Alfa Kuşağı ve Hallyu: Squid Game, BTS, Minecraft
Pazar, kapital, tüketim kültürü gibi kelimeler havada uçuşurken bu değişimin aslında bir devrim olduğunu kaçırıyor olabilir miyiz?
06.04.2023
Bu yazıya, âdet gereği Adorno ve Horkheimer’ın kültür endüstrisi tanımını yazarak başlayayım: “Tüketicinin sahte olduğunu gördüğü halde, bastırılması zor bir istekle kültür metalarını almaya ve kullanmaya devam etmesi.” Bunu bir kenara koyup aklımızda tutalım.
Konuya yine on bir yaşında ve bir Alfa kuşağı üyesi olan kızım sayesinde vâkıf oldum. Okula giderken ünlü Kore pop (nam-ı diğer K-pop) grubu BTS’ten Dynamite adlı şarkısını açtı ve anlatmaya başladı. BTS, daha önce Minecraft’taki avatarlarıyla konser vermiş, ama sadece Butter’ı ve Permission to Dance’ı çalmışlar; bir sonraki Metaverse konserine kendisi de gitmek istiyormuş ve umarım Dynamite’i çalarlarmış.
Daha önce Ariana Grande de Fortnite’ta sanal sahne almış ama o Amerikalı olduğu için kızım ve arkadaşları tarafından pek yeet –tam anlayamadım ne demek olduğunu, ‘havalı’ gibi bir şey olsa gerek– sayılmıyormuş, onu dinleyenler de flex edemiyorlarmış (flexing, ya da flexare –ne bukalemun gibi kelimeymiş bu da yahu, her dile sokuvermiş kendini! Kısaca hava atmak desene!). Asıl önemli gruplar, BTS ve pek tabii ki Twice ile Black Pink imiş. Yani Kore grupları, yani K-pop.
Benim gibi ilk anda alık alık bakanlar için, elimden geldiğince, kendi araştırmalarımın da katkısıyla, kızımın ne demek istediğini hepimizin anlayabileceği bir dile çevireyim. Bu önemli konuyu üç ana başlık altında topluyorum, kolaylık olsun.
Birincisi, Amerikalı şarkıcılar Koreli müzik grupları kadar popüler olsalar da havalı olamıyorlar. Nedeni basit: Çünkü onlar Amerikalı, öbürleri Koreli ve her nasıl olduysa müzik-pop endüstrisinde bir noktada Korelilik pek moda olmuş. Buna da K-pop deniyor. K-pop gruplarının arasında BTS, Twice ve Black Pink var –daha doğrusu en ünlüleri bunlar.
İkincisi, bu müzik grupları Metaverse’te konser veriyor.
Üçüncüsü, bu gruplar sadece Metaverse’te konser vermekle kalmıyor, aynı zamanda Alfa kuşağının direkt erişimi olan Fortnite, Minecraft, Roblox gibi Metaverse oyun platformlarında sahne alıyorlar.
Yani olaylar, Kore popüler kültürü ve müziği, Alfa kuşağı ve Metaverse oyunları arasında geçiyor, bir nevi. Pek tabii ki Alfa kuşağı dışında da bu platformlarda var olan, bu müzikleri dinleyenler vardır. Ama en azından Newzoo gibi platformların araştırmaları, bu oyunları en çok oynayan kuşağın Alfa olduğunu gösteriyor.
Metaverse ve Oyunları
Önce Metaverse’i ve oyunları çok kısaca anlatayım, daha sonra Kore pop kültürünün pazarlama dehasına geçebilirim sanırım. Google’a “Metaverse” yazınca karşınıza çıkan sorulardan, kafa karışıklığı hayli net ortaya çıkıyor: Metaverse bir oyun mudur, Metaverse nasıl satın alınır, Metaverse’in sahibi kimdir?
Metaverse, çok basitçe, yaşamdaki birçok şeyin sanal, internetin içinde, çizgi film gibi bir imitasyonunun yapıldığı bir yer. Gerçekten toprağı yok, gerçekten elle tutulabilir nesnelerden oluşmuyor. Bilgisayar ekranının içerisinde yaratılmış bir alan, mekân düşünün. Ya da bir şehir. İşte oralar hep Metaverse. Bu sanal şehrin içinde insanlar, hayvanlar, binalar, şehirler, mağazalar var olabiliyor. Koskocaman bir hayatın simülasyonu gibi yani.
