Meral Danış Beştaş: “Pazarlık Yapmıyoruz, Demokrasi İstiyoruz”

“Kadın özgürlüğü, Kürt sorununa demokratik çözüm, adalet ve bağımsız bir yargının tesisi, ilkelerimizden birkaçı. İlkelerimizle hareket edeceğiz.”

ASLIHAN GENÇAY

20.03.2023

Deprem felaketinin ve devlet kurumlarının deprem bölgelerine zamanında gitmemesinin yarattığı kayıplar, acılar ve travmalar henüz atlatılamadı. Kolay kolay unutulamayacak, her biri tek başına kan donduran sayısız dram yaşadık. Ülke, bu ortamda seçime gidiyor ve artık deprem gündemiyle seçim gündemi birlikte yaşanıyor.
 
Genel seçimlerin 14 Mayıs’ta yapılacağı netleşti ve yaşadıkları krizden sonra 6 Mart’ta Millet İttifakı, Cumhurbaşkanı adayını Kemal Kılıçdaroğlu olarak açıkladı. Aynı gün HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, katıldığı bir televizyon programında Millet İttifakı adayıyla görüşeceklerini ve bu görüşmenin sonucuna göre Emek ve Özgürlük İttifakı olarak ayrı aday çıkarma kararlarını gözden geçireceklerini söyledi.
 
Her seçimde olduğu gibi HDP’nin 2023 seçimlerindeki tavrı da sonuç üzerinde belirleyici olacak. Bu inkâr edilemez bir gerçek. Aynı zamanda Türkiye’nin üçüncü büyük partisi olan HDP, inanılmaz baskılar ve engellemelerle karşı karşıya. Hâlihazırda Anayasa Mahkemesi’nde süren parti kapatma davası da HDP’nin üzerinde giyotin gibi bekletilmekte.
 
Fakat birçok vekili, belediye başkanı cezaevlerinde olan, seçimlerle kazandığı belediyelere kayyım atanan, diğer hiçbir partinin karşılaşmadığı baskılara rağmen insanüstü bir direnç ve istikrarla büyüyen, konforlu muhalefet yapan partiler ve yayın organları tarafından da ısrarla görmezden gelinen HDP’nin, bu badireyi de aşmak için hazırlıkları tam.
 
Ülkenin iki büyük gündemi olan deprem ve seçimle ilgili HDP’nin görüşlerini, HDP’den dinlemek istedim ve tüm Türkiye’de 2023 Newroz etkinliklerinin yapıldığı bu hafta, sorularımı HDP Siirt milletvekili ve HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş’a yönelttim.
 
“Depremin ilk gününden bu yana bölgedeyiz”
 
—HDP’nin deprem bölgelerindeki çalışmaları basına çok yansımadı, gösterilmek istenmedi. Sizden az çalışanlar büyük reklamlar yaptılar. İlgilenenler ve araştıranlar bilse de HDP deprem bölgelerinde hangi çalışmaları yaptı, yapıyor, anlatır mısınız?
Çok net söylüyorum, depremin olduğu gecenin sabahında tüm deprem bölgelerine heyetlerimizi gönderdik. Başta vekil grubumuz ve yöneticilerimiz olmak üzere ilk günden bu yana depremzedeleri hiç yalnız bırakmadık. Hem destek ve dayanışma kampanyası yaptık hem de her yerde aşevleri kurduk. Yüzlerce yardım tırımız bölgeye ulaştı. Bu çalışmalarda, yaptığımız çağrılara icabet eden halkın çok büyük bir emeği var. Tabii ki medyada bizim yaptıklarımız gösterilmiyor ama zaten biz bunları gösterilsin diye yapmadık. Bu hepimizin temel görevi.
Bizim belediyelerimizin hepsi deprem bölgesindeler. Bugün Narlı’daydım, Silopi ve Çınar belediyelerimiz hâlen oradalar. Yerel yönetimlere sordum, bugüne kadar 50 bin öğün yemek dağıtımı yapılmış. Çadırlardan tutun Kardeş Aile ve Aileleri Buluşturuyoruz kampanyalarına kadar tüm çalışmalarımız sürüyor, tabii ki sürecek.
 
