Müslüman Olmak Başka, Müslümanca Yönetmek Başkadır
İnananların nasıl oy kullanması gerektiğine dair Kur’ân-ı Kerîm’de çok açık ipuçları olduğunu hatırlamakta yarar vardır, yeter ki dikkat edilsin.
08.05.2023
Erdoğan/AKP rejimi her açıdan müflis durumda. Ülkeyi yönetmekten, ekonominin çöküşüne çare bulmaktan, âdil bir düzen kurmaktan, orman yangınlarını söndürmekten, her depremde tuzla buz olan binaların inşa edilmesini önlemekten, yolsuzluğun, kaçakçılığın, rüşvetin, mafyanın önüne geçmekten… âciz bir rejim. Tek kozları kaldı, o da din. Kendilerini İslâm’ın bekçileri ve koruyucuları olarak takdim edip safdil Müslümanların oylarını toplamaya çalışıyorlar.
Başkalarının imânı sorgulanmaz, çünkü kimse başkasının kalbindekini bilemez. Yani Erdoğan’ın, Soylu’nun, Bozdağ’ın, Altun’un Müslüman olmanın şartlarını yerine getirip getirmediğini söylemek bize düşmez. Ama bu ülkeyi Müslümanca yönetiyorlar mı, o konuda bal gibi görüş belirtebiliriz. Çünkü en nihayet İslâm’a uygun bir biçimde hükmetmenin hangi şartlara, hangi ilkelere bağlı olduğu bellidir. En başta Kur’ân-ı Kerîm ve Sünnet. Peki, Allah’ın ve Peygamber’in devlet yönetimine dair sözlerinden neler öğreniyoruz?
Örneğin Kur’ân’da
(De ki: Rabbim adâleti emretti) buyruluyor. (el-A’râf 7:29.)
Yine Kur’ân’da
(Muhakkak ki Allah adâleti emreder) deniyor. (en-Nahl 16:90.)
Ve yine Kur’ân’da
(Muhakkak ki Allah âdil davrananları sever) buyruluyor. (el-Hucurât 49:9; el-Mümtehine 60:8.)
Peki, mahkemelerin verdiği kararların tanınmadığı, âdil davranan hâkim ve savcılardan talihli olanların sağa sola sürüldüğü, talihli olmayanların ise cezaevine tıkıldığı, on binlerce insanın en sudan nedenlerle özgürlüklerinden edildiği bu ülkeye hükümedenlerin Allah’ın buyruğuna uyduğu söylenebilir mi?
Bu durumda önümüzdeki seçimde inananların nasıl oy kullanması gerektiğine dair Kur’ân-ı Kerîm’de çok açık ipuçları olduğunu hatırlamakta yarar vardır, yeter ki dikkat edilsin. Bakın ne buyuruyor Allâh Teâlâ:
وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَـَٔانُ قَوْمٍ عَلَىٰٓ أَلَّا تَعْدِلُوا۟ ٱعْدِلُوا۟ هُوَ أَقْرَبُ لِلتَّقْوَىٰ
(Ey imân edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir kavme duyduğunuz kin, sizi adaleti terk etmeye yöneltmesin. Adaletli olun. Bu takvâya daha yakındır.) (el-Mā’ide 5:8.)
Oysa başımızdakiler rejimlerini kin üzerine kurmadılar mı kaç senedir? Kürtlere, (affedersiniz) gayr-i Müslimlere, “yanlış” Müslümanlara, lâik vatandaşlara… Bıkmadınız mı kinden, kindarlıktan? Seçimi kim kazanırsa kazansın, bu insanlarla komşu olmaya devam edeceksiniz, aynı havayı, aynı ülkeyi paylaşacaksınız. “Bir kavme duyduğunuz kin, sizi adaleti terk etmeye yöneltmesin” buyrulmuş, daha ne olsun? Nefret pazarlayıcılarına daha ne kadar tahammül edeceksiniz?
