Alman medyasında Holokost haberlerinin evrimi

P24 ve FES’in Almanya Gezisi’nde, Holokost’un ‘’küçük bir zümrenin işi’’ olmaktan ‘’kolektif suç’’ olmaya nasıl evrildiğini de öğrendik

MURAT ŞEVKİ ÇOBAN

15.04.2015

HAMBURG – Punto24 Bağımsız Gazetecilik Platformu (P24) ve Friedrich Eberts Stiftung tarafından düzenlenen “Geçmişle Yüzleşmek, İleriye Bakmak” programının katılımcıları, Hamburg’da Almanya’nın önde gelen medya kuruluşlarından Der Spiegel’i ziyaret etti. Toplumsal hafızanın kurulmasında ve korunmasında medyanın üzerine düşen sorumluluğun araştırılması amacıyla düzenlenen programın katılımcıları, Hamburg’da yayının eski genel yayın yönetmeni Dr Martin Doerry, toplum sayfası editörü Özlem Gezer ve okuyucu servisi müdürü Catherine Stockinger ile görüştü. Sonrasında ise Hamburg Yakın Dönem Tarih Çalışmaları Merkezi’nde görevli akademisyen Doç. Dr. Lu Seegers, “Almanya medyasının soykırımla hesaplaşması” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi.
 
Der Spiegel hisselerinin yüzde 55’i kurum çalışanlarına ait. Bu sayede çalışanlar yönetimde kayda değer bir söz hakkına sahip. Haber içerikleri uzmanlaşan muhabirler tarafından hazırlanıyor ve yine alanında uzman isimlerden oluşan bir kadro tarafından kontrol ediliyor. Kurum bünyesinde 70 kişilik bir uzman kadrosu var. Türkçesi; bir eğitim muhabiri içerik hazırladığında, haber metni önce eğitim üzerinde uzmanlaşmış bir denetimciye gönderiliyor. İçerik denetlenip güncelleniyor ve sonrasında editör masasına yönlendiriliyor: Belgesiz veya doğrulanmayan haber prensip olarak yayımlanmıyor. Siyasilerin içeriklere müdahalesi ise sözkonusu değil. Konuşmacılar, medyanın Alman toplumunun geçmişle yüzleşmesinde ve sorumluluk algısının oluşmasında başat bir rol oynadığına dikkat çekiyor.
 
Hamburg Yakın Dönem Tarih Çalışmaları Merkezi’nden Dr. Lu Seegers, Alman medyasının Holokost ile yüzleşmesinin 1945’ten bu yana nasıl evrildiğini anlatan ayrıntılı bir sunum gerçekleştirdi. Seegers, medyanın Holokost’a bakışının 10 yıllık bölümler halinde incelenebileceğine dikkat çektiği sunumunda, gazetecilerin yaklaşımının da dönemlere bağlı olarak farklılık gösterdiğine dikkat çekti.
 
Medyanın Doğu Almanya’da Lenin’in tanımıyla “ajitasyona, propagandaya hizmet eden bir aygıt” işlevi gördüğünü söyleyen Seeders, geçmiş algısının da bu bakımdan önem taşıdığını ve medya aracılığıyla Doğu Almanya’nın antifaşist kuruluş mitini yaygınlaştığına dikkat çekti. İlk zamanlarda Auschwitz haberleri Doğu Almanya medyasında kendine yer bulurken, kurbanların Yahudiler olduğundan bahsedilmiyor. Ne var ki, Seeders Doğu Almanya’da “çoğulcu bir toplum olmadığından,” geçmişle yüzleşmenin 40 yıl boyunca durağan bir şekilde seyrettiğini vurguluyor.
 
Batı Almanya medyasında ise II. Dünya Savaşı’nın hemen ardından suç ve sorumluluk soruları gündeme getiriliyor; Yahudiler hakkında olumlu haberler yapılıp, tazminat talepleri olumlu karşılanıyor. Fakat 1948 sonrasında Soğuk Savaş’ın başlamasıyla Yahudilere yönelik haberler birdenbire olumsuz bir hale bürünüyor. Kolektif suç tanımının tümüyle reddedildiği ve Almanların da mağdur olduğu tezlerinin öne çıktığı bu dönemde, “Yahudiler karaborsada zenginleşti” minvalinde haberler yaygınlık kazanıyor. Süregelen yıllarda, 1950’lerin sonuna doğru anti- Semitizm algısının yaygınlık kazanması ve 1970’lerin sonuna doğru mikro tarih çalışmalarının tarih biliminde yeni bir paradigma doğurması, Batı Almanya’nın yüzleşme ile imtihanında kırılma noktaları oluyor. Asıl önemli değişim ise yine 70’li yıllarda Nazi döneminde görev alan gazetecilerin emekliye ayrılması ve genç kuşak gazetecilerin işe başlamasıyla gerçekleşiyor. Bu dönemde, medyada Holokost’a daha objektif yaklaşabildiğini görüyoruz.
 
Medyanın Holokost haberlerinde şöyle bir evrimden söz edilebilir: Holokost’un Alman toplumunun kolektif suçu olmadığına, “küçük bir zümrenin saf Almanları kullandığına” yönelik haberler sonrasında yerini kolektif suç algısına bırakıyor. Fakat, sık sık “Asıl mağdur Almanlardır” gibi bir yaklaşım da dillendiriliyor. Özellikle belgesellerin yaygınlaşması ve Almanya taşrasının Holokost’ta oynadığı role dikkat çekmesiyle bu sav zayıflıyor ama bütünüyle ortadan kalkmıyor. Fakat geçmişle yüzleşme konusu özünde gazetecilerin bireysel çabaları sayesinde hayata geçiriliyor.
 
“Geçmişle Yüzleşmek, İleriye Bakmak” programın katılımcıları Elif Akgül, Melih Cılga, Uygar Gültekin, Tuğba Kaplan, Sezin Öney ve Sedat Yılmaz’dan oluşuyor.