Devlet kurumlarından yurt dışı seçmene AKP propagandası
İktidar güdümündeki medyanın desteğiyle ve bizim vergilerimizle seçime dönük propaganda faaliyeti Avrupa’da son hız devam ediyor
04.05.2015
Vatandaşın vergileriyle çalışan TRT, AKP'nin yayın organı haline geldi, bakanlar devlet kaynaklarını AKP'nin seçim propagandasında kullanıyor. Bunu yerel seçimlerde de, Cumhurbaşkanlığı seçiminde de gördük.
Ancak bu seçimde HDP'nin barajı geçme ihtimali yurt dışındaki oylara önem kazandırıyor, bu yüzden yurt dışı seçmen AKP propagandası için yeni bir hedef kitlesi. Fakat, Türkiye ile bağını resmi kurumlar üzerinden kuran "gurbetçiler" için, TRT'nin, bakanların ve Yurtdışı Türkler Başkanlığı gibi kurumların AKP propagandası yapması devletin tarafsızlığına, ve dolayısıyla seçimlerin adaletine gölge düşürüyor.
HDP seçmeni ise bu gibi haksızlıklar karşısında kenetlenmiş dinamik bir kitle; 90’larda Avrupa’ya yerleşmiş aktif kadrolarla Gezi’de politikayla tanışan yeni neslin kimliklerini buluşturmak seçimden daha büyük bir değişime yol açabilir.
TRT
Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesindeki yayınları sebebiyle TRT, 45 yıllık yayıncılık tarihinde ilk kez program durdurma cezası almıştı . Yüksek Seçim Kurulu tarafından tarafsızlığı ihlal ettiği gerekçesiyle cezalandırılan TRT, aslında daha 2010 yılındaki referandum sürecinde YSK tarafından uyarılmış. RTÜK üyelerinin belirttiğine göre bugüne dek TRT hakkında verilmiş 25'ten fazla ceza var .
YSK'nin 2010 kararında "TRT Kurumunun devlet yayın organı olma özelliği ve önemli sorumluluğu sebebiyle diğer radyo ve televizyonlara örnek olması, yayınlarında objektifliğe, eşitliğe, tarafsızlığa özen göstermesi, yanlı ve tek taraflı programlardan kaçınması gerektiği; … Belirtilen ilke ve kurallara aykırı davranılması halinde TRT dahil ilgili kişi ve kuruluşlar hakkında yasal işlem yapılacağı" yazıyor ( YSK 24/07/2010/423 – PDF).
Çünkü, TRT'den yapılan duyurular resmi bildirim niteliğinde. 2010'daki referandum sonuçları TRT'de ve Resmi Gazete'de yayımlanarak halka duyuruldu ( YSK 22/09/2010/846 – PDF).
Buna rağmen AKP, TRT'yi kullanarak seçim yasaklarını ihlal etmeye devam etti, ediyor.
Hatırlanacağı gibi, AKP'nin 30 Mart 2014 yerel seçimlerinden önce hazırladığı bir reklamda "iç ve dış mihrakların" indirdiği Türkiye Bayrağı yeniden kaldırılıyordu . Seçim Kanunu 'ndaki yasağı bildiği halde, ana teması Türkiye Bayrağı olan bir reklam yapması AKP'nin hukuka saygısını anlatmaya yeter. Reklamın yasaklandığı gün ise hemen alternatif kırmızı bayraklı versiyonu dolaşıma sokulmuştu; belli ki, iki versiyon da hazırlanmış, karar çıkana dek hukuk çiğnenmişti.
Cumhurbaşkanlığı seçim döneminde ise aday Erdoğan'a 5 saat 26 dakika, diğer adaylar Selahattin Demirtaş ve Ekmelettin İhsanoğlu'na 0 dakika (yazıyla, sıfır) ayıran TRT Türk, YSK'nin verdiği ilk cezayı da uygulamadığı için 7 kez yayın durdurma cezası aldı .
İçinde bulunduğumuz seçim döneminde ise YSK, AKP'nin "Selam Olsun Bahara" başlıklı seçim reklamını, yine daha önce de suistimal edilen Türkiye Bayrağı'nın ve dini sembollerin kullanılmış olması nedeniyle yasakladı.
Yasak kararının RTÜK sitesinde yayımlanmasından sonra TRT Türk, reklamı 14 kez daha yayımlamış ve YSK bu nedenle TRT'ye uyarı vermiş ( YSK 04/04/2015/529 – PDF).
Fakat bu, buz dağının sadece görünen kısmı olabilir, zira RTÜK'ün CHP'li üyesi Ali Öztunç, AKP'li üyelerin çoğunlukta olduğu RTÜK'ten YSK'ye iktidar partisi hakkındaki raporların gönderilmediğini belirtiyor ; YSK'nin ceza verdiği son reklam hakkında da RTÜK üyeleri cezaya gerek görmemiş .
