Güney Afrika'da "Özgürlük Günü" kutlamaları "30 Yıllık Demokrasi, Ortaklık ve Büyüme" teması altında gerçekleştirildi. 28 Nisan, 2024. Fotoğraf: Güney Afrika Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı resmi internet sitesi .

Güney Afrika ve “yeni anayasa”

Yeni anayasası büyük bir idealizmle yapılan Güney Afrika’da bile, eşitsizlikler büyük sorun. Dünya Bankası’na göre Güney Afrika, ırk faktörü nedeniyle ekonomik açıdan hâlâ dünyanın en eşitsiz ülkesi. 62 milyonluk nüfusunun yüzde 80’inden fazlasını oluşturan siyah çoğunluk hâlâ derin yoksullukla boğuşuyor

SEZİN ÖNEY

29.04.2024

Güney Afrika, ırkçı Apartheid rejimini geride bırakıp demokrasiye geçeli 30 yıl oldu. İlk demokratik seçim tarihi olan 27 Nisan, Güney Afrika ötesinde, dünyanın haklar ve özgürlükler mücadelesi tarihinde çok önemli bir yer tutuyor.
27 Nisan, Güney Afrika’nın tarihinde, ilk demokratik seçimler nedeniyle, “Özgürlük Günü” olarak biliniyor. Ayrıca Özgürlükler Günü, ülkenin demoktratik yeni ara dönem anayasasının da yürürlüğe girdiği gündü. 1994 seçimleri öncesinde, siyahların nerede yaşayacaklarını, herhangi bir günde nereye gidebileceklerini ve hangi işlerde çalışabileceklerini kanunlar belirliyordu. Apartheid çöktükten sonraki yıllarda; ırkı, dini, cinsiyeti veya cinsel yönelimi ne olursa olsun tüm Güney Afrikalıların haklarını güvence altına alan bir anayasa kabul edildi.
Bu oylamanın kendisi ise, 26-29 Nisan tarihleri arasında, yaşlılar ve hastalar gibi farklı dezavantajşı grupların da oy kullanmasına imkan sağlayacak biçimde gerçekleştirildi. Hedef, mümkün olduğunca çok seçmenin katılımını sağlayarak tam bir demokrasi şöleni gerçekleştirmekti. Gerçekten de, o seçimlerde 22,7 milyon seçmenin 19 milyondan fazlası oy kullandı. Özellikle, demokrasinin geleceğe dair ümitleri yüksek siyah gençler arasında oy verme oranı, yüzde 95’e yaklaşmıştı.
“Herkes için daha iyi bir yaşam” sloganı ile kampanya yürüten, Nelson Mandela’nın liderliğindeki Afrika Ulusal Kongresi (African National Congress-ANC), yüzde 62,65 ile en yüksek oyu aldı. İkinci sırada ise, yüzde 20,39 oy ile Apartheid rejimi döneminin lideri Ulusal Parti (National Party-NP) yer aldı. Zulu milliyetçisi Inkatha Özgürlük Partisi (Inkatha Freedom Party-IFP) ise oyların 10,54’ünü topladı. IFP, seçimlerden bir hafta öncesine kadar sandığı boykot ediyordu.
Her ne kadar ANC bu seçimlerde çoğunluk oyu elde etse de, Nelson Mandela’nın başkanı olduğu Ulusal Birlik Hükümeti, son derece uzlaşmacı bir tutum izledi. Kabinede IFP ve Ulusal Parti’den üyeler de yer aldı; Apartheid dönemi ülkenin lideri FW De Klerk de başkan yardımcısı oldu.

