Okumalar, Değinmeler-22: İyi seneler yetimler

“Gizli bir yetimler ittifakı öneririm. Birbirimize göz kırparız. Hiyerarşiyi reddederiz.”

İLHAMİ ALGÖR

31.12.2022

Dünyanın bütün yetimlerine iyi yıllar dilerim. Sevdiğim, saydığım biri şöyle diyor:
 
“Gizli bir yetimler ittifakı öneririm. Birbirimize göz kırparız. Hiyerarşiyi reddederiz. Her türlü hiyerarşiyi. Dünyanın pisliğini olduğu gibi kabullenir, buna rağmen nasıl hayatta kaldığımıza dair hikâyeleri paylaşırız. Münasebetsiziz biz, kopuğuz. Evrendeki yıldızların yarısından fazlası hiçbir takımyıldıza ait olmayan yetim yıldızlardır. Takımyıldızların hepsinden daha fazla ışık verirler." (1)
 
“Yetimler ittifakı”… Kulağa hoş geliyor. Eksiklik hissedenlerin birbirlerine sahip çıkmaları olarak anlıyorum. Ilık bir duygu. İçeride bir yerleri onarıyor.
 
Yine de bir yanım fazla sakin, adeta tepkisiz. Mr. Spock tarafım o benim. Tv dizisi kahramanı sivri kulaklı Mr. Spock. Yarı dünyalı, yarı başka bir gezegenden. İnsani duygusal halleri anlamaya açık ama kendisinde duygusal haller yok. Coşku yok mesela, çelişki yok, pişmanlık vs hiç yok. Wiki sözlük Mr. Spock için şöyle yazmış: “Vulkan tarafının mantığı ile insan tarafının duygusallığı arasındaki bocalama, karakterin merkezidir.”
 
Bir çeşit “ikircikli biricik”.
 
***
 
Bazı şeyleri, vakit bulunca dönüp bakmak için kenara not alırım. Mesela: “Gıda, hem kaygı hem de arzu nesnesi oldu.” (Prof. Dr. Yenal, Basın)
 
İnsan cümlenin karşısında kalakalıyor. İnsanlığın ne durumda olduğunu gösteren işaretler vardır. Her dönemde vardır. Yukarıdaki bunladan biri mesela.
 
Veya: “IMF sadece ekonomik verilerle değil, ‘yatırım ortamını’ ilgilendirdiği ölçüde toplumsal hareketlerle de ilgileniyor.” (Doç. Dr. Ümit Akçay, mavidefter.net)
 
Toplumsal hareketler ile “money” arasında nasıl bir ilişki var acaba?
 
Başka bir not: “Geç Osmanlı’nın Yeni İnsanı: Bir Popüler Psikoloji Örneği” (ODTÜ Psikoloji Topluluğu, Şeyma Afacan)
 
İnternet üzerinden zoom toplantısıydı, katılamadım. Dinleyemedim ama popüler psikoloji herkes kadar benim de alanımdır. Benim bildiğim, hepimiz popüler psikoloğuzdur sadece ekollerimiz farklı. Bazıları kitaba bakmadan konuşamaz. Bazıları kitapsızdır mesela.
 
En sevdiğim kenar notlarımdan: Komün yıllarında Paris’te bulunan diğer ülkelerin aydınları, düzen karşıtları, sohbetlerde “Nasıl olur da devletimizi sarsarız, yıkarız, yenileriz?” diye düşünüyorken, Osmanlı münevveranı “Nasıl olur da devletimizi onarır, kurtarırız?” diye düşünüyormuş.
 
Yukarıdaki konuyu 4,5 sene önce Dr. Hasan Aksakal’ın bir konuşmasında (youtube) dinledim, hafızama not aldım. Tekrar dinlemek için aradım, bulamadım. Şunu buldum:
 
“… Rus muhalifleri ‘nasıl olur da biz bu devleti yıkarız’ derken Türk muhalifleri ‘nasıl olur da biz bu devleti kurtarırız’ diye düşündüler. Ve radikalleşemediler. Muhalif entelektüel radikalleşemedi ve devletten sürekli bir kapı bekledi.” ( 2)
 
Yukardaki ifadeyi sevdim ve Aksakal Hoca’nın Türkiye’de Politik Romantizm kitabını karıştırdım. Romantizm ve politika -tıpkı popüler psikoloji gibi- herkesin fikir beyan edebileceği, etmekte özgür olduğu alanlardır. Herbirimiz, muhafazakar/milliyetçi/devrimci şekilde romantik ve politik olabiliriz. Bizi kimse tutamaz. Tutamıyor netekim.
 
