Çay tarımı ve Lgbti+ Komünü
Birbirimize Kadın-Lgbti+ komünü kurma sözümüz var. Aktivizmi var olduğumuz, var olmak istediğimiz her yerden yapabilmek istiyoruz.

27.10.2022
Anam Bacım, feminist hareket içinde en çok tartıştığımız konulardan biri, kadınların görünmez genel ve ev içi emeği. Özellikle ev içi emek. Kadınlarının maaşa bağlanmasına kadar vardı bu tartışma, çünkü ev içi kadın emeği görünür olmalı ve bir karşılığı, yani ücrete tabi olmalı, halen de feminist hareketin taleplerinden biridir bu durum.
Gelelim Hatice’ye. Hatice ile yolumuz Amargi Kadın Akademisinde kesişti ve birlikte çok politika ürettik, beraber çalıştık. Hatice aynı zamanda bir aile geçindiriyordu. Ve birçok alanda aktif halen. Gelin, gerisini Hatice’den dinleyelim:
Hatice biz seninle Amargi Kadın Akademisi sürecinde tanıştık. Sonrasında birçok beraber çalışmamız oldu. Seni feminist harekete yönlendiren ne oldu?
Feminist harekete yönlenmeme neden olan, benim için en temelde babaannemin ve annemin o biricik varlıkları. Benim ve ailemiz içindeki o kapsayıcı, toparlayıcı varlıkları. Varlığımızı değerli kılan, biricikliğimizi bize yaşarken hissettiren yapıp etmeleriydi. Babaannem evin büyüğü ve evde de köyde de sözü geçen birisiydi. Babam dominant bir karakterdi evde. Buna rağmen babaannemin gözlerinin içine bakardı.
Babaannem bir yandan annemle yengemi babamla amcama karşı korur, çok tatlı bir kadın dayanışması içinde olurlardı, bir yandan da babamı, amcamı aile büyüğüsünüz diyerek öne çıkarırdı. Bu benim için o günlerde anlayamadığım tuhaf bir şeydi, neden o güçlü babaannem, her zaman ne yapacağını bilen babaannem bunu yapıyordu, babamla amcamı öne çıkarıyordu.
Bir de biz 6 kız kardeşiz, 3 kız kardeş de kuzenlerim. Babaannemin biricik torunlarıyız, bir yandan da toplumun kız çocuklarıyız. Köyde, evimizin önünde köyün çocukları hep birlikte hoplaya, zıplaya, koşarak, bağırarak oynarken 10-12’li yaşlarımızda köyün yaşlı kişileri biz kız çocuklarını sürekli uyarıyorlar: “Aman dikkat edin eteğiniz açılmasın, aman çok koşmayın memeleriniz hoplamasın, sesiniz çok çıkmasın…” Babaannem; bağırın, sesiniz gür çıksın, sesli ağlayın, annem; düştüğünüzde kendiniz kalkın ki düşmemeyi öğrenin, kendi ayaklarınızın üzerinde durun diye öğretirken…
Böyle böyle çelişkileri fark ediyorum. Çelişkiler, büyüdükçe karşılaştığımız kısıtlamalar, toplumsal baskılar ve bunlara karşı koyuş biçimlerimle köyün delisi olmaya doğru ilerliyorken Duygu Asena’nın Kadının Adı Yok kitabı çıkıyor karşıma, liseli yıllarımda. Hemen alıp okudum ve “Oh be, ben deli değilim!” dedim. O günlerde İstanbul’daki feminist hareketi televizyondan-haberlerden olabildiğince takip etmeye başlıyorum. Sonrasında da sorgulamalar, feminist analizler, hak mücadelesi derken aktivist, hak savunucusu, feminist-lezbiyen olmuşum. İyi ki olmuşum. Kendimin ve toplumsal dönüşümün, kadın ve Lgbti+ varlıklarımızın görünürlüğü feminist mücadele ile mümkün, şimdilerde kesişimsel, kapsayıcı feminist mücadele ile mümkün bence.