Kurucu parlamentonun yeni anayasası

Mandela ve siyasi çevresinin, ANC’nin ezici çoğunluğunun yansıdığı bir hükümet yerine, uzlaşmacı bir hükümeti savunmasının nedeni, seçilen parlamentoyu ülkenin kurucu meclisi olarak görmeleriydi. Diğer bir deyişle, Nisan 1994 seçimleri, demokrasinin katılımcı ve temsili unsurlarını birleştiren yeni bir anayasa taslağının hazırlanmasını denetleyecek seçilmiş temsilcilerden oluşan bir kurucu meclis oluşturma sürecinin ilk halkasıydı. Bugünlerde Türkiye’deki yeni anayasa tartışmaları siyasetin gündemine getirilirken dikkat çekilmesi gereken en önemli noktalardan biri bu: 14 Mayıs 2023 seçimleriyle oluşan TBMM, yeni anayasa yapma vaadiyle seçilen kurucu bir meclis değil.
Kaldı ki, Apartheid döneminden sonra ülkenin tarihinde beyaz bir sayfa açmak için 1994-1997 döneminde oluşturulan Güney Afrika’nın yeni anayasası oluşturulurken, bazı temel ilkelerde uzlaşılmıştı. Taraflarca, yeni anayasanın, “onur” ve temel insan haklarını güvence altına almanın yanı sıra özgürlük ve sosyal adaleti de teşvik etmesi de öngörülüyordu. Ayrıca, Güney Afrika’nın yeni anayasası, eşitlik hakkını garanti altına alacak ve ırk, cinsiyet, cinsellik veya inanç temelli ayrımcılığı yasaklayacaktı. Anayasanın ana fikri yedi temel değer belirlenmişti: demokrasi, eşitlik, uzlaşma, çok taraflılık, sorumluluk, saygı ve özgürlük.
Bugün, Türkiye’de bir kurucu meclis seçilmeden; bu mecliste yer alacak tarafların yeni anayasa ile ilgili ortaklaşacakları ilkeleri belirlemeden bir anayasa sürecine girişilmek isteniyor.

İlkeler yaşatılmayınca…

Güney Afrika’nın ilk demokratik seçimlerinin birinci yıldönümünde Mandela şöyle diyordu:
“27 Nisan 1995’te yeni bir şafak sökerken, çok azımız duygu patlamasını bastırabildik; bir ulus olarak geldiğimiz korkunç geçmişi bize hatırladık; ve şu anda sahip olduğumuz büyük olasılıklarla bizi bekleyen parlak geleceği de düşündük. Güney Afrikalılar dünyanın neresinde olursa olsun, ülkemize olan ortak bağlılığımızı ve geleceğine olan bağlılığımızı yenilerken kalplerimiz bir olarak atıyor.”
Ne var ki, yeni anayasası büyük bir idealizmle yapılan Güney Afrika’da bile eşitsizlikler büyük sorun. Dünya Bankası’na göre Güney Afrika, ırk faktörü nedeniyle, ekonomik açıdan hâlâ dünyanın en eşitsiz ülkesi. 62 milyonluk nüfusunun yüzde 80’inden fazlasını oluşturan siyah çoğunluk hâlâ derin yoksullukla boğuşuyor. Resmi işsizlik oranı yüzde 32 ile dünyadaki en yüksek seviyede ve 15 -24 yaş arasındaki gençler arasında bu oran yüzde 60’ın üzerinde. 16 milyondan fazla Güney Afrikalı (ülkenin yüzde 25’i) hayatta kalabilmek için aylık sosyal yardım desteğine muhtaç.
Dünyaya örnek biçimde demokratik, uzlaşmacı ve katılımcı biçimde, kurucu bir meclis tarafından belli ilkeler çerçevesinde oluşturulan bir anayasanın ilkeleri yaşatılmadığında, eşitsizliklerin önü alınamıyor. Bir de, Türkiye gibi de demokrasisi fazlasıyla irtifa kaybetmiş bir ülkede, oldu bittiye getirilerek, sırf iktidar istiyor diye yapılacak bir anayasanın gelecek nesillere nasıl eşitsizlikler miras bırakacağını düşünmek bile istemiyor insan.