Nasıl olabildi?
ABD’nin istihbarat ve güvenlik kurumlarının “süper vizyonu” ve desteği olmayınca, bölgede “açık” oluşmuş gibi gözüküyor.
14.10.2023
Hamas, nasıl olup da İsrail’i bu kadar şoka sokacak boyutta bir saldırıyı, hiçbir istihbarat örgütünün radarına takılmadan planlayıp gerçekleştirebildi? İsrail gibi, adı “istihbarat” ve güvenlikle bu kadar özdeşleşmiş bir ülke, nasıl olup da, böylesi bir saldırıya hazırlıksız yakalanabildi?
7 Ekim sabaha karşı gerçekleşen saldırıların “en az aylarca” hazırlık gerektirdiği üzerine tüm yorumcular hemfikir. Reuters’ın 10 Ekim tarihli bir haberine göre; Hamas’a yakın kaynaklar, örgütün askeri kanadı sorumlusu Muhammed Deif’in 2021’den beri bu saldırıyı planlandığını iddia ediyor.
Şu veya bu şekilde: Neden İsrail’in istihbaratı başta olmak üzere güvenlik güçleri, “dünyanın gelmiş geçmiş en büyük terör saldırılarından biri” olarak adlandırılan bu olayın gelişini fark edemedi?
Sadece İsrail’in iç istihbarat örgütü Şin-Bet ve dış istihbarat örgütü MOSSAD’ın, bu saldırının hazırlığından haberdar olmamasının mümkün olmadığı, Türkiye’de de “popüler” bir yaklaşım. Bu iddiadakiler, İsrail’in “Gazze’yi tamamen işgal etmek” için bahane bulmak amacıyla saldırıya göz yumduğunu öne sürüyorlar.
Öncelikle, söz konusu olan bölge Ortadoğu ve ülke de İsrail olunca elbette “komplo teorilerinin” gündemde: sebep-sonuç ilişkilerini, “derin devlet” tipi aktörler üzerinden kurmak çok yaygın bir alışkanlık. Oysa, İsrail’in istihbaratı ve güvenlik bürokrasisi gibi çok güçlü gözüken yapıların bile açıkları ve zaafları olabiliyor.
Unutmayalım ki, sadece İsrail’in değil; tüm bölgenin istihbarat örgütleri (Türkiye’ninki de dahil olmak üzere) böylesi bir saldırının olabileceğini öngöremedi; bilgi edinemedi ve/veya ipuçlarını birleştiremedi.
Mısır istihbaratından ismini vermeyen bir yetkili Associated Press’e, İsrail’i “Gazze’de büyük bir şey olabileceği” yönünde uyardıkları iddiasında bulundu. Ancak yine Mısır istihbaratından başka kaynaklar, bu “uyarıların” belli bir saldırıya yönelik değil, “genel bir gerginlik uyarısı” olduğunu da öne sürdüler.
BBC Radio 4’a konuşan İngiltere’nin 2014-2020 dönemi dış istihbarat şefi Sir Alex Younger, İsrail’in Hamas’ın ciddi bir askeri tehdit oluşturmayacağına kesin kanaat getirdiği için, elde ettiği herhangi bir bilgiyi de ciddiye almamış olabileceğine dikkat çekiyordu. Younger, eldeki istihbaratın geriye dönüp de yorumlansa, Hamas saldırısı ile ilgili birçok “ipucunun” farkına varabileceğini de öne sürüyor. Elbette Younger’ın kendisinin de belirttiği gibi, bu yorumları elindeki somut bir istihbarat bilgisine değil; hipotezler üzerinden analize dayanıyor.
Hamas’ı yanlış anlamak…
Younger’ın sözlerinden yola çıkarsak, Hamas’ın “tehdit” olarak algılanamaması, İsrail siyasetinin en büyük hatası gibi gözüküyor. İsrail’in güvenlik bürokrasisi ve tüm devletin rolü ne; bu yıllar boyu ülkede analiz edilecek. Şu aşamada, İsrail’de bu konuyu sorgulamak yerine, “askeri teyakkuzda” olmaya önem veriliyor. Bu “teyakkuz” hali, faturanın Başbakan Binyamin Netanyahu ve aşırı sağ hükümete kesilmediğini göstermiyor: Şimdiden, İsrail nüfusunda %92’lik bir çoğunluk, saldırının Netanyahu hükümetinin hatasından kaynaklandığını düşünüyor.
