Gezi ruhu Hong Kong sokaklarında

Gezi’de Türk televizyonlarının yaptığının aksine “Şemsiye Devrimi” Hong Kong’da dakika dakika yayınlanıyor…

P24

06.10.2014

 
26 Eylül’den bu yana Türkiye’den 7750 km uzakta, bambaşka bir zaman diliminde, Güney Çin Denizinin ucundaki uzak bir noktada kitleler sokaklarda. Evet, Hong Kong’dan söz ediyorum, hani şu konum olarak Çin’in dizinin dibinde ancak yönetim olarak yarı-özerk, bir zamanların İngiliz sömürgesi Hong Kong’dan. Malum Hong Kong 1997’de Çin’in kontrolüne geçti. “Tek ülke, iki sistem” modeliyle yönetiliyor. Çin’in insan hakları anlamındaki baskıcı havası aslında Hong Kong’da yok. Bu ülkede Temel Yasa adı verilen ve ifade özgürlüğünü garanti altına alan mini bir Anayasa mevcut. Bu nedenle de basın özgürlüğü ve sosyal medya kullanım serbestliği Çin’le kıyaslanamayacak kadar geniş boyutlarda. Son günlerde bizde bastırılmaya, ezilmeye, ve unutturulmaya çalışılan Gezi ruhuna benzer bu dalga da zaten 2017 yerel seçimlerine Çin’in müdahale etme hamlesi sonucunda ortaya çıktı.

Occupy Central (Merkezi İşgal Et) ya da “Şemsiye Devrimi” diye adlandırılan bu hareketin içinde çoğunlukla üniversite öğrencileri ve sendika üyeleri var. On binlerce kişinin sokağa döküldüğü ve polisin biber gazıyla karşılaştığı olaylar Gezi’de bizim televizyonlarımızın yaptığının aksine Hong Kong kanallarında dakika dakika veriliyor ve Hong Kong gazeteleri ise uzun analiz yazılarıyla bu durumu anlatmaya ve okurlarına iletmeye çalışıyor. Ancak tahmin edeceğiniz gibi Çin’de durum bambaşka. Paçalar tutuşmuş, sansürcü refleks iyice alıp başını gitmiş vaziyette.

Çin’de Facebook, Twitter ve Instagram’a erişim tamamen imkansız. Çin’in Twitter’ı olarak bilinen Sina Weibo’da son iki haftadır yaklaşık her 10,000 mesajın 150’sinin sansürlendiği belirtiliyor. Bu mesajların içeriğinde eğer Hong Kong ve polis kelimeleri geçiyorsa anında filtreye takılıyor. Hong Kong’da yer yerinden oynarken anakara Çin’de bir sürü insan olanlardan bihaber. Polis şiddetinin ya da bu toplumsal hareketin ikonik simgesi şemsiyeli eylemcilerin görüntülerini Çin’de yaymak neredeyse imkansız durumda. Ancak neyse ki sansürcü refleksi delip geçen teknoloji ve bunu kullanan kıvrak zeka her coğrafyada bulunmakta.

Hong Kong’daki demokrasi yanlısı göstericiler Firechat adlı uygulamayı akıllı telefonlarına indirip Bluetooth ile birbirleriyle haberleşiyorlar. Bu şekilde ne internet bağlantısına ne de siyasal otorite tarafından kesilen mobil ağlara ihtiyaçları oluyor. Bu uygulamanın geniş kitleleri birbirine bağlamakta çok başarılı olduğu biliniyor. BBC’nin haberine göre 24 saatten az bir zamanda 100 bin eylemci Firechat’e katılıyor. Bu her bir saniyede yeni bir katılımcı demek. Firechat uygulamasının 2014 başında Tayvan ve İran’daki gösterilerde de kullanıldığı ancak bu kullanımın ilk kez bu boyutta gerçekleştiği söyleniyor. Kuşkusuz bu uygulamanın en avantajlı yanı da kullanıcıların anonim kalabilmesi.
Hong Kong’da yaşanan bu dev toplumsal eylem Türk medyasında ısrarla görmezden geliniyor. Gezi ruhu ile olan benzerlik muhtemelen hükümet yanlısı medyayı fazlasıyla rahatsız ediyor. Biber gazı içinde şemsiye tutan adamın imgesi, Gezi’nin kırmızılı kadınını öylesine andırıyor ki. Şemsiye simgesiyle yaratılan logolar, görsel malzemeler, benzer bir mizah anlayışı baskıcı zihniyetle mücadelenin ne kadar ortak ve evrensel olabileceğini tekrar hatırlatıyor bizlere. Kitleler artık birbirlerinden binlerce kilometre uzakta ve bambaşka bir zaman diliminde de olsa benzer bir yürekle atıyor.