Konumuz Romantizm olsun, Dr. Hasan Aksakal rehberimiz olsun, onun tanımı ile sahaya şöyle bir bakalım:
 
“Romantizm aslına bakarsanız tarihteki en büyük olgulardan biri. Onu her ne kadar edebiyat akımı olarak yorumlamaya meyletsek de, tıpkı Rönesans gibi, Aydınlanma gibi yüzyılları aşan bir konseptten bahsediyoruz. Bir tarihsel döneme sığdıramayacağımız, birkaç kişiye yükleyemeyeceğimiz kadar geniş kapsamlı. (…) Batı’nın bilincindeki bir değişim, zihinsel sıçrama. Coşkusu, tepkisi, isyanı, melankolisi ile edebi, felsefi, siyasi sonuçlar verdi ve miras bıraktı.”
 
Yukarıdaki alıntıyı Dr. Aksakal’ın, Kültür ve Tarih Sohbetleri başlıklı Medyascope Tv konuşmasından aldım. Şimdi de Türkiye’de Politik Romantizm adlı kitabının Giriş’ine bakıyorum:
 
“Romantizmi tanımlamak, karmaşık doğası gereği, en başından itibaren daima sorun oldu. Sistematik bir birlikten ziyade başına buyruk sanatçı ve düşünürlerin şekillendirdiği bir hareket, bir yaklaşım, bir felsefe, bir dünya görüşü olarak Romantizm, Kartezyen düşünce geleneğine karşı bir tepki olarak doğdu ve birkaç on yıl içinde tek bir tanıma sığdırılamayacak kadar farklı çehrelere sahip oldu. Bugün bile Romantizm, aradan geçen 250 yıla rağmen belirsiz sınırları ve çözümlenemez karmaşıklığı nedeniyle hâlâ bir ‘muamma’dır.” (H. Aksakal, Türkiye’de Politik Romantizm, İletişim Yay.)
 
“Muamma”ya biraz daha yakından bakalım:
“Ancak bir bütün olarak bakıldığında, kelimenin en geniş anlamıyla Romantizm, tam bir 19. yüzyıl (1789-1918) meselesi olarak görülmüştür. Özellikle politik temerküzün saraylardan salonlara, gazetelere, kahvehanelere, sokaklara doğru yayıldığı kitleselleşme çağında Romantizmin çeşitli politik suretlere büründüğü; milliyetçilik, muhafazakârlık ve devrimcilik ile birlikte ‘romantik’ diye nitelenen pek çok politik ve kültürel aktörün oldukça karmaşık bir mücadele tarihi var ettiği söylenebilir.” (a.g.e)
 
Yine çok alıntılı bir yazı oldu. Fakat Hoca güzel yazıyor. “Politik temerküzün salonlara, gazetelere, kahvehanelere, sokaklara yayıldığı kitleselleşme çağı” ifadesini de kenara not alalım.
 
Daha sırada, Romantizmin milliyetçi, muhafazakar, devrimci suretleri konusu var. Osmanlı penceresinden (ya da kuyusundan) bakması var. Hayırlısı diyelim.
 
İyi seneler yetimler.
 
*
(1) John Berger, Hoşbeş, Metis.
(2) Dr. Hasan Aksakal, “Petro’dan Abdülhamid’e Rus ve Türk Modernleşmesi”, Eksik Olan (31.50), Medyascope, Youtube.
 
Müessenin yeni yıl hediyesi: Bahtsız Sadrazam
Marx’ı “cüce canavar” olarak adlandıran Osmanlı Başbakanı (Sadrazam) Mehmed Emin Paşa’nın (1815-1871) 25 Temmuz 1871’de Paris Komünü ile ilgili olarak yaptığı açıklamadan:
“… İşçiler, sermayedarlarla servet ve refahca eşit olmak için mevcut malları bölüşmek gibi sakıncalı-tehlikeli düşüncelere kapılmışlar. Yalnız o kadar değil, hükümet yönetimine ortak olmak da istiyorlar. 1860-1861 yılları arasında beliren bu tehlikeli düşünceler, şu dokuz on yıl süresince habis ruhlar gibi Avrupa’nın her tarafına yayılmıştır. Bu nitelikli kişilerden oluşan ve teşekkül eden cemiyetin adı: Enternasyonal’dir. (…) dikkatli olmalıyız. Bu uğursuz fikirler hudutlarımızdan içeri girmemelidir. Bu bozuk düşünceli kişilerin amaç ve isteklerini yaymalarına olanak vermemeliyiz…” (https://medyagunlugu.com)
 
—–
Kapak Görseli: NoName_13 (Pixabay)