İsrail, elbette yanlış iç ve dış politikaları ile kendini bugüne getirdi. Hamas, İsrail-Filistin Meselesi’nin son dönemini yakından takip edenlerin gayet iyi bildiği gibi; son yıllarda korkunç bir “dengenin” bölgesel aracı olarak kullanıldı. İsrail yönetimi, özellikle de Binyamin Netanyahu ve çevresine topladığı aşırı sağ siyasetçiler tarafından Hamas’a bakış şöyleydi: “Gazze’yi tahakkümü altında bulundurmak Hamas için yeterli; rüşvete bağlı tuttukça bize gerçekten zarar verecek bir şey yapamazlar. Düşük yoğunluklu savaşın sürmesi, onların da bizim de çıkarımıza”.
Bu denklemde, Katar başta, bölge ülkelerinin de oynadığı rolü yadsıyamayız: Hamas’ı, Katar ve bölgedeki diğerleri de, “araçsallaştırdıklarını” düşündüler.
Hamas’a yönelik bahsettiğim bakış açısını en samimi dile getiren, ironik biçimde Türkiye’den bir isim; Bülent Arınç oldu.
Kocaeli Kitap Fuarı’nda 8 Ekim’de “Dünya Liderleriyle Anılar” başlıklı söyleşinde TBMM eski Başkanı ve eski Başbakan Yardımcısı Arınç, Hamas'ı eleştirerek, “Her defasında da onlara söylüyorum yanlışlık şurada; Senin ne gücün var? Senin gıdanı bile dışarıdan gönderiyoruz, senin teknik aletlerini, ihtiyaçlarını dışarıdan karşılıyoruz. Sen 2 tane uydurma füze atıyorsun, İsrail'de sinek vızıltısı gibi geliyor ama onlar diyor ki ‘Hamas bize hücum etti’, senin başına bomba yağdırıyor. Sana olan oluyor ve sen onlara haklılık payı kazandırıyorsun. Niye bunu yapıyorsun? Burada çıkarımız ne bizim? Dinlemiyorlar" demişti.
Gazze’deki Filistin nüfusu, Hamas’ın insafına emanet edilmişler: İsrail tarafından da, tüm bölge ülkeleri tarafından da…Kim nasıl araçsallaştırabiliyorsa Hamas’ı; o ülkeler bundan yararlanmış ve Hamas da Gazze’nin Filistinlilerini kullanmış, kullanyor.
Arınç’ın ifadeleri çok değerli; çünkü, çok samimi…
Nasıl bu noktaya gelindi, en açık ve net yaklaşım bu çünkü..
İsrail istihbaratı ve savunması neden algılayamadı?
Gazze sınırına çok yakın gerçekleşen “Super Nova Festivali”, sabaha kadar süren “21. yüzyıl tipi bir hippi buluşması” olarak adlandırılabilecek bir organizasyondu. Bu gibi bir festivalde, hiçbir ciddi güvenlik bulunmaması zaten İsrail’in Gazze sınırının tehdit altında olmadığı algısına işaret ediyor.
Söz konusu boşluk, her şeyden önce Hamas’ın tehdit olmadığı algısına dayanıyor ama başka nedenler de var:
İsrail’in kendi içindeki kutuplaşma önemli bir sebep…Başbakan Netanyahu ve aşırı sağ hükümetin, yargıyı tahakküm altına alacak düzenlemelerle ilgili tartışmalar, sadece İsrail’de gördüğümüz sokak protestolarına neden olmadı. Güvenlik bürokrasisi; İsrail Ordusu, Savunma Bakanlığı ve hatta tüm güvenlik güçleri genelinden Netanyahu’ya, politik çizgisiyle “ulusal güvenlik tehdidi” oluşturduğu yönünde çok sert eleştiriler geldi.
Bunun ötesinde, İsrail’de “resmî güvenlik alanında” başarılı olup sivrilenlerin özel sektördeki işlere kaymalarının da istihbarat/askeri alandaki açıkta önemli bir neden olduğu öne sürülüyor. Diğer bir deyişle, İsrail’in bilişim sektörü başta, kendi ülkesi içinde ve dışında güvenlik kökenli başarılı isimleri kamudan özel sektöre kaçırması, “güvenlik erozyonuna” yol açtı.
Kimse tarafından çok telaffuz edilmeyen asıl mesele ise, ABD’nin Ortadoğu’dan çekilme planının büyük bir çöküşe uğraması. ABD’nin istihbarat ve güvenlik kurumlarının “süper vizyonu” ve desteği olmayınca, İsrail başta olmak üzere bölgede “açık” oluşmuş gibi gözüküyor.
ABD, Ortadoğu’dan çekilmek istese de; tarih yapışkan ve geri çekiyor…
—–