Zaman gazetesi davasından ayrılan 10 sanığa hapis cezası

18 sanıklı davada 5 sanık beraat ederken, 3 kişinin dosyası ayrıldı, 10 kişiye 3 yıl 1 ay 15 gün ile 9 yıl arasında hapis cezaları verildi

P24

30.04.2018

 
Feza Gazetecilik A.Ş. bünyesindeki kurumlarda çalışmış olan 18 kişi, 27 Nisan ve 30 Nisan günlerinde İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen karar duruşmasında hâkim karşısına çıktı.
 
Söz konusu 18 sanığın dosyaları, kapatılan Zaman gazetesinin eski köşe yazarlarının ve Feza Gazetecilik A.Ş. bünyesindeki kurumlarda çalışanların “darbe” ve “FETÖ üyeliği” suçlamalarıyla yargılandığı 31 sanıklı “Zaman davasının” 5 Nisan’da görülen üçüncü duruşmasında ana davadan ayrılmıştı.
 
30 Nisan’daki duruşmada 18 sanıktan 10’una “örgüt üyeliği” ve “üye olmaksızın örgüte yardım” suçlarından 3 yıl 1 ay 15 gün ile 9 yıl arasında değişen sürelerde hapis cezası verilirken, sanıklardan 5’inin beraatine hükmedildi. Üç sanığın dosyası ise ayrıldı.
 
Mahkeme, 30 Nisan günkü oturumun sonunda açıkladığı kararında, Fia Prodüksiyon yöneticisi Hakan Taşdelen, akademisyen ve Cihan Medya Dağıtım eski yöneticisi Ahmet Metin Sekizkardeş ve Cihan Haber Ajansı Genel Müdürü Faruk Akkan’a dokuzar yıl hapis cezası vererek, tutukluluklarının devamına hükmetti.
 
Cihan Haber Ajansı muhasebecisi Ahmet İrem ve ajansın eski çalışanları Osman Nuri Arslan ve Yüksel Durgut’a 7 yıl 6’şar ay ceza veren mahkeme, İrem’in adlî kontrol şartıyla tahliye edilmesine hükmederken, Arslan ve Durgut’a uygulanan adlî kontrol şartlarının ise devamına karar verdi.
 
Mahkeme Fia Prodüksiyon yöneticisi Cuma Kaya, eski Cihan Medya Dağıtım A.Ş. dağıtım direktörü Alaattin Güner ve Feza Gazetecilik A.Ş. eski ortağı Hüseyin Turan’a 5’er yıl hapis cezası vererek tahliyelerine hükmetti; Fia Prodüksiyon hissedarı Murat Avcoğlu’na da 3 yıl, 1 ay, 15 gün hapis cezası vererek tahliyesine karar verdi.
 
Mahkeme sanıklardan Süleyman Sargın, Osman Nuri Öztürk ve Şeref Yılmaz’ın dosyalarının ise ayrılmasına hükmetti. Cihan Haber Ajansı yayın teknisyeni Zafer Özsoy ile Zaman reklam bölümü çalışanları Hüseyin Belli, Onur Kutlu, İsmail Küçük ve Ali Hüseyin Çelebi’nin ise haklarındaki suçlamalardan beraat ettiler.
 
Duruşmanın 27 Nisan günü gerçekleşen ilk oturumunda sekiz sanık — Hüseyin Turan, Ahmet Metin Sekizkardeş, Murat Avcıoğlu, Osman Nuri Arslan, Ahmet İrem, Zafer Özsoy, Alaattin Güner ve Cuma Kaya — savcının bir önceki duruşmada sunduğu esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmalarını yapmıştı.
 
27 Nisan’daki nihai savunmasında yönetim kurulu başkan yardımcısı olduğu ve muvazaalı işlemlere onay verdiği yönündeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını anlatan Ahmet Metin Sekizkardeş, akademisyen ve eğitimci olduğunu kaydetti, ayrıca ByLock sinyali iddialarını da reddetti. Fatih Üniversitesi’nde çalıştığı dönemde tüm faaliyetlerini YÖK denetiminde gerçekleştirdiğini anlatan Sekizkardeş, üniversitenin terör örgütü güdümünde olduğuna ilişkin bir yargı kararı veya soruşturma olmadığını vurguladı. Mütalaada soyut bir biçimde suçlandığını söyleyen Sekizkardeş, beraatini ve tahliyesini talep etti.
 