—Yardım çalışmalarınız devlet kurumları tarafından engellenmeye çalışıldı mı?
Evet, birçok tırımızı engellediler. Kahramanmaraş Pazarcık’ta Hasankoca Derneği’ndeki koordinasyon masamızı kapatıp, derneğe kayyım atadılar. Yardıma, dayanışmaya bile kayyım atandı.
 
—Depremin ilk günü daha devlet Hatay’a ulaşamadan, HDP’nin yardım tırı gönderdiği ve bu tıra AFAD’ın el koyduğu şeklinde haberler gelmişti. Doğru muydu?
Evet, bunlar asparagas haberler değil, kayıtları var elimizde. Ulaşılamayan pek çok bölgeye ilk biz ulaştık ve enkaz kurtarma çalışmalarından yardım dağıtımına kadar aktif çalıştık. Maalesef yardım tırlarımıza el konuldu. Bunu da yaptılar, kendilerinin yapmadığı yardımı yapanları engelleme şerefine de ulaştılar. AKP iktidarına da bu yakışırdı zaten.
 
“Sayın Kılıçdaroğlu’yla ilkelerimizi görüşeceğiz”
 
—Seçim gündemine gelirsek, Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’yla 18 Mart’ta yapılması beklenen görüşmeniz ertelendi. Bir pürüz mü yaşandı, görüşme gerçekleşecek mi?
Kamuoyuna da açıkladığımız gibi görüşmemizin tarihi, önümüzdeki günlerde belirlenecek. Ertelemenin nedeni, bizim büyük bir yoğunluğumuzun olmasıydı. Bugün depremin 40. günü olması sebebiyle başkanlar ve vekil grubu olarak tüm deprem bölgelerindeydik. Ayrıca Newroz hazırlıklarımız vardı ve bu nedenlerle biraz ötelemek zorunda kaldık ama görüşeceğiz tabii ki.
 
—Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığını desteklemeye sıcak bakıyor musunuz?
Biz baştan beri dedik ki; adayın kim olduğundan ziyade hareket edeceği ilkeler ve perspektif önemlidir. Nasıl bir gelecek tahayyül ediyor, nasıl bir toplumsal düzeni kurmayı düşünüyor, bunlar önemli. Bizim sistemle ilgili eleştirilerimiz biliniyor zaten ve ilkesel bir yaklaşımımız var. Sayın Kılıçdaroğlu’nun şu âna kadar bu ilkelerimize dair olumsuz bir beyanatı olmadı ama tabii şimdiden bir şey söylemek mümkün değil. Görüşmemizde bir istişare olacak. Biz masada, partimizin genel politik hattını ve partimizi de aşan Emek ve Özgürlük İttifakı’nın konuya dair bakışını mutlaka belirteceğiz. Destek verip vermemeye ya da aday çıkarıp çıkarmamaya, ittifak olarak birlikte karar vereceğiz.
 
—İlkelerinizi genel hatlarıyla özetler misiniz?
Biz ilkelerimizi hiçbir zaman gizlemedik ve 1 Eylül’den bu yana açıkladık: Kadın özgürlüğü, Kürt sorununa demokratik çözüm, adalet, tarafsız ve bağımsız bir yargının tesisi, ekolojik yaşama yönelik müdahaleler, bunlardan birkaçı. Bu ilkeler perspektifinde hareket edeceğiz.
 
