İki kadın genel yayın yönetmeninin ardından…
New York Times ve Le Monde’daki sürpriz dümen değişikliklerinde, yazılı basından dijital ortama geçişin sancıları da rol oynadı

17.05.2014
ELEMAN İLANI: Şirketi mevcut fazlalıklarından arındırmayı ve çalışma düzenini tepetaklak etmeyi de kapsayan radikal bir değişimden geçirecek, bunu yaparken de çalışanları tarafından sevilmeyi sürdürecek bir yönetici aranıyor. Kadınlar da başvurabilir ama kısa süreli bir istihdama ve birdenbire işi bırakmaya hazırlıklı olmaları gerekir.
New York Times genel yayın yönetmeni Jill Abramson ile Le Monde genel yayın yönetmeni Natalie Nougayrède’in aniden görevi bırakmaları, hayatın gazete yöneticileri için nasıl da güvensiz bir hale geldiğinin çarpıcı bir kanıtı oldu. Bu gelişme aynı zamanda, kadınların da erkekler kadar –hatta belki daha fazla– topun ağzında olduğunu gösteriyor.
Abramson’ın işine, New York Times’ın yayıncısı olan ailenin bu işi halihazırda üstlenmiş son ferdi olan Arthur Sulzberger tarafından son verilirken, Nougayrède Le Monde’daki editörlerin ayaklanması üzerine görevi bıraktı. Nedenler benzerdi; gazete çalışanlarının, sancılı bir geçiş döneminin idaresinin gerektirdiği yönetim becerisinden yoksun bir yayın yönetmeninden duydukları memnuniyetsizlik.
Gazeteciler genellikle haber merkezlerini, bütün kararları bir dakikası bir dakikasına uymayan tek bir kişinin –yayın yönetmeninin– aldığı ve herkesin de buna uymak zorunda olduğu monarşiler ya da diktatörlükler gibi anlatırlar. Oysa aslında haber merkezleri, gerçek hayattaki diğer işyerleriyle karşılaştırıldıklarında, liderlerin müttefiklere ihtiyaç duydukları görece demokratik çalışma ortamlarıdır.
Bir kadın ya da erkek yayın yönetmeni eğer müttefikten yoksunsa, ağzı laf yapan yüzlerce memnuniyetsiz gazeteci diğer haber kuruluşlarındaki arkadaşlarına dert yanacak, arkadaşları da bu durumun haberini yapacaklardır. Bir yayın yönetmeni eleştirilmekten kurtulamaz; geçen yıl Politico kendisi hakkında acımasız bir portre yazısı yayınladığında, Abramson da bu gerçekle yüzleşmişti. O yazıda kime ait olduğu belirtilmeyen bir alıntı şöyleydi: “Times başıboş kaldı. Jill hiç ama hiç sevilmiyor.”
Le Monde’un kader ânı ise, geçen ay “güven bunalımından” şikâyet eden yedi editörün istifa etmesiydi. Bu istifalar, Çeçen savaşlarını muhabir olarak Le Monde için izlemiş olan Nougayrède’i yıprattı. Bir gazeteci şöyle diyor: “Natalie, Rus ordusuyla ve Çeçen isyancılarla başa çıkabildiğime göre, Le Monde çalışanlarıyla da baş edebilirim diye düşündü ama belli ki olmadı.”
Şimdi dijital yayına geçme aşamasında olan iki gazete de benzer bir liberal bakış açısına ve muhafazakâr mizaca sahipler. New York Times 163 yıl önce kuruldu, Le Monde’un ise kuruluş tarihi daha yeni, 1944; fakat seçkin haber ve yorumlarla dolu olan, köklü kurumsal kültürleriyle büyük gurur duyan her iki gazete de kendi ülkelerinde müesses nizamın bir numaralı gazetesi konumunda.
Bir yayın yönetmeninin –okurlar ve reklamcılar dışında–memnun etmesi gereken iki kesim vardır: Gazete sahipleri ve gazeteciler. Le Monde’da bu iş formel bir şekilde yapılıyor. Yayın yönetmeni, gazete sahipleri –telekom milyarderi Xavier Niel, yatırım bankası Lazard’ın başkanı Matthieu Pigasse ve Yves Saint Laurent’ın kurucularından Pierre Bergé– tarafından göreve aday gösteriliyor, sonra bu adayın çalışanların yüzde 60’ının onayını alması gerekiyor.
Günümüzün koşullarında yayın yönetmenliği, gazetecilikte kat etmiş olduğu mesafeye kıyasla sınırlı bir idari tecrübesi olan bir gazeteci için çok zorlu bir sınav. Gazetelerin evrim geçirmesi zaruri bir hal aldığı için, gazete sahipleri de, çalışanlarının farklı roller üstlenmesini, çoğu zaman da gazeteci sayısında azalmaya gidilmesini istiyorlar. Yayın yönetmeninin yapması gereken gazetecilerin bu duruma razı olmasını sağlamak.
Bu da çoğu zaman, kağıt gazeteye alışkın yaşlı gazetecilerle dijital ortamda daha az zorluk çeken gençler arasında bir kuşak çatışmasına yol açıyor. Sulzberger’in oğlu olan Arthur Gregg Sulzberger’in başını çektiği bir New York Times ekibi, bir süre önce gazeteye değişime daha hızlı uyum sağlaması çağrısında bulundu; Nougayrède ise basılı gazetede çalışanlara dijital gazetede iş vermek isteyince direnişle karşılaştı.
İki gazetedeki yayın yönetmeni ayrılıklarının ortak arkaplanı bu, ama yine de, ikisini de tam olarak açıklamıyor. Le Monde’un dijital ve akıllı telefon versiyonları rağbet görüyor, New York Times da sadece internet gazetesini takip eden 799 bin dijital aboneyle mali sıkıntıyı atlattı. Gazetenin piyasa değeri Temmuz 2009’da 690 milyon dolara düşmüşken, 15 Mayıs 2014 itibariyle 2.2 milyar dolara yükseldi.
Le Monde halen zorluklarla karşı karşıya –New York Times’daki kaynaklar ve İngilizce küresel piyasaya hazır erişim imkânı onlarda yok— ama New York Times bugün son yıllardakinden daha iyi durumda. 2011’de başa geçen Abramson’un görev süresi boyunca da editoryal ve ticari başarılara imza atıldı.
Abramson hakkında en çok işitilen şikâyet insanlarla iyi geçinmediğiydi –özellikle Sulzberger ve şimdi kendisinin görevini devralan yardımcısı Dean Baquet ile. New York Times, Abramson’ın “kutuplaştırıcı ve dengesiz” olduğu yönündeki şikâyetleri yayımladı. Nougayrède ise yeterince kapsayıcı olmamakla eleştiriliyordu.
Bu şikâyetlerin müphemliği ve kimler tarafından dillendirildiğinin açıklanmaması güven telkin etmiyor. Dean Baquet’in geçen yıl Politico’ya verdiği mülakatta söylediği gibi, “Sanırım herkesin sorgusuz sualsiz inandığı bir karikatür var; kadın karakter cadalozun teki, erkek ise bir şekilde daha serinkanlı…” Bu ifadeden bir yıl sonra, serinkanlı adam işin başına geçerken şu sözü verdi: “Dikkatle dinleyeceğim… Devrede olacağım.” Ve iki kadın genel yayın yönetmeni artık yok.
(*) John Gapper, Financial Times baş ekonomi yorumcusu.
Türkçesi: Zeynep Nuhoğlu