Bu sanal ortama katılmak isteyen herkesin belirli bir avatar’ı, yani onu temsil eden bir çizi karakteri var. Bu çizgi karakteri çeşitli cihazlarla (bilgisayar, telefon) yönetebiliyor, o sanal şehrin içinde nasıl davranacağını belirleyebiliyorsunuz –tabii ki önceden tanımlanmış hareketleri yapabiliyorsunuz. Bu avatarınızı istediğiniz her şeye benzetebilirsiniz– biri sizin fotoğrafınızı çekip animasyon karakterine dönüştürmüyor; ama birçok kişi, avatarlarını kendilerine benzetiyor(muş). Bu avatarlar, bu Metaverse şehirlerinde birbirleriyle konuşabiliyor, oyun oynayabiliyor veya çeşitli alışverişler yapabiliyor, sergiler gezebiliyor.
Metaverse oyunları da, oyuncuların bu üç boyutlu sanal alanlarda var olup sosyalleşebildiği, belirli görevler yerine getirdiği, oyunun geçtiği şehir/alan dâhilinde istedikleri yere gidebildiği yerler aslında. Bunların arasında en bilinenleri Fortnite, Sandbox, Decentraland, Roblox ve Minecraft.
Şunu söylemeden geçmeyelim: Ben ortaokuldayken Ultima Online (bir bilgisayar oyunu) çıkalı bir sene olmuştu (1998 civarı) ve kütüphanedeki bilgisayarlarda sırayla gizli gizli oynardık. Daha sonra tabii Everquest gibi daha gelişmiş versiyonlarına terfi ettik ama Ultima her zaman kendi kültürü, hukuku, ekonomisi ve hatta diliyle, kendine has multiplayer (çok oyuncunun aynı anda oynayabildiği) bir oyundu.
Üç boyutlu olma özelliği, kişilerin kendi avatarlarını yaratabilmesi, pek tabii Ethereum gibi belli bazı kripto paraların oyuna entegre edilerek oyun içi alışverişin yapılabilmesi gibi özellikleri dışında, Ultima bana hep Metaverse oyunlarının belli teknolojilere erişim olmayan fakat aynı prensibi taşıyan ilk versiyonu gibi gelmiştir. Ultima’nın 25. yılını kutlayan oyunun tasarımcısı Raph Koster da aynı şeyi söylüyor zaten: Bütün bu Metaverse devrimi aslında Ultima’yla başlamıştı!
Bu oyunlar ve kullanıcılar için yarattıkları alanlar o kadar büyük bir hızla birçok kişi ve şirket tarafından benimseniyor ki, örneğin Gucci gibi moda markaları, Roblox’la işbirliği yapmaya başladı. Nasıl oluyor peki? Gucci, dijital olarak avatarların kullanabileceği şeyler üretiyor. Bunların jenerik ve limited (sınırlı) versiyonlarını, Roblox oyunundaki piyasaya sürüyor. Bu dijital objelerin arasında mesela Gucci gitar çantası (900 Robux’a satılıyor, aşağı yukarı 12 Euro ediyor), yine üzerinde Gucci amblemi olan sınırlı üretim seriden geometrik çanta (400 Robux) gibi şeyler var. Oyunun içine bağlanan kredi kartları ve diğer ödeme yöntemleri sayesinde avatarlar, bu gibi şeyleri oyunun içinde satın alıp, oyunun içindeki avatarlarına takıp takıştırabiliyorlar. Bu arada da, Floransa’daki Gucci Garden’da, Gucci’nin, yaratıcı direktörü Alessandro Michele’nin önayak olmasıyla oluşturulan ve Roblox’ta yer alan tasarımların sergilendiği bir alan bulunuyor.
Peki, K-Pop bunun neresinde?
Aslında her yerinde. 2021’in yazında BTS, Metaverse oyunlarından biri olan Minecraft’ta bir konser verdi. Kore şehri Busan’da 2022’de verdikleri konsere fiziksel olarak 50 bin kişi giderken, BTS’nin Lego işbirliğiyle Lego-adam avatarlarıyla çıktığı Minecraft konserini 2020’de milyonlarca kişi izledi. Minecraft’ta piyasaya sürdükleri Butter adındaki hit parçaları hem Youtube’a yüklendi hem de uzun bir süre Hot 100 listesinin başında kaldı. Youtube’ta, Minecraft’taki canlı yayından sonraki 24 saat içinde 108.2 milyon kere izlendi.
Bu konuyla ilgili yazılıp çizilenlere göz atarken, Hakan Okçal’ın yazısına denk geldim. Hallyu’nun neden ve hangi dilde Kore Dalgası anlamına geldiğini detaylıca anlatmış. Aynı zamanda BTS ve K-pop gruplarının arkasında büyük bir sermaye grubunun ve devletin olduğunu, (BTS’nin üyelerini kastederek) bu “birbirine benzeyen yedi genç adamın” bu nedenle “Liverpoollu emekçi ailelerden gelen Beatles’la karşılaştırılmasının” büyük bir gaflet olacağını yazmış. Aynı zamanda bu yedi oğlanın muhtemelen devlet desteği alan büyük medya şirketleri tarafından “uzun yıllar ağır disiplin altında müzik, dans ve sahne sanatları eğitiminin” verildiğini, plastik ameliyatlardan geçtiklerini, Kore Kültür Bakanlığı bütçesinin de bunlara fon sağladığını söylüyor.