O zamanlar muhasebeciydin, sonrasında çay üretimine daha çok ağırlık verdin sanırım. Toprak ile uğraşmak, üretmek daha çok hayata bağlıyor seni, doğru mu?
Evet, çok doğru Esme, ben çay üretmeyi seviyorum. Toprakla, topraktan üretmeyi seviyorum. Bir de şunu eklemek istiyorum. Çokça doğa’dan, toprak’tan, hava’dan, su’dan, çiçek’ten, böcek’ten, ateş’ten uzaklaştırıldık, koparılıyoruz toplumlar olarak. Gettolaştırılıyor, şehirlere, kapalı kare duvarlara sıkıştırılıyoruz. Bunu da hep yeniden yeniden, feminist perspektifken değerlendirmemiz, analiz etmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Ben kendimdeki toprağa, dalgasıyla coştuğum Karadeniz’e yabancılaşmamı fark ettiğimde tası tarağı topladım. Çok şükür ki hâlâ bir köyüm vardı ve köyüme geri dönebildim.
Ailenin geçimini ve idaresini sen yapıyorsun. Alışmanın dışında, bu konuda da çetin mücadeleler verdin, biraz detaylı anlatır mısın?
Aslında ailemin geçimini ve idaresini tek başıma yapmadım hiç. Çocukluğumuzdan beri bütün ailecek, kız kardeşler birlikte çalıştık. Buraya kadar iyi de, kazanılan parayla bize, anneme hesap vermeden, açıklama yapmadan ne yapılacağına babam karar veriyor olunca, babamla açıktan tartışan, kavga eden ben oldum. Önce annemle, kız kardeşlerimle ve kardeşlerimle uzun uzun kavgalı tartışmalardan sonra güzel bir iş birliği yaptık. Birbirimizden, bu iş birliğinden çok güç aldık. Ve babamın evdeki eril iktidarını dört kız kardeş yerle bir ettik. Bu biraz zaman aldı tabii ki ama oldu en sonunda. Feminist analizler burada çok işime yaradı. Babamla kavga ederken onu hiç dışlamadım, suçlamadım. Kız kardeşlerimle, kardeşlerimle tartışırken her birimizin emeğinin çok kıymetli olduğunu, kazanılanın hepimizin hakkı olduğunu, para konusundaki kararları da birlikte almanın hakkımız ve hem de mümkün olduğunu konuşa konuşa, eyleye eyleye yol aldık.
Tekrar çay işine dönersek, bu işte kendinize yetecek kadar para kazanıyor musunuz ve zorlukları var mı? Var ise nelerdir?
Çay üretimiyle 70’li yıllarda güzel para kazanılıyordu. Sonrasında devletin tarım politikalarıyla ilgili olarak sadece çayda değil birçok tarım alanında değerler, kazançlar oldukça düştü. Çay üretiminden kazandığımız 6 ay yetecek kadar olabiliyor. Başka gelir kaynaklarımız da olduğu için köydeki yaşamımıza ve yaş çay üretimine devam edebiliyoruz. Elbetteki zorlukları var, ancak ben o zorluklara işin gereği olarak baktığım için zorlanmıyorum. Yağmur yağarken giyersin yağmurluğunu çaylığa gider, çayını toplar, bir de sırtına vurur taşırsın. Güneşte geniş terekli fotur şapkanı takar çalışırsın.
Çay tarımında birçok tarım alanında olduğu gibi kimyasal gübrenin bilinçsizce kullanılması, çay üreticisini dinlemeden, duymadan, ihtiyaç ve toprak analizi yapılmadan üretilen politikalar, hava kirliliği, yağmurların azalması dolayısıyla Rize’de kısmi kuraklığa varıyor bu durum. Zorunlu ve görünmeyen zorunlu göç gibi zorluklar acilen çözmemiz gereken sorunlar bence.
