Çığlık atıyor, gökkuşağı!

Yakıp yıkıyor, katlediyor herkesi! Yerler kan içinde, kazanlar dolu cesetler kaynıyor…

ESMERAY

31.01.2023

Anam Bacım, son zamanlarda yazamıyorum; evet yazamıyorum! Takip edemiyorum gündemi, çünkü gündem yoğun, kirli, hareketli, pis, hatta boktan! Herkes birbirine benziyor. İnsanlar aynı, yüzler maskeli, maske yine iyi, botokslu… Kalıcı makyajlar var sanki bir de! Burunlar dik, saçlar ekli, dudaklar patlak, ortalık gergin, yüzler gerilmiş! Saçlarda sanki bit var, evet sanki bit! Mimikler ölü. Damarlar kıpırdamıyor ve beyin hücreleri hasar almış gibi, kan pıhtısı yolunu bulamıyor sanki.
 
Sadece fizyoloji berbatlığında kalmamış bir de bu kir pas, duygulara nüksetmiş. Kalp sağda çarpıyor, karaciğer yol arıyor, diğer organlar şok etkisinde çoklu organ yetmezliği başlamak üzere ama oda bir türlü başlayamıyor. Çünkü damar yolları barikat kurmuş, pıhtı yol şaşırmış gibi. Barikatlar niye kuruldu kimse bilmiyor, beyin çığlık atıyor bedene ulaşamıyorum diye. Bari barikatlar kalsın, volkan patlasın! Bedeni baştan aşağıya kan bulasın, geri bana gelsin, beden iflas etsin diyor.
 
Beyin isyanda, Ruh kayıp zaten, hiç yok muydu yoksa? Ruhu aramaya çıkacak gücü kalmamış hiçbir organın. Bu belirsizlikte olan bedenler yan yana geliyor. Sistemi bozuk bir patos gibi ya da biçer döver gibi bozuk yıkıcı bir alet gibi bir sürü canlı yan yana geliyor. Önüne gelen diğer canlıları, varlıkları ağaçları, her şeyi biçiyor şuursuzca. Yakıp yıkıyor, katlediyor herkesi! Yerler kan içinde, kazanlar dolu cesetler kaynıyor…
 
Mitolojik tanı sunakları yok oldu artık, evlerde sunaklar. Kurbanlar tanrılara ya da tanrıya değil kime sunuluyor belirsiz. Mevsimler can çekişiyor; yeşile kan bulaştı. Beyaza kan bulaştı, yapraklar kana düşmek istemiyor. Kar, kana kana yağmak istemiyor. Yağmur küstü, ben bu kanı temizleyemiyorum diyor, yağmamakta ısrarlı. İnsan zekası dengesiz işliyor, insan bedeni ve ruhuna hâkim olan bu kir pas pislik, her yere her şeye sıçradı. Robotlar, makineler kime çalışıyor belli değil! Beyaza al kan bulaştı; siyaha da…
 
Renkler değişti, insanlar hasarlı bedenleriyle yeni gözlükler icat etmeye çalışıyor. Bulaşıcı hale geldi deniyor renk körlüğü. Gökkuşağı bulutların arkasına saklanıyor… Gökkuşağı yaralı, direniyor, kirlenmek istemiyor… Ama kirlettiler, gökkuşağına kir bulaştı. Asla yakışmayan kahve, gri, siyah, renkler gökkuşağını zorluyor, aralarına sızıyor. Çığlık atıyor, gökkuşağı aman diliyor… Yok, kirlettiler; evet, kir gökkuşağına da bulaştı.
 
Kar kış kıyamet diyeceğim, o da yok. Kışı da öldürdüler. Kış zaten ölü değil mi? İşte onu da öldürdüler. Bahar yok, bulutlar siyah, kasvetli ve kahve… Kan kusmuğu renginde. İnsana bulaşan ya da başından beri var olan hastalık dünyayı sardı. Tanrılar toplantı almış. Kahinler büyücüler çaresiz. Kahinler geleceği göremiyor, kahinlerin gözü seyiriyor. Büyücüler, cadılar donmuş, kemik çaput parçası göle düşmüş; göl kandan, büyücüler falcılar yol iz bulamıyor. Neneler nakış seçemiyor halıya kilime, halaşçılar tokmak atamıyor halaşa, yün nemli keçe yapılamıyor. Yorgan ortada yok, halı ilmek kaçırmış. Kilim yarıya kadar söküldü. Yaygıları kaldırın her yere akıyor bu kan kir pislik.
 
Dünyanın tüm deterjanları kezzap, tuz ruhu hatta, hiçbir kimyasal etki etmiyor bu mikroba! Yol kayıp, kervan durgun, yolcu aç, develer geviş getiremiyor. Kervan yola düşecek ama mecbur yolu gözleyen var. Kervancı başı kum beklerken ayağı kara saplanıyor. Dağlar ya o dağlar, tepeleri beyaz değil artık, duman da yok. Leylekler erken göç etmiş. Pusula yok, yön boşlukta. Aylardan eylülde, zaman ama kediler ciyak ciyak eş arıyor. Mart yok. Kedi şaşkın, dişi bağırıyor, erkek kedi –git işine! diyor, Mart kapıda… Koyunlar beşiz doğurdu ama ortada koyun yok.
 
Yer sarsılıyor, deprem yok. Olsa ah keşke olsa, kış dirilse kervan yola revan olsa. Leylekler yolu bulurlar belki? Ya garibim bu kediler, eylülde ciyaklamaz kim bilir! Gökkuşağı kara bulutun ardında çıkıverir belki, işte belki? 
 
—–
Kapak Görseli: Dean Moriarty (Pixabay)