Bu çocukların çoğu, çok ağır stres altında, neredeyse sonu gelmeyen eğitim kamplarında yetiştirildiği için uyuşturucu bağımlılığı, intihar gibi sorunlar yaşıyorlarmış. Anlamadığım bir şekilde, bunları söyledikten sonra, yazının sonunda Kore’nin bu büyük başarısından dem vurmuş ve bu büyük başarıyı da Kore’de yükselen demokrasiyle ve çok çalışılmasıyla bağdaştırmış. Benim bu konuda, özellikle sopayla dünyayı yönetmek üzere müzisyen yetiştirilen çocuk kampları hakkında bir bilgim yok, belki de doğrudur.
Öyle bile olsa, bu konu devlet destekli eğitim kamplarıyla Kore’nin uluslararası yeniden yapılanma ve pazarlama projesine indirgenemez. Ayrıca, bu şekilde yapılan tüm analizlerin de Alfa kuşağını ve çok yakın geleceğimizi anlamayı engelleyeceğine inanıyorum. Halklara ve çocuklara, kendi seçim yeteneği ve kuvveti olmayan sürüler gibi davrananların hesaplarının ve analizlerinin de önünde sonunda bir yerde aksadığını bugün Türkiye’nin politik durumundan da açıkça görüyoruz. Alfa kuşağı “daha çocuk” olabilir, ama milyonlarcası bireysel olarak Roblox’a, Minecraft’a girerek konser izlemeyi seçebilecek özgürlüğe ve alana sahip.
Yani, Kore’nin bu dalgasının tek nedeni el kadar çocukları kamplara kapatıp döve döve müzik ve dans öğretmeleri olamaz. Bugüne kadar hiçbir işletme, anne babalara şu ya da bu şekilde yük olmadan, bu kadar çocuğu bir konserde bir araya getiremedi. Çocukların akşam vakti, kocaman bir konser alanında yalnız başına konsere girmesi zaten hukuken de güvenlik açısından da pek mümkün değil. “Çocuk konserleri” de daha çok fuar tadında olur genelde. Oysa BTS’nin hayran kitlesi direkt Alfa kuşağı, yani 13 yaşına kadar olan grup ve bütün bu engellere takılmadan, çocukların kendilerine doğrudan ulaşabilmesinin imkanını yarattılar. Yaş haddinden hiçbir zaman bir araya toplanamayacak farklı yerlerdeki milyonlarca çocuk, birçok ülke için (örneğin Avrupa için kişi başı 1.5 €) çok cüzi fiyatlara Minecraft oyununun içinde bilet alabiliyor ve kendi avatarlarıyla oyunun içinde BTS konserine gidebiliyor.
İkincisi, belki de bütün bunlara Kore’nin hunharca yürüttüğü kapitalist bir kampanya olarak bakarken, sadece Liverpool’daki emekçi ailelerden gelen Beatles’ı değil, belki biraz Mona Lisa ve türevlerini, yani yüksek kültürü ve eleştirisini de hesaba katmak gerekir. Zaten neden K-pop ile Beatles arasında bir karşılaştırma yapıldığını anlamadım: Grup üyelerinin gençliği sebebiyle herhalde. Ayrıca, Liverpool ve K-pop arasındaki emekçilik yarışmasında belki Liverpool kazanır, ama yüksek kültüre karşı K-pop yarışmasında, Kore’nin birkaç nedenden öne geçeceğini düşünüyorum.
Önce yüksek kültür ne demek, onu yazayım: Otantik sanat eserleri ve bireysel yaratıcılık ve bunlarla ilişkilendirilen salt eğlence değerlerinden farklı olarak bir elitin kültürel sermayesinden türetilen ve ona katkıda bulunan zevk, ayrım ve incelik sergilemeyi gerektiren takdirleriyle ilişkili estetik zevkler, popüler (kitle) kültürü, ticari metalaştırma ve eleştirel olmayan tüketim biçimlerinin bütünü. Oxford Sözlük’te böyle tanımlanmış. Okçal’ın eleştirisi de Kore’ye ve K-pop’a karşı aşağı yukarı bu: Sermayeyi, siyasi elitleri, ekonomik ve medya elitlerini arkasına almış, onların buluşu olan bir dış pazarda varlığını arttırma amaçlı bir pazarlama stratejisinden öteye gitmiyor. Salt eğlence değil, ticari bir metalaştırma var, eleştirel olmadığı iddia edilen bir tüketim biçimine işaret ediyor. Mona Lisa’nın yanında BTS’ye gerçekten yüksek kültür diyebilir miyiz peki? Sanıyorum ki hayır. Fransız’ın elitiyle Kore’ninki bir olur mu hiç?