—Cezaevleri, Türkiye’de çok önemli bir gündem. Selahattin Demirtaş’ın haksız tutukluluğu, Kemal Kılıçdaroğlu tarafından çok sık dile getiriliyor ama cezaevlerinde Selahattin Bey dışında da pek çok insan bulunmakta. Sizin adalet ilkeniz, sadece Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’yla sınırlı değil, lakin şimdiye kadar Kemal Bey’in açıklamalarında cezaevlerine dair bir vurgu yapılmadı. Sizin düşünceniz nedir?
Cezaevleri bizim gündemimizden hiç çıkmadı, hiç de çıkmayacak. Mecliste de her konuşmamızda mutlaka cezaevlerinde yaşanan sorunları, hak ihlallerini, açlık grevlerini, infaz yakmaları anlatıyorum, anlatıyoruz. Tarihin en kötü dönemini yaşıyor cezaevleri ve depremle birlikte daha da ağırlaştı sorunlar. Karadeniz cezaevlerinden Akdeniz’e, Çukurova’ya, Kürt illerine kadar sayısız başvuru ve mektup alıyoruz, hem ailelerden hem içeriden. Cezaevi idareleri inanılmaz keyfi davranışlar içindeler. Koğuşlara kamera koymaktan tutalım iletişimi engellemeye, en ufak bir dilekçeyi dahi infaz yakma sebebi olarak görmeye kadar çok vahim hak ihlalleri söz konusu. Kimlik ayrımı yapmadan söylüyorum; tüm cezaevlerinde bu uygulamalar devam ediyor. Şu anda en can yakıcı sorunlardan biri, insanların cezaevi idare kurullarının kararıyla aylarca, yıllarca özgürlüklerinden yoksun bırakılması. Tamamen keyfi ve dayanaksız bir uygulama bu. Diğeri de tabii ki hasta mahpusların durumu. Geçen yıl 56 kişi öldü, cenazeler çıktı cezaevlerinden. İntihar denilen şüpheli ölümler, belki de ciddi soruşturulursa cinayetler yaşandı, Silivri ve Kandıra’daki gibi. Bu yönüyle cezaevleri bizim en önemli gündemlerimizden bir tanesi.
 
—Millet İttifakı’yla görülecek bir gündem yani…
Tabii ki, cezaevlerinde yaşanan sorunlar, adalet başlığımızda yer alıyor. Temel hak ve özgürlükler açısından çok hayati bir konu bizim için.
 
—Millet İttifakı’nda yer alan İyi Parti ya da Meral Akşener perspektifinize köstek olabilir mi?
Açıkçası eğer köstek olursa Millet İttifakı’nın adayına köstek olur. Neticede Sayın Kılıçdaroğlu kendi adına değil, Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı olarak gelecek bizimle görüşmeye. Diğer bütün görüşmelerini de artık bu sıfatla yapıyor. CHP’nin son grup toplantısında bunu zaten kamuoyuna ilan etti ve Cumhurbaşkanı adayı olduğundan artık genel başkan olarak grup toplantısı yapmayacağını söyledi. Bu yönüyle Millet İttifakı’nın uyum ve karşılıklı güven temelinde bu sorunu çözebileceğini düşünüyorum.
 
“Yüz vekil çıkarmayı hedefliyoruz”
 
—İktidar ve iktidara yakın kesimler, HDP’yi “Bakan pazarlığı yapacaklar” diye ısrarla etiketlemeye çalışıyor. Siz ilkelerinizi defalarca belirtseniz de bu kampanya durmuyor. Böylesi bir pazarlık söz konusu mu?
Bizim HDP olarak birinci önceliğimiz, parlamentoda en yüksek vekil sayısıyla temsiliyeti arttırmak ve Cumhuriyet’i demokratikleştirmek. Tüm çalışmalarımızı da bu yönde yürütüyoruz. Deprem sebebiyle sürekli sahadaydık ve bu çalışmayı biraz ötelemiş olabiliriz ama şu anda toplum, depremden ve sonuçlarından çıkmadı. Acılardan arınamadı, yaralarını saramadı. Bugün 40. gün ve deprem bölgelerinde hâlâ çadırsızlık, açlık, tuvalet sorunu ve su sorunu yaşanıyor. Daha şimdi geldim Narlı’dan, insanlar bir kap yemek alabilmek için saatlerce sırada bekliyorlar. Deprem bölgelerindeki dükkânlar hâlâ açık değil ve alışveriş yapılamıyor. Milyonlarca insandan söz ediyorum. Toplumun ezici çoğunluğu, yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Açlık sınırını tartışmaya dilim bile varmıyor.
Bu kadar büyük bir gündemin ortasında bunları konuşmak da doğrusu çok hoşuma gitmiyor ama mecburuz ve bu çalışmayı da yürüteceğiz. Samimiyetle söylüyorum ki bugüne kadar bu tür bir pazarlığın ne içinde ne yanında ne arkasında ne de ortasında olduk. Bizim temel hareket noktamız, bu düzeni bitirmek ve toplumu kaostan, sıkışmışlıktan, özgürlüğün ve adaletin olmadığı bu ortamdan çıkarmak. Vazgeçilmezimiz, bu Cumhuriyet’i demokratikleştirmek ve demokratik bir Türkiye yaratmak. Zaten bu nedenle ilkelerimizi tartışıyoruz.
 
