İnternet yönetişiminde Türkiye’nin resmî yüzü

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu dar ve sansürcü konumlanışını dünya kamuoyuna da yakından gösterdi

P24

08.09.2014

Geçen hafta Freedom House delegesi olarak BM’nin düzenlediği ve 9’uncusu gerçekleşen İnternet Yönetişimi Toplantısı’na (IGF) katıldım. Açık internet savunucuları arasında, toplantıya Türkiye’nin ev sahipliği yapması hem yurtdışında hem de yurt içinde eleştirildi. Şeffaf olmayan bir değerlendirme sonucu birçok panel önerisi reddedilen Alternatif Bilişim Derneği’nin öncülüğünde İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde alternatif bir toplantı yapıldı. Türkiye medyasının bu toplantıya daha çok önem verdiği söylenebilir. Alternatif toplantıya birçok IGF katılımcısı da katıldı.
 
İki toplantı İnternet’in geleceğiyle ilgili iki farklı ana yönelime işaret ediyor. Bir tarafta devletler ve büyük şirketlerin regülasyon çabaları diğer tarafta ise açık interneti savunan sıradan vatandaşlar ve çevreler temsil ediliyor. İnternetin geleceğinde tüm tarafların rolü olacak, ama bu rollerin oranını günümüzde süren mücadele belirleyecek. Bu durum bana biraz da Habermas’ın vurguladığı kamusal alanın kapanışı zamanlarını hatırlatıyor. Kitle medyası kamusal alanın gerçekleşmesinde hayati bir rol oynamıştı ama ulus devletler ve kapitalizm bu sürecin büyük ölçüde sonunu getirdi 19. yüzyıl sonu itibarıyla. İnternetin doğası sıradan vatandaşa daha çok güç veriyor. Kullanıcılardan ortaya çıkan kolektif akıl devlete ve büyük kapitalist yapılara karşı kamusal alanın özgürlüğünü koruma potansiyelini sahip.
 
Cansu Ekmekçioğlu’nun köşesine bu minvalde Alternatif Forum’la ilgili şu açıklamayı yaptım:
 
“Katılımın bu denli yüksek olmasının sebebi … bu. Pek çok IGF paydaşı yerel gündemi de merak ediyor, o yüzden buraya geliyor. Aslında birbirini tamamlayan iki etkinlik oldu. … İnternetin asıl üreticilerinin ve tüketicilerinin yani gençlerin bu tartışmalarda daha çok var olduğunu görüyoruz. İnternette dönüşümü sağlayacak olan onlar. Snowden sonrası dönemde gençlerin rolünü daha çok hissediyoruz.”
 
Melih Kırlıdoğ hoca da Ungovernance Forum’la ilgili epey bilgilendirici bir yazı kaleme aldı. Yazıyı buradan okuyabilirsiniz. Ayrıca bu Storify derlemesinde iki forumla ilgili çok sayıda bağlantıya ulaşabilirsiniz.
 
IGF’e dönecek olursak Freedom House sayesinde bir dizi önemli görüşme yapabildik. Bunların ayrıntılarını (İngilizce olarak) buralarda blogladım: Twitter görüşmesi, Google Big Tent, Facebook ve AB Delegasyonu.  Toplantıya ev sahipliği yapan BTK’ya (Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu) gelince kendince bir propaganda malzemesi yapabilecekleri ortamdan pek de faydalanabilmiş gibi gözükmediler.
 
 BTKcılar İnternet Yönetişimi konusunda hiçbir ilerleme kaydetmemiş gözüküyorlar. Açılış konuşmasında ilgili Bakan konuşmayı rakamlara boğdu. Ne kadar ADSL abonesi olduğu gibi bir dizi istatistiği sıralamak dışında bir de araya nereye gittiği kamuoyunca pek de bilinmeyen Fatih Projesi serpiştirildi.
 
Ağ bağımsızlığı gibi birçok hayati konu katılımcıların gündemindeyken Türkiye’nin ana oturumlarından birisi yine çocukların güvenli internet kullanımı üzerineydi. Aslında bu da dünya gündeminde önemli bir konu ve gelen yabancı konukları burada yaratıcı fikirler sunmaya çalışıyordu ama sorun BTK’cıların yıllardır aynı dar pozisyonlarını korumalarıydı. Özetle bir BTK temsilcisi “sosyal medya çocuklar için kötü, o yüzden kullanmalarını teşvik etmiyoruz” seviyesinde olaya yaklaştı. Salonda gülüşmeler oldu bunun üzerine. Bazı yabancı katılımcılar ise bu düzeydeki bir yaklaşımdan şaşkına dönmüşlerdi.
 
Öyle gözüküyor ki BTK propagandasını zenginleştirecek bir insan gücünden bile yoksun. Benzer bir görüntü Google’ın Big Tent etkinliğinde de gözüktü. BTK adına konuşan kişi Bakan’ın açılış konuşmasında sıraladığı rakamları sıraladı. Engelli siteler konusunda ise hükümetin bir müdalesi olmadığını, bunların yargı kararları olduğunu deklare etti. İnternetle ilgili yasaları kendi hükümetinin yapmış olması yanında, yolsuzluk soruşturmalarına gelince yargı kararlarını pek de dinlemediklerini hatırlatmak ne kadar faydalı olurdu bilemedim. Son olarak, BTK yeni açılımlar yapmak yerine insan gücünü Türklerin konuşma yaptıkları panellere temsilci göndermekle harcadı. Bunu faydalı bir amaçla yapmış olduklarını düşünüp düşünmemek size kalmış.
 
Türkiye’nin IGF’yi propaganda aracı olarak kullanacağından endişe edenler bu konuda rahat olabilirler. Böyle bir toplantının gündemini etkileyebilecek insan gücü ve perspektiften yoksun olan BTK kendi dar ve sansürcü konumlanışını dünya kamuoyuna da yakından göstermiş oldu. Ayrıca dünya liderliğine oynayan Türkiye’nin katılımcılara önceki ev sahiplerinin yaptığı gibi ücretsiz yiyecek sunmaması ve çay kahve miktarındaki cimriliği de not düşüldü.