Bazıları geçmiş mağduriyetleri bahane ederek adâlete sırt çeviriyor, biliyorum. Kur’ân’da buna da çare var tabii ki:
فَـَٔاوَىٰكُمْ وَأَيَّدَكُم بِنَصْرِهِ وَرَزَقَكُم مِّنَ ٱلطَّيِّبَـٰتِ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
يَـٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ لَا تَخُونُوا۟ ٱللَّهَ وَٱلرَّسُولَ وَتَخُونُوٓا۟ أَمَـٰنَـٰتِكُمْ وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَ
(Hatırlayın ki, bir zaman siz yeryüzünde âciz tanınan az kişiydiniz, insanların sizi kapıp götürmesinden korkuyordunuz da, şükredesiniz diye Allah size yer yurt verdi, yardımıyla sizi destekledi ve size temizinden rızıklar verdi. Ey imân edenler! Allah’a ve Peygamber’e hainlik etmeyin, bile bile kendi emânetlerinize hainlik etmiş olursunuz.) (el-Enfāl 8:26–27.)
O halde bir zamanlar mağdur olanların, bunu bahane ederek doğru yolu terk etmesinin, şimdi başkalarına gadretmesinin câiz olduğuna kim ihtimal verebilir? Yine Kur’ân-ı Kerîm’e bakalım:
(Ancak insanlara zulmedenlere ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık edenlere ceza vardır. İşte acıklı azap bunlaradır.) (eş-Şûrâ 42:42.) Bu âyette “geçmişte zulüm görmüş olanlar bu cezadan muaftır” sözlerini gördünüz mü?
Kısacası, ey inançlı Müslümanlar! Başımızdakilerin namaz kılıp kılmadığı, iyi Kur’ân okuyup okumadığı, oruç tutup tutmadığı sizin değil Allah Teâlâ’nın bileceği iştir. Sizin seçimde kime oy vereceğinizi adayların inancı değil, icraati tayin etmeli. İbn Abbâs’ın rivâyetine göre Peygamber
(Komşusu açken midesi dolu olan mü’min değildir) demiş (Buhârî, el-Edebü’l-müfred 112). Elinizi vicdânınıza koyup söyleyin, yirmi bir senedir başımızda olan güruh bu kıstasa göre oyunuza lâyık mıdır gerçekten?
Ebû Hureyre’den rivâyet edilir ki Peygamber şöyle demiş:
وَمَنْ غَلَبَ جَوْرُهُ عَدْلَهُ فَلَهُ النَّارُ
(Müslümanlar arasında, bu isteğini gerçekleştirene kadar kadılık talebinde bulunan, sonra da adaleti zulmüne galip gelen Cennete gider; ve zulmü adaletine galip gelene Cehennem ateşi revâdır.) (Ebû Dâvûd, Sünen, Kitâbü’l-akdıyye 5.)
Ne dersiniz, AKP-MHP koalisyonunun adaleti zulmüne galip mi gelmiştir, mağlup mu? Cevap vermeden önce lütfen hatırlayın:
(Allah kalplerinizde ne varsa bilir.) (Āl İmrān 3:154.) Kendinize yalan söyleyebilirsiniz ama O’na değil.
Çok güzel bir hadisle bu kısa yazıyı bitirmek istiyorum. Enes bin Mâlik’ten rivâyet edilir:
قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ هَذَا نَنْصُرُهُ مَظْلُومًا فَكَيْفَ نَنْصُرُهُ ظَالِمًا.
قَالَ تَأْخُذُ فَوْقَ يَدَيْهِ.
(Resûlullah dedi ki: “İster zâlim olsun ister mazlum, kardeşine yardım et.” [Çevresindekiler] dediler ki: “Ya Resûlallah, mazlum ise yardım ederiz de, zâlim ise nasıl yardım edelim?” Peygamber cevap verdi: “Zulmetmesini önleyerek.”) (Buhârî, Sahîh, Kitâbü’l-mezâlim 5).
O halde Reis’e yardım etmenin en önemli yolu, ona seçimi kaybettirmektir değerli arkadaşlar. Tövbe ederse kurtulur belki yaptıklarının vebâlinden. Siz de onu seçmiş olmanın vebâli altına girmezsiniz.
Az kaldı. Gelecek Pazar zulümden mi yana olacaksınız, adâletten mi?
—–
Kapak Görseli: M. Uğur Derman hocamın kaleminden: “Muhakkak ki Allah adâleti emreder” (en-Nahl 16:90).