CHP'nin "Milletçe Alkışlıyoruz" temalı reklamı ise TRT tarafından reddedilmişti. Kurum açıklamasında, YSK'nin belirlediği yayın ilkelerine uyduğunu, CHP’nin reklamının buna aykırı olduğu iddia etmişti .
Gurbetteki çocuklara Türkçe öğretecek kadar önemli bir kurum TRT, izleyicileri ve dinleyicileri için bir gelenek, Türkiye’nin sesi ve yüzü. Ne yazık ki bu kurum artık sadece Erdoğan'ın ve Davutoğlu'nun sesini duyuruyor, sadece AKP’nin dünya görüşünü öğretiyor.
Bakanlıklar
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın binasına asılmış dev Davutoğlu afişini görmüş olmalısınız:
CHP milletvekili Mahmut Tanal bu afişi YSK'ye şikayet etti , ama aslında kabinedeki tüm bakanlar vatandaşın vergileriyle yapılan işleri AKP'nin seçim propagandası için kullanıyor.
Aşağıda, Ekonomi Bakanı Mehmet Şimşek ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık 'ın birbirlerini ve "tarafsız" Cumhurbaşkanı'nı övmeye doyamadığı bir günden ekran görüntüleri var.
TRT Haber 'in allayıp pulladığı uydu, Göktürk-1, şimdiden 3 yıl kadar gecikmiş bir proje. 2012 yılında İsrail'in çekinceleri nedeniyle Fransız şirket gözetleme sistemlerine bir kısıtlama koymak istemiş , Türkiye parayı ödememekle tehdit edince proje 2015 Şubat ayına dek askıda kalmış ; en erken 2016 yılında yörüngeye gönderilebilir. Ancak, TRT'nin haberinde projenin bu geçmişini, ya da AKP'yi zayıf gösterecek herhangi bir bilgiyi görmek mümkün değil.
NTV'nin fotoğraf galerisi ise 3. köprünün yapım aşamalarının ve bütün teknik detaylarının anlatıldığı bir inşaat pornosu; ama ne şimdiye dek 4 işçinin öldüğünü haber veriyor, ne de yapımına yanlış yerde başlanan proje nedeniyle binlerce ağacın yanlışlıkla kesildiğini . “Yavuz Sultan Selim” adıyla bile eleştirilerin hedefi olan köprü hakkında mimar, şehir planlamacısı veya sivil toplum örgütlerinin eleştirilerine NTV’nin yer verdiği en son haber 2010 yılından ( 1 , 2 , 3 ). Gezi’den sonra NTV’nin servis ettiği haberler hep olumlu. Özellikle 17 Aralık yolsuzluk soruşturmasının yıldönümünde her gün inşaattan yeni bir video paylaşmış olmaları dikkate değer bir çaba.
Özetle, iki bakan da bizim vergimizle AKP propagandası yapıyorlar, iktidar güdümündeki medya da buna paydaş. Milliyetçi oyları hedefleyen Erdoğan ise Diyarbakır mitinginden özellikle Türkiye Bayraklı fotoğrafları seçerek seçim kanunlarını bir kez daha ihlal ediyor . Zaten aynı mitingde Erdoğan “ evet, devlet parasıyla miting yapıyorum ” da dedi.
Başka söze gerek yok.
Kurumlar
Bayrak kadar sömürülen bir kaynak da gurbetçilerin vatan özlemi, milli kimlik duygusu, ve Türkiye ile kurdukları bağ.
Fikri Işık, seçim dönemindeki faaliyetlerinde "AKP Kocaeli milletvekili adayı"dır. YSK aday listesi 'ndeki yeri budur. Ancak, Başbakanlığa bağlı Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı kendisini "bakan" olarak karşılıyor ve Fransa'daki faaliyetlerini Türkiye vatandaşlarına resmi kanaldan duyuruyor .
Fikri Işık da bakan konumunu kullanarak AKP için oy istiyor .
Aynı kurum, “Ordu milletvekili adayı” Numan Kurtulmuş'un da Avrupa'daki ziyaretlerini duyuruyor. Bu ziyaretleri düzenleyen AKP'nin Avrupa örgütü UETD (Avrupalı Türk Demokratlar Birliği) de fotoğraflarda yer alıyor .
Numan Kurtulmuş ise bu ziyaretlerde AKP bayraklarının asılı oldu kürsülerde konuşma yapıyor .
AKP Genel Başkanı Davutoğlu'nun bugün (3 Mayıs) tarihinde Almanya'nın Dortmund kentinde düzenlediği seçim mitingi ise Başbakanlığa bağlı Yurtdışı Türkler Başkanlığı resmi Twitter hesabından dün gece duyuruldu , devletin resmi hesabını yöneten memur seçim afişini paylaşırken diğer bakanları ve kurumun başkanı Kudret Bülbül’ü de etiketlemiş.
