu bilmiyorum, neydi beni tam etten soğutmayan şey? Bildiğim tek şey hiçbir bahane mazur gösteremez ceset yemeyi. Bir de güya erkek çocuğu olarak dünyaya geldim ya… 9 yaşında verdiler bıçağı elime, tahmin edersiniz sonrasındaki yaşadığım travmaları! Bu yaşıma kadar et yedim. Artık yaş ilerlemesi ya da geçirdiğim ameliyat sonrası belki de, her et yedikten sonra boğazım düğümleniyor. Eğer ki ahirette büyük mahkeme var ise iddia edildiği gibi, ben hayvanlara hesap vermeye hazırım. Eğer ki tanrı var ise kurban istemezdi, bu nasıl bir tanrı, kurban istiyor? Bu soruyu ortaya atıyorum. Bir de dönüp tarihe baktığımızda, bize aktarılan her dönemin tanrısı kurban istemiş. Ta mitolojiye kadar gidiyor kurban saçmalığı. Günümüze kadar gelmiş sunak yerleri var, tektanrılı dönemlere gidildiğinde peygamberler biraz insafa gelmişler. O da yine insanmerkezli. Hiç hayvanlara insaf eden bir peygamber gelmemiş yeryüzüne, ne hikmetse artık. Özellikle son peygamber son noktayı her şeye koymuş. Keşke ben son peygamberim demeseydi. Kim bilir belki kadın ya da cinsiyetsiz bir peygamber gelirdi günün birinde, tüm kurbanları yasak eder, tanrı bin bir çiçek istiyor yeryüzüne ekmeniz için derdi. Dünya işte o zaman cennet bahçesine dönerdi.
 
Ben ilk et yememe kararımı domuz kalbinin insana nakil olayını duyduğum zaman verdim. Rutin doktor kontrolüne gittiğim zaman kan tahlilleri sonucunu gören doktor protein eksikliği var dedi. Et yemeyi bıraktığımı söyleyince gözlerinin nasıl açıldığını ve kızdığını gördüm: “Biz sana yağlı et yeme dedik, bırak demedik.” Benim canım onun umurundaydı, kuzunun değil! “Kalp kasların çok zayıf, en azından beyaz et ve balık ye” dedi. Ne yalan söyleyeyim, bilinçdışım devreye girdi; bahanem hazırdı tekrardan et yemeye başladım. Ta ki bu yılki kurban bayramına kadar.
 
Bayramın ilk günü çok erken kalktım. Köpeğimi de yanıma alarak yürüyüşe, oradan da markete giderim dedim. Bayramiç küçük bir kasaba. Binadan çıktım, yoğun bir koku, dışkı ve kan kokusu! Sağ tarafa baktım adam, karısı ve genç oğulları hepsinin elinde birer koca bıçak. Kadın bağırıyor çocuğa “hadi kes!” diye. Çocuk, “anne korkar kuzucuk be!” diyor. Sokağa yöneldim her taraf kan, her bahçe duvarında bir koyun derisi asılı. Başım döndü, ayaklarım sanki kısaldı. Kendime lanetler okudum ki halen okuyorum, bu katliamın bir parçası olduğum için. Özeleştiri mi veriyorum, ne yapıyorum bilmiyorum, bildiğim tek şey biz insanlar ceset yiyoruz. Kestiremiyorum ne zaman vazgeçeceğim et yemekten!
 
Bazen diyorum keşke bir adaya düşsem ve hiç bitki olmayan bir ada. Sadece hayvanlar var ve avlamam gerekli. Yakalamaya çalıştığım herhangi bir hayvan ile göz göze gelmeyi çok isterdim, onun o gözlerine bakmayı. Sanırım bundan sonra yapmam gereken şey iyi bir vegan kardiyolog bulmak ve ona gitmek. Hayatımın bundan sonraki kısmında artık ceset yemek istemiyorum. Kediyi sevip kuzuyu yemek Allah kimsenin başına vermesin böyle bir tezadı.
 
Kim ne derse desin hiçbir sistem hiçbir ideoloji biz insanları iflah etmez. Tüm savaşlar bitse, kadınlar özgür kalsa, her halk kendi kaderini tayin etse, yeryüzü aşkın yüzüne dönse, iki cihan bir araya gelse, cehennem cennete dönse bile yine biz iflah olmayız. Güzel bir dünyada yaşamanın yolu diğer canlılara tahammül etmekten geçer. İnsanların özgür olması diğer türlerin özgür olması ile mümkün olabilir. Ne zaman ceset yemeyi bırakırsak o zaman yeryüzü cennet olur. Hiçbir hayvanın öldürülmediği bir günün ertesine uyandığımız zaman savaşlar biter, kan biter. Aksi takdirde ne savaşlar ne cinayetler ne de kan kokusu, hiç bitmeyecek anacım.
 
—–
Kapak Görseli: Robert Jones (Pixabay)