Hakikati örtmek

Bağımsız gazetecilik platformu P24, Avrupa Birliği destekli bir proje ile hakikatin peşindeki isimleri ödüllendirdi.

SEVGİ AKARÇEŞME

04.07.2015

ZAMAN / 4 Temmuz 2015
Kulağa klişe gibi gelse de neredeyse evrensel sayılabilecek bir söz vardır: Hiçbir başarı cezasız kalmaz. İngilizcedeki “no good deed goes unpunished” ifadesi buna en yakın anlam taşıyan ifade. Türkiye'de genelde başarıda yarışma değil, vasatta ortaklık tercih edilir. Öyle ya kim uğraşacak rekabet ortamında daha iyisi için ortalamayla idare ederek yuvarlanıp gitmek varken? Söz konusu medya sektörü olduğunda başarı değil, hakikat de cezalandırılıyor bizim ülkemizde. İşin tanımı gereği hakikati ortaya çıkarmak, bunu kamu yararı için toplumla paylaşmak olan gazetecilik, baskı, korkutma, tehdit, hapis ya da otosansürle kısırlaştırılıyor. Mesela devlet Uludere'yi aydınlatmak yerine haberini yapan Mehmet Baransu'yu intikam sembolüne dönüştürüyor. Dört şehide mal olan, nöbette uyuyan askere “Pimini çekip bombayı verdi” haberi ile dünyada son yüzyılın araştırmacı gazetecilik literatürüne giren Baransu, sadece işini iyi yaptığı için bugün hapiste tecrit edilerek cezalandırılıyor.

İktidar ve statüko Türkiye'de gazetecilere adeta “sahici haber yapma, birkaç siyasi kulis, uçaktan notlar ya da spor-magazin konuları neyine yetmiyor” derken, gerçek haberciler bedel ödemelerine rağmen mücadeleye devam ediyor. Gazetecilere nefes aldırmayan şu baskı ikliminde bir vaha olma düşüncesiyle yola çıkan bağımsız gazetecilik platformu P24, Avrupa Birliği destekli bir proje ile hakikatin peşindeki isimleri ödüllendirdi. Birinciliği, MİT TIR'ları haberi kendisine Radikal'deki işine mal olan, yani işini yaptığı için işten atılan meslektaşımız Fatih Yağmur aldı. Ödülden önce kendisiyle Today's Zaman için hazırladığım “MİT TIR'ları konusunda Türkiye medyasının sağır edici sessizliği” konulu haber için görüşmüştüm. Fatih, işsiz kaldığı için artık Adana'da ailesiyle yaşıyor.
Gelen tek tük iş tekliflerini geri çevirme sebebi ise medyanın içinde bulunduğu durumu anlatıyor. Bir kuruma bağlı olmadan, onlara haberin bedelini ödetme kaygısı olmadan daha rahat yazabiliyorum diyor Fatih. Zira, iktidar sahiplerine zarar verecek haber yapmak, ateşten gömlek pek çok medya kurumu için.
P24-AB araştırmacı gazetecilik ödülünde ikincilik ‘Makam aracı bir milyon' haberi ile Nurettin Kurt'un oldu. İşin ironik yanı, objektif habercilik kriterlerine göre ödüle layık görülen bu haberi, devletin haber ajansını yönetmiş olan eski genel müdürün “haber değeri yok diye” Ahmet Hakan'ın programında daha birkaç gün önce yerden yere vurması. Kamu adına haber takip etmesi gereken Anadolu Ajansı, adeta bir parti adına “hakikat örtücüsü” rolünü üstlenmiş durumda.
Türkiye'de medya özgürlüğü olduğunu savunmak için iktidar, özellikle yurtdışında “bakın ne kadar çok köşe yazarı istediğini yazıyor” iddiasını dillendiriyor. Ne var ki, özgürlüğün haberde kilitlendiğini çok iyi bilen dış dünya, bu masalı yutmuyor. Bizim memlekette köşe yazarlığı muhabirlikten daha çok önemsense de gazeteciliğin olmazsa olmazı gerçek, çeşitli ve bağımsız haber. Nasıl iyi ve kaliteli malzeme olmadan lezzetli bir yemek yapılamazsa, haber olmadan da yorum yazılamaz. Ülkedeki yalan ve uydurma haber sağanağında gazeteciliğe can çekiştiren sadece iktidar değil, buna çanak tutan parti gazetecileri. İktidar ve medyadaki kolaylaştırıcılar, gazetecileri susturarak Türkiye'yi kör ve sağır hale getirdiler.

Bir insanın sadece kendisini ve çevresini bağlayacak bir gerçeği saklaması, çarpıtması bile vahim kabul edilirken -küfrün tanımlarından birinin hakikati örtmek olduğu unutulmamalı- tüm toplumu gerçeklere kapatmanın devasa vebali ortada değil mi? Sahi, hakikati örtme karşılığı kolay servet edinenler nasıl uyuyorlar siz de merak etmiyor musunuz?