ABD’nin Türkiye ile “İsveç diplomasisi”
Joe Biden yönetiminin, Türkiye’de Mayıs’taki seçimlerde bir iktidar değişikliği yaşanabileceğini pek de ihtimal dahilinde görmediği anlaşılıyor.
16.07.2023
İsveç, NATO üyesi olacak gibi… Veya değil…
Gözüken o ki Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin tatile girmesi ertesine bırakılacak nihai karar. Ve Meclis’ten geçmesi söz konusu olabildiğinde de, Cumhurbaşkanlığı’nın onayına gelecek karar.
Bu da demek ki en azından sonbahara kadar İsveç’in üyeliği sürüncemede kalacak.
Cumhur İttifakı’nın MHP kanadı ve hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yakın AK Parti vekillerinin “ikircikli” yaklaşımlarına bakılırsa, iktidar önce Avrupa ve ABD tarafından somut adımlar görmek istiyor.
Tabii, Cumhur İttifakı’nın bahsettiğimiz “ikircikli” tavrının, Erdoğan’ın bilgisi dahilinde olmadan kamuoyu ile paylaşıldığını düşünemeyiz. “İsveç’in NATO üyeliğinin onay makamı TBMM” diyen Erdoğan’ın kendisi de, eğer sonbahara kadar istediklerini alamazsa, konunun “havada kalacağına” işaret etmiş oluyor.
Ankara’nın perspektifinden bakınca NATO üzerinden Avrupa ülkeleri ile girişilen pazarlık, sadece Avrupa Birliği ile de kalacağa benzemiyor: Eylül’de Avrupa Konseyi’nin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Osman Kavala’nın serbest bırakılması ile ilgili vereceği karar da, İsveç’in NATO üyeliğinin TBMM’nin önüne ne zaman, nasıl geleceğini veya onaylanan kararın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın onayını ne kadar bekleyeceğini etkileyebilir.
Diğer bir deyişle, “İsveç’in NATO üyeliğinin önü açıldı” derken henüz ucu açık bir süreçten bahsediyoruz. Sadece AB ile olan Gümrük Birliği, vize serbestisi ve tam üyelik müzakerelerinin canlandırılması pazarlıkları değil; Avrupa Konseyi konusu ve tabii, ABD ile F-16 konusu gibi meseleler de, önümüzdeki aylarda, hep İsveç’in NATO üyeliği ve Ukrayna Savaşı’nda Türkiye’nin tavrı üzerinden müzakere ediliyor olacak.
Kimin zaferi?
Konuya ABD perspektifinden bakarsak; son NATO Zirvesi, Joe Biden’ın yönetimindeki Beyaz Saray’ın en büyük dış politika zaferi olarak niteleniyor. Böyle olup olmadığı elbette tartışılır ama 2024’teki ABD seçimlerine geri sayımın artık yavaş yavaş başladığı şu dönemlerde, bu algıya Beyaz Saray’ın da ihtiyacı var.
Bir taraftan; hem Erdoğan, hem de Biden, “en büyük dış politika zaferlerini” nasıl kazanabiliyor?
ABD tarafına bakılırsa, çok incelikli ve ısrarlı bir diplomasi süreci yürüttüler. Üstelik de, yaklaşık bir yıllık geçmişi olan bir “mekik diplomasisinden” bahsediyoruz. Biden Yönetiminden yetkililerin, CNN International’a ifadesiyle, “tam saha pres” uyguladılar.
“Tam saha pres”in odaklandığı taraflar da, Cumhurbaşkanlığı’nda dış politikada belirleyici rol oynayanlar ve ABD’de F-16 satışının muhattabı senatörlerdi.
Israrla, F-16’ların odağında olduğu pazarlıkları Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yakın çevresi ile yürüten Joe Biden yönetiminin, Türkiye’de Mayıs’taki seçimlerde bir iktidar değişikliği yaşanabileceğini pek de ihtimal dahilinde görmediği anlaşılıyor.
