“Sessizdim, çünkü hücredeydim!”

Azerbaycan’da tutuklu gazeteci Khadija İsmayilova, Washington Post’a gönderdiği mektubunda, “Hakikati seçin ve bize yardım edin” dedi

P24

20.02.2015

Azeri meslektaşımız Khadija İsmayilova, yolsuzluk haberleriyle Bakü rejimini rahatsız ettiği için halen tutuklu. İsmayilova’dan en taze haber  Washington Post gazetesinde önceki gün yayımlanan mektubu. Gazetenin kısa girişini ve İsmayilova’nın mektubunu aynen aktarıyoruz:
 
Radio Free Europe/Radio Liberty'nin Azerbaycan bürosunda çalışan araştırmacı gazeteci Khadija İsmayilova, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in ve Aliyev ailesinin mali ilişkileri üzerine yaptığı kapsamlı haberleriyle tanınıyor.
Aralık ayında, rejime yönelik yaptığı haberlere misilleme olarak tutuklandı ve bir meslektaşını intihara teşvik etme iddiasıyla iki ay duruşmasız gözaltı cezasına çarptırıldı. Geçen hafta hükümet İsmayilova hakkında yeni suçlamalar getirdi.  Aşağıdaki, 6 Şubat tarihli mektup bize aracılar vasıtasıyla ulaşmış ve yazarın izniyle yayınlanmıştır.
 
“Uzun sessizliğimin kusuruna bakmayın. Son mektubum bu hapishanenin parmaklıklarından geçip yayınlandıktan sonra hücre hapsine kapatıldım. Hücremi aradılar, evden istediğim şeylerin yazılı olduğu liste dahil bütün notlarımı aldılar, geri de vermediler. Sanırım cezaevinde çok fazla sadık okurum var. Sırayla notlarımı okuyorlar. Bu yüzden benden aldıklarını geri vermeleri bu kadar uzun sürüyor.
 
Ailemi görmeme de izin verilmiyor. Cezaevi sisteminin keyfi uygulamaları haftada iki telefon görüşmesi yapmama imkân tanıyor, bunu da annemle konuşmak için kullanıyorum, fakat kanuna aykırı olarak annemin ve avukatımın düzenli ziyaretlerine izin verilmiyor. Bilgiye erişimim çok sınırlı. Ama en azından beni yalnız bırakmayan kitaplarım var. Hatta birini çeviriyorum. Sahar Delijani’nin Children of the Jacaranda Tree (Jakaranda Ağacının Çocukları) kitabı  — İran’da hapsedilen üç kadının iç içe geçen hikâyeleri ile onları destekleyenler, desteklemiş olanlar etrafında örülmüş bir tarih ve hafıza romanı.
 
Ben de belki beş hücre arkadaşımın hikâyeleri ve onların tutukluluklarının bu ülke ve bu ülkenin geleceği hakkında ne söylediğine dair bir yazı dizisi hazırlarım. Biz burada bir aile olduk, bize kuvvet veren, güçlü durmamızı sağlayan küçük bir ekosistem kurduk. Hücre arkadaşlarım aynı zamanda benim yeni izleyici kitlem, hükümetin susturup ortadan kaldırmaya çalıştığı bir gazeteci bile olsa, her gazetecinin sahip olması gereken en değerli şey. Artık yayında değilim, ama bu duvarların arasında Azerilerin mücadeleleriyle daha doğrudan ve daha kişisel bir yoldan bağlantı kuruyorum.
 
“Neden burayım?” Suç ne olursa olsun hapisteki herkesin kendine sorduğu bir soru bu. Benim hapiste olma nedenim yolsuzluk, ama rejimin yolsuzluğu, benim değil. Baskıcı rejimleri haksız çıkarmanın tek yolu yolsuzluklarını ifşa etmeye devam etmektir ve ben 2015’te daha fazla soruşturma olacağına dair söz verdim. Evet bunun bir bedeli var, ama değer! Tutukluluğum, hakikati söylemenin cesaret gerektirmeyeceği yeni bir gerçeklik kurmamız gerektiğini bir kez daha kanıtlıyor.
 
Peki ya gerçek suçlar — hırsızlık, kanuna itaatsizlik? İnsanları bu suçları işlemeye iten ne?
 
Cezasız kalan suçların rekor düzeyde olduğu ve hükümetin tüm kademelerine derinden işlediği bir ülkede, insanları suç işlemeye teşvik eden basit bir mantık var. “İyiyse, ben neden yapamayayım?” “Kötüyse, onlar neden yapıyorlar?” Ve sonuç: “Onlar yapabiliyorlarsa, o zaman ben de yaparım.” Ülkemin adalet sistemini yolsuzluk makinesine çevirmiş, ahlaken iflas etmiş bir rejimin zihniyeti bu.
 
Ama işin aslı bundan daha derin. Yolsuzluk ve dokunulmazlığın en büyük örneklerini gösteren ülkenin cumhurbaşkanından en alt kademedeki memuruna kadar her şey iktidar ve açgözlülükle ilgili. Burası paranın ve iktidarın her türlü suçu örtbas edebileceği, hakikat ile hilenin yer değiştirdiği bir ülke. Sonuç olarak, Azerbaycan’da demir parmaklıklar arkasında 100 kadar siyasi tutuklu var.
 
Bunun önemini bir düşünün! Rusya ve İran’a komşu, küçük, ama stratejik ve her an patlamaya hazır bir ülkenin en iyi, en parlak, en bilinçli, aktif ve uluslarası bağlantıları olan 100 vatandaşı ahlak ve adalet peşinde koşma suçundan sosyal hayattan uzaklaştırılmış.
 
Kendimize sürekli, nereye gidiyoruz, sonunda ne elde edeceğiz, diye de soruyoruz? Şu anda bulunduğum Kurdakhani hapishanesinde, bunun olağan yanıtı, üç ila beş ya da beş ila 12 yıl hapis. Fakat benim yanıtımsa, bunun sonu yok. İyi ile kötünün savaşı devam edecek ve en önemlisi, bu savaşın bitmemesi gerekir. Bize dayatılan düşünme biçimini reddetmeye devam edebilir ve insan haysiyetinin satılık olmadığına inanırsak o zaman biz kazananlar oluruz; cezaevinin içindeki ve dışındaki zindancılar da kaybedenler.
 
Bozuk bir teraziyi düzeltmeye çalışanlar ya da doğru şeyi yaptıkları için tehditlerle karşı karşıya olanlar için cezaevi korkutucu bir yer değil. Ne uğruna savaşmamız gerektiğini açıkça görüyoruz.
 
Hayat çok karmaşık, ama bazen şansımız yaver gidiyor ve hakikat ile yalanlar arasında net bir seçim sunuluyor. Hakikatı seçin ve bize yardım edin.”
 
ÇEVİREN: ZEYNEP NUHOĞLU