“Âşıklar Bayramı”
Tüm yol hikâyesi filmleri güzel olur, burada da yol güzeldi; Kıvanç rüzgârı da esti. Lakin ticari kaygıyla çekilmiş bir film.

11.09.2022
Anam bacım, bizim oralara (Kars, Digor) ayda yılda bir uzak diyarlardan dengbejler gelirdi. Geldiği evde köyün tüm Kürt erkekleri ve bazen de artık torun sahibi olan ununu elemiş eleğini asmış kadınlar toplanırdı. Amcam mutlaka beni de yanına alarak götürürdü dengbej evine. Tütünler sarılırdı ve paşa çayı eşliğinde dengbej başlardı hikâyeye. Dengbej ile beraber hepimiz kaptırırdık kendimizi hikâyenin sevincine, hüznüne ve esprilerine. O kadar güzel ve detaylı anlatırdı ki edebi yönü inanılmaz güçlü ve derin olurdu. Arada ellerini kulağına götürüp sesli söze dökmeleri anlatılmaz, dinlenir ve yaşanır ancak.
Amcam, sen de elini kulağına koy eşlik et, dengbej ol büyüyünce, derdi. Korkardım, asla yapamam, bu kadar güzel anlatamam, kıyamıyordum. Bazen diyorum keşke amcamı dinleseydim! Olmadı, hayıflanırım hep. Köyümüzün yarısı Azeri ve Terekeme, Türk boyları yani.
Âşık kültürü, Kars’ta çok yaygındır. Âşık gecelerine giderdim arada. Dengbejlerden sonra, o kadar yalın ve hafif gelirdi ki sazlı sözleri. Her iki kelimeden biri Türk ve “ay balam” içi boş gibi gelirdi bana. Âşıklar aslında Türklüğü, milliyetçiliği ve sağı besleyen bir yerde duruyorlar. Ne yazık ki öyle. Kars, Erzurum ve Sivas’a kadar uzanan bu kültür böyle…
Gelelim Alevi deyişlerine. Genel olarak semah ve deyiş üzerine, sazlı sözlü bir kültür. Âşıklar ile alakaları yok, kişisel düşüncem böyle. Daha halktan daha solda duran bir kültür.
“Âşıklar bayramı”nı daha önce duydum ama Kars’ta böyle bir bayram ne gördüm ne de kimseden duydum. Film, Kemal Varol’un aynı adla yazdığı romandan uyarlanmış. Ben kitabı okumadığım için kitapla ilgili yorum yazamam. Film için “Kars’a bir yolculuk hikâyesi” dediler. 40 yıldır Kars’a gitmediğim, daha doğrusu gidemediğim için Kars’ta geçen tüm filmleri izlerim.
Anam, film başladı, gecenin bir yarısı kapı çalındı, başrol oyuncusu kapıyı açtı; yaşlı, elinde sazı olan bir adam… Kusura bakma, bu gece sende kalsam olur mu? diye sordu, adam da buyur tabii estağfurullah deyip içeri aldı.
İlk önce ağbisi ya da komşusu sandım, birkaç saniye sonra, aa babasıymış! Kırşehir’den Konya, oradan Kars’a gideceğini söylüyor oğluna. Birkaç dakika sonra adamın ağır kanser hastası olduğunu ve 25 yıldır karısını ve oğlunu terk etmiş olduğunu öğreniyoruz. Ayol 25 yıl sonra hiç aramayan sormayan babayı ilk gördüğünde hiç mi tepki vermezsin? Kapı komşusu gelmiş gibi.
Babasının hasta ve ölümcül olduğunu öğrenen oğlu, “Ben seni bırakırım” diyor ve yolculuk başlıyor. Arada bir sinirleniyor, “Dağa taşa kuşa çalıp söyledin baba bana diyecek tek lafın yok mu?” Baba asla cevap vermiyor, ay kaç kere sordu cevap yok bir türlü, öğrenemedik annesinin hikâyesini… Bir benzinlikte duruyorlar, baba birden sazı alıp gidiyor bir mezara, bir kadının mezarı ve türkü söylemeye başlıyor. Anlıyoruz ki anne değil başka bir kadın. Yol boyunca her yerde mağdur edilmiş bir kadın görüyoruz, yarı buçuk bile olmayan hikâyelerle.
Hele birisi deli olmuş sadece bunu görüyoruz; peki niye delirdi bu kadın? Yok! Ay bu hikâye de yarı buçuk. Bu arada bizim âşık Alevi ve deyiş söylüyor, âşık ne alaka? Bir yere uğruyor, bayağı Alevi deyişleri ve semaha kalkan cemaat. Kel alaka âşık. Neyse ki filmin müziği ve yol, sonbahar çok güzel. Kıvanç Tatlıtuğ, yeni olgunlaşmış bir çınar ağacı gibi estiriyor filmde. Keza diğer oyuncu da mükemmel oynuyor. Ve ben genç iken 24 saati aşan Kars ve İstanbul arası gidip geliyorum, mevsim sonbahar. Ayol sonunu acayip merak ediyorum, Alevi bir sanatçı Kars’a âşıkların yanına gidecek, aman Tanrım, kesin kovalarlar, asla almazlar. Katırın doğumu gibi bir şey!
Bu arada halen karısını çocuğunu niye bıraktı bilmiyoruz, ya deliren kadın, yıllarca bekleyen bir kadın daha var filmde. Adam sazını mı yoksa başka bir şeyini mi eline almış yollara düşmüş, tövbe vallahi anlamadım. Adam hepten ağırlaşıyor, hastanede ölüm döşeği derken izin vs. Kars’ın görüntüsünü bekleme hayalim yıkıldı. Karşılama güya Kars âşıkları, bekliyorum ki adamın son nefesinde ona söyledikleri türküyü dinleyeyim, yönetmen onu da görmüyor film müziğiyle.
Ay ben halen o kadın niye delirdi, diğer kadının hikâyesi ne? Çocuğun anasına ne oldu? Ayol şimdi ne izledim ben, şeyi elinde dolaşan herkesi yarı yolda bırakan bir adam, ee ne oldu şimdi? Âşıklar bayramı ne? Benim tanıdığım faşist Kars âşıkları nasıl alır arasına “bir Alevi adamı”. Bu kolay kolay olmaz.
Tüm yol hikâyesi filmleri güzel olur, burada da yol güzeldi; Kıvanç rüzgârı da esti. Lakin yarı buçuk imgesiz, ticari kaygıyla çekilmiş, biraz içine edilmiş bir film. Yani izlemeye değer mi? Evet! Hele ki Kıvanç hayranları, mutlaka izleyin. Eksikliklerine rağmen izleyin derim, bir de ilk kez başrolde kadın olmayan bir Türk filmi izledim. Garip bir duygu, genelde heteroseksizmin hâkim olduğu filmlere kadınsız bir film eklendi gibi.
Anam bacım ben boşuna demedim, çoğu erkeğin yazdığı şiir abaza bir adamın ağıtıdır diye. Bu da böyle bir şey yani, bizim âşık, aman ozan işte…