Bu sayede AKP’nin seçim propagandasında kullandığı kullandığı #DortmundBuluşması etiketini Twitter’da aradığınızda karşınıza çıkan ilk sonuç bir devlet kurumu oluyor.
Sağ alt köşede ucu görünen AKP logosunun Yurtdışı Türkler Başkanlığı tarafından gizlenmesi ve bir parti genel başkanının yurt dışı seçim mitinginin "Başbakan vatandaşlarımızla buluşuyor" şeklinde yansıtılması, parti faaliyetinin devlet hizmeti gibi sunulması demek. Mitingde şarkı söyleyecek kişi bile AKP milletvekili adayı Uğur Işılak. Afişin tamamı, sağdaki görsel, UETD'nin resmi sitesinde görülebilir.
Erdoğan’ın sadık elçileri ve Demirtaş’ın canoları
Avrupa’daki göçmen kökenli Türkiye vatandaşları için Türk kimliği bir sentez. İçinde Müslümanlığı, Türkçe konuşmayı, milliyetçiliği olmayı barındırıyor. HDP ise bunun kesişiminde yer almayan tüm kimlikleri.
Bu nedenle Erdoğan “ asimile olmayın ” söylemiyle, gurbetçileri Türkiye’ye, İslam’a ve Anavatan’a bağlayan o kimliğe hitap ediyor.
1960’larda geçici işçi olarak Avrupa’ya gidip, sonra aileleriyle birlikte kalıcı olan yerleşen Türkiyeli göçmenler pek çok hükümet tarafından on yıllarca sadece döviz kaynağı olarak görüldü. Kimlik politikası, Milli Görüş camilerinin ve ailelerin bireysel inisiyatifine bırakıldı. Bu gelenekten gelen bir siyasetçinin, Erdoğan’ın,Avrupa’daki potansiyeli UETD gibi örgütlerle değerlendirmesi bu nedenle sürpriz değil.
Ancak artık gurbetçiler sadece ekonomik getirileri ve entegrasyon sorunları ile anılmıyorlar. Bugün, Dışişleri Bakanlığı’nın verilerine göre yurt dışında görevlendirilen 1618 “Türkçe Anadili ve Türk Kültürü” öğretmeni ve 1282 din görevlisi var, bunun sayısı giderek artıyor. Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) gibi 1980’lerin ortasında kurulmuş örgütler, artık AKP hükümetinin birer siyasal uzantısı .
Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanlığı döneminde Hamburg’da “vatandaşlarla bir araya geldiği” yer, DİTİB’in merkez camisi . Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde Egemen Bağış ve Ozan Ceyhun DİTİB kürsülerinde Erdoğan propagandası yapıyor . Avrupa’ya giden AKP’li vekillerin bir durağı hep DİTİB oluyor, bunu hep Yurtdışı Türkler Başkanlığı duyuruyor .
24 Nisan gibi zamanlarda, “Kamu Diplomasisi” işte bu kanallar üzerinden yapılıyor ; Türkiye’nin Ermeni Soykırımı’na karşı yeni resmi tezi (“soykırım değil, ülke içi yer değiştirme”) devlet kurumları eliyle çok dilli kitapçık oluyor , “bayrağını al, 24 Nisan’da New York konsolosluğunu yalnız bırakma” kampanyası oluyor , DİTİB eliyle “taziye” mesajı oluyor . Parti, devlet, din, dil, vatan ve kimlik çemberi AKP etrafında tamamlanıyor.
Siyaset Bilimci Emre Erdoğan’ın Al Jazeera söyleşisinde açıkladığı gibi, AKP dışında yurt dışı oylarını kitlesel şekilde motive edebilecek tek parti ise HDP; çünkü diğer partiler arasında sadece Kürt siyasetinin Avrupa’da benzer bir örgütlenme geçmişi var.
Sayıca çok az olsa da yakın dönemde yurt dışına eğitim veya çalışma amacıyla gitmiş olan genç seçmen de tercihini HDP yönünde kullanacağını belli ediyor. Bu iddia, 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimindeki gözlemcilik deneyimime ve sosyal medya’daki gözlemlerime dayanıyor.
Özetle, yurt dışı sandığında iki rakip var: İlki, devlet araçlarıyla pekiştirilen milliyetçi-muhafazakar kimliğin AKP seçmeni, ikincisi, bu kimliğe tamamen ait hissetmeyen herkesin buluştuğu HDP.
Kimin çoğunluk olduğunu zaten biliyoruz, 7 Haziran akşamı öğreneceğimiz şey hangi seçmenin daha büyük bir dayanışmayla oyuna sahip çıkacağız.