—Peki, ilerleyen süreçlerde bir bakanlık pazarlığı söz konusu olabilir mi Millet İttifakı’yla?
Diyelim ki biz yüksek sayıda bir oy oranı yakaladık, tabii ki o zaman bize bir bakanlık verilmek durumunda. Parti olarak kendi gücümüzle kazanabiliriz bunu, bir pazarlıkla değil. Konuya buradan bakılması gerekiyor. Biz en azından yüz milletvekili çıkarmayı hedefliyoruz. Diyelim ki, yüzü aşkın milletvekilimiz oldu ve bizsiz bir birlik yapılamıyor, tabii ki bu tartışmalar seçimden sonra yapılacaktır, normal olan da budur.
 
“HDP’yi HDP’siz tartışıyorlar”
 
—Durum buyken sizce neden ısrarla, HDP bakan pazarlığı yapacak yaygarası koparılıyor?
HDP’yi şeytanlaştırmak, ötekileştirmek, Türk toplumunda ayrımcılık ve ırkçılığı yükseltmek, birincil hedefleri. Tabii Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda diğer partilerin bizimle temasını da önlemek istiyorlar. Bu politika yıllardır uygulanıyor. 2018’den bu yana partimize yönelik yapılmayan şey kalmadı. Dehşet verici. Bizimle rekabet edilmiyor, bizimle siyaset konuşulmuyor, sürekli tek taraflı, tek tip hakaretler, küfürler, yargı baskıları, gözaltılar, operasyonlar söz konusu. Kendi televizyonlarında günlerce, aylarca kesintisiz bir şekilde gündemlerinde biz varız, çünkü şunu çok iyi biliyorlar ki biz onların en büyük rakibiyiz. HDP istikrarlı bir siyaset yürütüyor, demokratik bir siyasette ısrarcı ve Türkiye’nin her yerine ulaşıyor.
 
—HDP için Türkiye partisi diyebilir miyiz?
Elbette, biz bunu biliyoruz. HDP’nin, Türkiye’nin her tarafına Türkiye partisi olarak temas ettiğini, destek aldığını, ilgi gördüğünü bizim gibi iktidar da biliyor ve bizi bir bölgeye, bir kimliğe sıkıştırmak, mesela Kocaeli’yle, Kayseri’yle, Trabzon’la, İstanbul’la ya da Hatay’la temasımızı kesmek istiyor. Bu politika, tek adam rejiminin ve küçük ortağının temel hattı. Çünkü bizim sözlerimize verecekleri bir cevapları yok. Bizim siyasetimizi çürütemiyor, aksini ispat edemiyorlar. Yaptıkları yolsuzluklara, hırsızlıklara, Kızılay’ından tutun ayakkabı kutularına kadar ortaya çıkanlara dair hiç açıklama yapmadan tek taraflı bir karalama kampanyası yürütüyorlar.
 
—Bu “şeytanlaştırmayı” sadece iktidar yapmıyor, mesela muhalif basın organlarında da sizleri çok göremiyoruz. Son dönemde görmeye başladık. Türkiye’nin üçüncü büyük partisi olmanıza rağmen neden basında yeterince yer bulamıyorsunuz?
Demin açıkladığım iktidar politikasında, muhalefeti etki altına almak ve zapturapt etmek gayesi de var. Bu konuda muhalefetin ya da muhalefetin medyasının, etki altında kalmadığını söyleyemeyeceğim. İktidar tehdit ediyor, hedef gösteriyor, ötekileştiriyor; onlar da iç dünyalarında ya da kapalı görüşmelerinde, ‘aman biz de konuşmayalım, aman şu cümleyi kurmayalım, aman HDP ile saatlerce yayın yapmayalım’ gibi bir tutum belirliyorlar. Bu görülüyor. Haklarını yemeyelim, son birkaç aydır Tele 1, KRT, Halk TV gibi kanallar çok arıyorlar ve zaman zaman programlara katılıyoruz ama merkez medya yani yandaş medya, bize çok ağır bir sansür uyguluyor. Yıllardır HDP’yi HDP’siz tartışıyorlar. Her zaman söylediğim bir şey var; muhalefetin cesur, kararlı, istikrarlı ve sağlam iradeli olması lazım. Zira her türlü manipülasyonu yapan, yalan politikayı büyüten, Goebbels’in tüm taktiklerini uygulayan bir iktidar aklıyla karşı karşıyayız.
 