Amargi’de başlattığınız, bir grup kadınla beraber yaptığınız Wen-Do çalışmaları sanırım devam ediyor. Şöyle sorayım: Wen-Do nedir?
En çok sevdiğim, sürekli değişim ve duruma, yerele göre uyarlayabileceğimiz feministçe dönüşüm araçlarından biri. Wen-Do, Kadınların Yolu demek. Wen-women-İngilizceden, do-yol-Japoncadan geliyor. Feminist analizlerle, kadınların çeşitli deneyimlerinden, tiyatro, meditasyon, masaj, oyunlar, yoga, ses çalışmaları gibi pratiklerinden ve çeşitli dövüş sanatlarından analizler yapılarak oluşturulmuş.
Feministçe yaşamın felsefesi, kendini savunma, ifade etme, kendi irademizle var olabilmeyi, kendimize ait bir hayatı kurmayı ve sürdürmeyi kolaylaştıran araçlardan biri. Aynı zamanda kendimize dair bir yolculuk, kendimizi de keşfederken. Birlikte öğrenme, birlikte deneyimleme yöntemi.
Sıkça karşılaştığımız çeşitli şiddet biçimlerine karşı kişisel veya kolektif mücadele yöntemleri geliştiriyoruz. Cinsiyetçilik, ayrımcılık, kadınlara ve Lgbti+ yönelik şiddete karşı homofobi, transfobi, ırkçılık, milliyetçilik, militarizm, faşizm, heteroseksizm, tüm sosyal, ekonomik, psikolojik, fiziksel baskılara karşı farkındalığımızı arttırmaya yönelik. Bunlarla mücadele etme yöntemleri geliştirmemizi kolaylaştırır. Dolayısıyla birlikte mücadele etmemizi, kadınlar ve Lgbti+ bireyler olarak dayanışmamızı güçlendiriyor.
Rize’nin bir köyünde yaşıyorsunuz, iki kadın sevgili olarak. Köydekiler biliyor sanırım. Bu konuda bir şeyler paylaşmak ister misin?
Evet ya, keyifle. Bir basın açıklaması yapmadık tabii ama ilişkimizi kendi ölçülerimizde açık yaşıyoruz. Ben sanıyordum ki köydeki tek lezbiyen benim!J Ya da lezbiyenliği bilen tek kişiJ Köyümüz bir deniz köyü. Biz de iki sevgili indik denize yüzdük, deniz kenarında komşularla iki muhabbet ettik, patika yoldan eve çıkıyoruz. Yolda komşumuz Şaziment (ismi uydurdum) yenge ile karşılaştık. Nasılsın falan derken, Şaziment Yenge bize ne zaman evleneceğimizi sordu. Biz hem çok şaşırdık, hem de evliliğe itirazımız var deyip yolumuza devam ettik.
Yine biz iki kadın sevgili bir gün de anneannemi ziyarete gittik. Birimizi bir yanına, diğerimizi bir yanına aldı anlatıyor, bizi seviyor falan. Sonra döndü sevgilime, beni göstererek dedi ki; “Bu bizim kız evlenmez ama sen onu hiç bırakma e’mi?” Biraz anneanneme kızdım ama bir yandan da hoşuma gitti. Biz ailelerimize zaman içerisinde açıldık. Ama anneannem bizi çoktan fark etmişti bile.
Son olarak, Çanakkale Bayramiç’te araziler aldınız, orada ekip biçmek gibi bir projeniz var mı?
Evet tabii, kesinlikle. Şimdilik sevgilim ve bana ait araziler. Birbirimize Kadın-Lgbti+ komünü kurma sözümüz var. Hayallerimizi kurmaya başladığımız üç kişiyiz şimdilik. Belki de birden çok olacak bu komünler. Aktivizmi var olduğumuz, var olmak istediğimiz her yerden yapabilmek istiyoruz.
—–
Kapak Görseli: StockSnap (Pixabay)