Türkiye’ye F-16 satışına ABD Senatosu’ndaki itirazları aşabilmek için ABD Büyükelçisi Jeff Flakes’in, “bahar aylarında” çeşitli kereler, dönemin Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’la, ilgili senatörlerin görüşmesine aracılık ettiği bildiriliyor.
Kalın üzerinden Ankara’ya, İsveç’in NATO üyeliğinin “ABD Kongresi’nin büyük bir kısmı” için ne kadar önemli olacağı çeşitli kereler dile getirilmiş. 2 Şubat 2023’te Senato’nun NATO İzleme Komitesi’nin eşbaşkanları Demokrat Senatör Jeanne Shaheen ve Cumhuriyetçi Senatör Thom Tillis, Biden’a hitaben bir mektup paylaşmışlardı: Mektupta, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyelikleri gerçekleşene kadar Türkiye’ye F-16 satışına onay verilmemesi gerektiği düşüncesi vurgulanıyordu.
ABD Büyükelçisi Flakes’in de, Senato’nun Dış İlişkiler Komitesi’ndeki tecrübesinden edindiği “kişisel hukukları”, senatörleri ikna etmekte kullandığı da söyleniyor. Örneğin, Senato Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Bob Menendez’in, halen F-16 satışına karşı rezervlerini korumakla beraber, gardını indirmeye başlamasında da, Flakes’in öncülük ettiği görüşmelerin etkili olduğu belirtiliyor.
Menendez’in “önşart” olarak koyduğu meselelerden bir diğeri de, Yunanistan ve Türkiye arasında suların durulmasıydı. “F-16 satışının, bu uçakların Yunanistan’a karşı kullanılmaması teminatına” bağlayan Menendez’in, NATO Zirvesi ev sahipliğinde 12 Temmuzda gerçekleşen Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Yunanistan Başbakanı Kyriakos Mitsotakis’in son derece olumlu geçen görüşmesinden sonra “daha pozitif” bir yaklaşımda olduğu da ifade ediliyor.
Sadece Senato’da değil, Temsilciler Meclisi’ndeki Dış İlişkiler Komitesi’nden isimlerle gerçekleşen ikna turlarında, Flakes ile beraber ABD’nin Yunanistan Büyükelçisi George Tsunis de yer almış.
Menendez başta olmak üzere Senato’daki ve Temsilciler Meclisi’ndeki üyelerle görüşmelerde devreye giren bir başka isim de, Dışişleri Bakanı Antony Blinken olmuş.
NATO Zirvesi’nden önceki hafta da, ABD-Türkiye’nin yoğun telefon trafiği ile geçmiş. ABD Başkanı Biden, NATO Zirvesi yolunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ararken; Dışişleri Hakan Fidan ve ABD’li muadili Blinken, beş gün içinde üç kez telefonlaşmışlar. Aynı hafta, ABD Ulusal Güvenlik Danışması Jake Sullivan da, “defalarca” Türkiye ve İsveç’ten yetkilerle “defalarca” görüşmüş.
Biden ve Blinken’ın ayrıca Yunanistan Başbakanı Mitsotakis ile de, NATO Zirvesi öncesi çeşitli kereler telefonlaştığı bildiriliyor.
ABD perspektifinden bakınca, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, İsveç’in NATO üyeliğine “yeşil ışık” yakmasının hikâyesi böyle.
Beyaz Saray’ın “mekik diplomasisi”, “Biden’ın en büyük dış politika zaferi” ile sonuçlandı mı gerçekten; “NATO ve Transatlantik ilişkileri Biden Yönetimi sayesinde hiç olmadığı kadar güçlü mü,” bunu zaman gösterecek.
Öyle gözüküyor ki önümüzdeki aylarda da sürmesi gerekecek bu diplomasi turlarına, bir de Macaristan eklenebilir. Zira, Türkiye ile ortak hareket eden Macaristan’ın da, İsveç’in NATO üyeliğini onaylamakla ilgili çekincelerini kaldırması gerekecek.
Kim bilir, belki “oyunbozan” olarak, İsveç’in NATO üyeliğini onaylamayan Macaristan Parlamentosu olur.
—–
Kapak Görseli: Andrzej Rostek (Shutterstock)