“Her halükarda seçime gireceğiz”
 
—Peki, HDP’nin Anayasa Mahkemesi’nde süren kapatma davası konusunda seçim öncesi bir atraksiyon olur mu sizce, öngörünüz nedir?
Anayasa Mahkemesi bugüne kadar hiçbir partiyi seçim döneminde kapatmamış, yani seçim sonucunu tayin edecek bir kapatma kararı almamış. Zaten seçim döneminde alınan bir kapatma kararı, mahkemenin milyonlarca insanın iradesini gasp etmesi anlamına gelir. Evet, maalesef mahkemenin seçim döneminde karar verilebileceği bir zaman dilimindeyiz. Anayasa’da hangi tarihlerde karar verilir ya da verilemez diye bir ilke yok ve bu Anayasa Mahkemesi başkanıyla büyük dairenin takdirine kalmış bir konu. Bu nedenle biz önceki gün bir mazeret dilekçesi verdik ve seçim dönemindeki yoğunluktan kaynaklı eş başkanlarımızın savunma yapamayacaklarını, savunma için bir hazırlık gerektiğini belirttik. Dilekçenin cevabını bekliyoruz, buna göre bir yol haritası çizeceğiz.
HDP’nin kapatılması için hiçbir hukuki sebep yok Siyasi olarak açtırılan bir dava, kampanyayla devam ettiriliyor ve halen küçük ortak bas bas bağırıyor, Anayasa Mahkemesi ise bekletiyor. Böyle bir iklimde yaşıyoruz, buna da siyaset diyorlar. Böyle bir siyaset olamaz.
 
—Kötü senaryoda seçenekleriniz nelerdir, Yeşil Sol Parti olarak mı girilecek seçime?
Seçeneklerimiz var ve her halükarda, ama HDP olarak ama başka bir isimle, bu seçime gireceğiz. Hangi partiyle gireceğimize dair henüz resmî bir kararımız yok, fakat önümüzdeki seçeneklerden bir tanesi evet Yeşil Sol Parti. Gelişmelere göre değerlendireceğiz.
 
—Eğer Millet İttifakı’nın adayını desteklememe kararı alırsanız ki daha net değil diyorsunuz, Cumhurbaşkanı adayınız olarak hangi isimler öne çıkıyor?
Şu anda bir komisyonumuz var ve bu konuda onlar çalışıyor. Havuzumuzda pek çok öneri mevcut ve çalışmalar sürüyor. Şimdilik bu kadar diyebilirim.
 
—Geçtiğimiz günlerde Emek ve Özgürlük İttifakı adına bir bildiri yayınlandı ve seçime ittifak çatısı altında girileceği söylendi. TİP, bazı illerde kendi adıyla seçime girmek istiyordu, anlaşma nasıl somutlaştı?
Bir uzlaşı sağladık ve kamuoyuna da açıkladık. Ayrıntılar henüz netleşmediği için kamuoyuyla paylaşılmadı. Bunlar heyetlerimiz yan yana gelince belirlenecek ve TİP’in hangi illerde kendi adıyla girebileceğine dair bir netlik sağlanacak ama TİP tüm illerde bu şekilde girmeyecek, bunu söyleyebilirim. İller netleşince paylaşacağız.
 
—Bu sene Newroz’un konsepti ve halka çağrınız nedir, nasıl geçmesini bekliyorsunuz?
Bizim çağrımız, bu seneki Newroz’un bir dayanışma Newroz’u, yaraları birlikte sarma Newroz’u olması yönünde. Çünkü tüm Türkiye yasta. Newroz yapacağımız bölgeler de bu yası iliklerine kadar yaşıyor. Bu nedenle 2023 Newroz’unda, geçmiş Newroz’lardaki gibi görüntüler olmayacak ve bir şenlik havasında geçmeyecek. Bir direniş, dayanışma ve toplumun yaşadıklarına bir itirazı olarak şekillenecek Newroz. Newroz’a biliyorsunuz, yüz binler, milyonlar katılıyor, bu sene de geleceklerine inanıyoruz.