Ak-Saray: Orantısız ihtişam
Ak-Saray tanıtım filmindeki görsel ve işitsel öğeler bizleri Yeni-Türkiye’yi daha iyi anlamaya çağırıyor

02.11.2014
1990’lı yılların ortaları olmalı. Iraklı bir doktora öğrencisi arkadaşla Washington’da geziyoruz. Amerikan politikasının kentsel simgelerine, geçmişe saygıyla dikilmiş anıtlara hayranlıkla bakıyoruz. Derken Beyaz Saray’ın önünde bulduk kendimizi. Iraklı arkadaşım derin bir düş kırıklığı içinde “bu mu şimdi Beyaz Saray?” dedi. “Koca Amerikan Başkanı bu ufacık binada mı çalışıyor?” Sonra heyecanla gözlerini açarak ekledi: “Bir de Saddam’ın Sarayı’nı görmen lazım. Öylesine ihtişamlı ve devasa ki.” Zaten “White House” biz Türklerin ısrarla yanlış kullandığı gibi “saray” falan da değil “Beyaz Ev”dir. Yalın, şatafatsız, monarşinin o görgüsüz yaldızlarından uzak ve sadece beyaz olmasıyla simgesel. Hepsi bu.
Bu konuşmamız ne zaman iktidar, mekan kullanımı ve kent tasarımı meseleleri açılsa aklıma gelir nedense. Yıllar içinde yoksul ülkelerin, otokratik rejimlerin nice şatafatlı saraylarını gördüm; kartal yuvası gibi dağlara yapılmış hanedanlık saraylarını, çoktan yıkılıp gitmiş imparatorlukların yaldızlı, gözalıcı binalarını. Kimi zaman halklardan kopuk, halklara rağmen inşa edilmiş bireyi ezen ürkütücü yapıları. İstisnasız hepsinin bir öyküsü vardı. Mimari yapılar, kentsel mekan kullanımı ve iktidar ilişkisi son dönemde yoğun bir biçimde hayatımızda. Siyasal iktidar kentsel mekanlarla ve yapılarla söylemini somutlaştırıyor, ideolojik çatışmalar da epeydir bu alanları koruma mücadelesi üzerinden yürüyor. Gezi’den Adalet “Saray”larına, Validebağ’dan Taksim Meydanı düzenlemesine kadar siyaset kentsel mekana damgasını vuruyor.
Yeni Cumhurbaşkanlığı binası Ak-Saray’ın tanıtım filmini izlerken bütün bunları düşünmeden edemedim doğrusu. 1,5 dakikalık bu propaganda filmi malum son günlerde internet ortamında epeyce dolaştı. Hem bina hem de film ulusal hatta uluslararası basına konu oldu. Tanıtım filmi sosyal medya ortamında da epeyce tartışıldı, ideolojik yarılma doğrultusunda öfkeyle ya da gururla milyonlarca kişi tarafından paylaşıldı. Tanıtım videosunun İstiklal Marşı’nın mehter marşı tarzında bestelenmiş fon müziği, gece yapılmış helikopter çekimleri, ‘time lapse’ tekniği ile kurgulanan kesintili görsel anlatımı ve ihtişamı öne çıkartmak için bol miktarda ışıklandırılmış bina görüntülerini neresinden tutup irdelemeli bilemiyorum.
Devasa boyutlara merakın kendine olan güvensizlikten kaynaklandığını savunan Freud’dan mı yoksa görüntülerin, kamera açılarının, müziğin aslında neyi temsil ettiğini ya da nasıl bir gerçeklik inşa ettiğini araştıran Semiyotik’ten (göstergebilim) mi? Gördüğünüz gibi malzeme sakil olsa da epeyce zengin.
Önce ufak bir ön bilgi vermek yararlı olacak sanırım. Bir kere Ak-Saray epeyce tartışmalı bir bina. Atatürk Orman Çiftliği arazisine, SİT alanı olan alana iddialara göre hukuksuz bir biçimde yapıldı. Mahkeme durdurma kararı verdi. Ancak Danıştay inşaata devam dedi. O dönemde Başbakan olan Tayyip Erdoğan’ın, Ak-Saray için “güçleri yetiyorsa gelip yıksınlar” dediği biliniyor. Bütün bu tartışmalardan sonra 350 milyon dolara mal olan binanın inşaatı hızlıca tamamlandı. 1000 odası, bu odalara ek olarak misafir odaları, botanik bahçeler, uydu ve askeri iletişim sistemleriyle donatılmış acil durum odası, yeni teknolojilerle donanmış kaçış tüneli, nükleer ve kimyasal silahların saldırısına karşı yeraltı sığınağı, koca bir park ve dinleme yapılamayan özel yalıtılmış kongre merkezi 240,000 metre kareye yayılmış vaziyette. Burası uçsuz bucaksız, devasa bir mekan anlayacağınız. Tabii ki Ak-Saray, Beyaz Saray’dan, Kremlin ve Buckingham Saraylarından daha büyük. Hatta büyüklüğü Guinness rekorlarında “saray” tanımını zorluyor. Boyutu, altı yüzyıllık Avusturya hanedanının oturduğu Hofburg Sarayı’nın ve Fransız kraliyet ailesinin 300 yıl ikamet ettiği Louvre’un çok çok üstünde olmasına rağmen kategoriden kaybediyor çünkü teknik olarak bu bir saray değil, ülkemiz de resmi olarak sultanlıkla yönetilmiyor.
Gelelim tanıtım filmine. Film kuşkusuz bir güç gösterisini hedefliyor. Müzik kullanımı son derece bilinçli, İstiklal marşının dokunulmazlığını ve birleştirici özelliğini mehter marşı tarzıyla Neo-Osmanlıcı kılıyor. İstiklal Marşı’nın kucaklayıcı özelliği sıfırlanıyor ve ayrıştırıcı hale getiriliyor. Fonda deforme edilmiş İstiklal Marşı ve mehter marşının verdiği bir cenk havasıyla ışıklandırılmış yapı üstten tanıtılıyor. Çekimler ve kurgu estetik ve teknik olarak son derece zayıf ve acemi. Aynı görüntüler birden fazla kullanılıyor, hatta avluda duran kırmızı bir tanker bile göze çarpıyor. Film aslında binanın hiçbir özelliğini tanıtmıyor, yapının simgeledikleri belli bir anlatıma ve kontekste oturtulmuyor. Sadece Selçuk mimarisinin yüceltildiğini görüyoruz. Alanın devasa olmasının ve orantısız bir ihtişamın yeterli bulunduğu anlaşılıyor (Burada Freud analizine hiç girmeden geçiyorum). Helikopterden gece çekimi olması ve ışıltılı görüntüler de hiç değişmeyen, ucuz etkileme yolları. Her tür videonun en kalitelisinin cirit attığı YouTube, Instagram ve Vimeo devrinde bu acemi gösteriş çabası özellikle gençler için epeyce eğlendirici olmalı. Velhasıl Ak-Saray tanıtım filmindeki görsel ve işitsel öğeler bizleri Yeni-Türkiye’yi daha iyi anlamaya çağırıyor.