Okçal’ın ve bu konuda eleştiri yapan birçok kişinin BTS’ye ve bu K-pop gruplarına karşı bayağılaştırıcı, aşağılayıcı bir tavrı var zaten: “Estetik ameliyat yapıldığı için birbirine çok benzeyen bu yedi oğlan” diyor yazısında mesela. K-pop, ya da Kore yapımı herhangi bir şey, Hollywood’un ticaret odaklı, yapay ve “birbirine benzeyen” filmleri ve starları kadar kaliteli değil; bir nebze de olsa tam elektronik sentezleyici yerine sanatsal kaygıları bir parça yüksek olan Avrupa sineması ve müziği kadar köklü değil. Yahut, Liverpoollu emekçi bir gelenekten gelmediği için kabul edilebilir değil. Teknoloji kullandıkları için ancak geçici bir gençlik hevesi, müzikal kalitesi düşük olduğu için geçici bir trend (Oysa Psy’ın Gangam Style’ı 2012’de çıktı ve zamandan beri bu trend listelerden pek de düşmedi).
Yine birçok eleştiride Kore’nin kültür endüstrisi, kitlesel pazarlaşmaya oynayan, üretse üretse Parazit, Squid Game gibi film/diziler ve birbirine benzeyen yedi oğlancıktan oluşan ve çoluk çocuktan para kazanan müzik grupları çıkarabilen bir endüstri. Bu başarıyı da birçok sermaye grubunun bir araya gelmesiyle ve insanlara eziyet ederek sağlayabiliyorlar ancak, öyle sanattan falan değil yani.
Ya da öyle mi gerçekten? Sorun bizde olmasın? Pazar, kapital, geçici, hızlı tüketicilik, tüketim kültürü gibi kelimeler havada uçuşurken bu değişimin aslında bir devrim olduğunu kaçırıyor olabilir miyiz?
Mutlu Binark bu konuda bir kitap yazmış, okumadım ama şöyle bir karıştırma fırsatım oldu. Gerçekten de aynı Okçal’ın söylediği gibi K-pop gruplarının Güney Kore’de devlet politikası ve büyük şirketlerin desteğiyle geliştiğini anlatıyor, ama farklı olarak da bu gelişimin aynı zamanda kültürel üretimin mücadele alanı olarak tasarlanmış olduğunu söylüyor. Doğruluk payı var olmasına var, ama yine ve ısrarla şu gerçek görülmüyor: Kore’nin ve özellikle K-pop’un asıl başarısı, şu âna kadar doğrudan müşteri olarak var olmayan bir çocuk grubunu, doğrudan müşteri hâline getirmesidir. Bunu da dijitalleşerek, dijital olanakları yine çocukların sanal olarak dolandığı yerlerde kendine şanslar yaratarak yapıyor.
Oysa mesela Fransa’nın aklına dijitalleşmek dendiğinde gelen en ekstrem şey, Mona Lisa’yı NFT haline getirip zilyetini değilse de mülkiyetini bir milyon parçaya bölüp satmak ve böylece mülkiyeti dolaşıma açarak tabloyu yeniden ve yeniden değerlendirmek. İki senedir tartışılıyor ve sonuca da bağlanmış değil. Bu da gayet iyi bir fikir, fakat bence sıradan iyi fikirlerden. Kore’nin kendine yepyeni bir müşteri kitlesi yaratması, bunu hukukun ve ailelerin pek de rahatsız olmadığı bir şekilde yapabilmesi ise her alanda yaratıcılık isteyen bir emek.
Pek kısa olmadı ama kısaca netleştirmek gerekirse şunu söylemek istiyorum: Yeterince elit, yeterince kapitalist, yeterince kaliteli ve yeterince yeterli sayılmayan Kore ve K-pop, hep beraber tanık olacağımız senelerin simülasyonlarını şu anda halihazırda yaratıyor ve en büyük başarısı da Alfa kuşağını anlamak. Gelecek, Natanson’un söylediği gibi, Alfa’nın elleriyle şekillenecek.
Son olarak, Adorno ve Horkheimer’ın kültür endüstrisi tanımına geri döneyim ve daha sonra üzerine yazacağım bir soru sorayım: K-popların konser verdiği Metaverse dünyasına sahte bir dünya demekten çekinmiyoruz ve bu nedenle de aslında kültür endüstrisi terimine tam denk geliyor —sahte olmalarına rağmen Metaverse’te izlenmeye devam eden kitlesel tüketim sanatları ve performansları. Peki, gerçekten Alfa kuşağına göre bu avatarlar ve bu şehirler sahte mi, yoksa ikinci bir gerçeklik mi?