Osman Nuri Öztürk’ün avukatının dosyanın ayrılmasını talep etmesi üzerine Öztürk ve avukatının savunmaları 27 Nisan duruşmasında alınmadı. Şeref Yılmaz hakkında ise mahkemeye aleyhte bir takım tanık beyanlarının sunulduğunun anlaşılması üzerine Yılmaz’ın savunmasının daha sonra alınmasına karar verildi.
 
Duruşmanın 30 Nisan’da Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde görülen ve P24 tarafından mahkeme salonunda izlenen oturumunda mahkeme hükmünü açıklamadan önce nihai savunmaların alınmasına devam edildi.
 
İkinci gün ilk savunmayı Faruk Akkan yaptı. Akkan, “Her zaman demokrasiden yana olduğumu belirtmek isterim” diyerek başladığı savunmasında, Cihan Haber Ajansı’nda 2015 yılının sonuna kadar çalıştığını ve o tarihe kadar yazdığı hiçbir haberin dava konusu olmadığını belirtti.
 
“İngilizce, Rusça ve kısmen de Arapça biliyor olmam nedeniyle Cihan Haber Ajansı’nda müdürlük yapmam teklifini kabul ettim” diyen Akkan, savunmasına şöyle devam etti: “Cihan Haber Ajansı’nda sadece üç ay idarecilik yaptım. 15 Temmuz 2016 tarihinden önce böyle bir terör örgütü olduğuna dair bir bilgim yoktu. Sadece profesyonel gazetecilik yaptım, ekmek parası kazandım. Benim FETÖ olarak adlandırılan yapı ile bir bağlantım olsaydı diğerleri gibi kaçardım. Polis eve geldiğinde aileme, ‘Korkmayın, suçsuzum, akşama kadar dönerim’ dedim.”
 
Akkan, “Yargıtay kararlarına göre terör örgütü üyeliğiyle suçlanabilmem için somut ve net delillerle bu isnatların desteklenmesi gerekir; benim gazetecilik dışında bir faaliyetim olmamıştır” dedi. Akkan savunmasını, “Savcı Anayasayı ihlâl suçlamasından beraatimi istedi. Ben de sayın mahkemeden terör örgütü üyeliğinden beraatime karar verilmesini talep ediyorum” diyerek tamamladı.
 
Sanık Hakan Taşdelen ise, şifreli haberleşme programı ByLock’u hiç kullanmadığını söyleyerek, bilirkişi talebinde bulundu. Emniyetten ByLock kullanımı hakkında gelen iki yazıdan birinde telefonunda ByLock olduğuna, diğerinde de olmadığına dair tespit bulunduğunu kaydeden Taşdelen, “Mütalaada neden ByLock olduğuna dair yazıya itibar edildi de diğer yazıya itibar edilmedi” diye sordu.
 
Taşdelen savunmasına şöyle devam etti: “Şirketimin kuruluş amacını mal kaçırmak olarak nitelemek maddi gerçekliği çarpıtmaktır. Ben Fia Prodüksiyon şirketini 2011 yılında kurdum. Burada niyet okumadan öte, hukukun temel ilkeleri yok sayılıyor. Ben Cihan Haber Ajansı’nda idarecilik ya yöneticilik yapmadım. Mütalaada ne kastediliyor, anlamadım.”
 
Ahmet Metin Sekizkardeş, Hakan Taşdelen ve Faruk Akkan’ın avukatı ise, müvekkillerinin atılı suçlardan yargılanabilmeleri için örgütün ne zamandan beri terör örgütü olduğunun bilinmesi gerektiğini belirterek, halk nezdinde bu örgütün terör örgütü olduğunu gösteren cebir ve şiddet eylemlerinin olması halinde kişilerin sorumlu tutulabileceğini kaydetti ve 15 Temmuz’dan önceki söylemlerin hukuki olarak bir geçerliliği olmadığını ekleyerek, müvekkillerinin beraatlerine karar verilmesini talep etti.
 
Duruşmada söz alan avukatlar, mütalaadan önce tahkikatın genişletilmesi taleplerinin olup olmadığı sorulmadığı için belirtemediklerini ve mütalaa verildiği için de usul gereği talepte bulunamadıklarını kaydederek, müvekkillerin bir taleplerinin olup olmadığı tespit edilmeden aleyhe hüküm kurulamayacağını kaydettiler.
 
Savunmaların tamamlanmasının ardından mahkeme, savcının talebi yönünde tahkikatın genişletilmesi taleplerini reddetti. Mahkeme hükmün açıklanması için ara vermeden önce son sözleri sorulan sanıklar ise tahliyelerini ve beraatlerini talep etti.