Etki Ajanlığı Yasaları: Ne, nerede, nasıl?
Türkiye’nin “etki ajanı” yasası da, muhakkak AİHM önünde Türkiye aleyhine yeni davaların yığılmasına neden olacak. Bunun ötesinde, “etki ajanlığı” düzenlemelerini, birbirleri aleyhine kullanmak isteyen bireyler, şirketler ve kurumlar da söz konusu olabilir
15.05.2024
Türkiye’de 9. Yargı Paketi’nde yer alacağı yönünde haberler çıkan, “etki ajanı” düzenlemesi ile ilgili ilk ipuçları ortaya çıkmaya başladı. ANKA Haber Ajansı’ndan Esra Tokat’ın haberine göre:
“5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 339’uncu maddesinden sonra gelmek üzere eklenmesi önerilen taslakta yer alan 22’nci madde kamuoyunda ‘etki ajanlığı’ olarak tartışılıyor. Bazı hukukçularda bu düzenlemeyi ‘yeni tip casusluk’ suçu diye nitelendiriyor. Buna göre, devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda Türk vatandaşları veya kurum ve kuruluşları ya da Türkiye’de bulunan yabancılar hakkında araştırma yapan veya yaptıranlar hapis cezası ile cezalandırılacak.”
Tokat’ın haberinde düzenlemenin gerekçesi şöyle aktarılmış:
“Maddeyle, Devletin iç veya dış siyasal yararına yönelik olarak gerçekleştirilen bazı faaliyetlerin cezalandırılması kabul edilmektedir. Bu kapsamda iktisadi, mali, askeri, milli savunma, kamu sağlığı, kamu güvenliği, kamu düzeni, teknolojik, kültürel, ulaştırma, haberleşme, siber alan, kritik altyapılar ve enerji gibi diğer yararlar da Devletin iç veya dış siyasal yararları kavramı içinde kabul edilecektir. Dolayısıyla bu gibi yararlar aleyhine gerçekleştirilen faaliyetler de suçun konusunu oluşturabilecektir.”
Tasarının, nasıl şekilleneceğini ve TBMM Genel Kurulu’na hangi halde geleceğini henüz bilemiyoruz. Ancak, ANKA’nın haberleştirdiği hali ile oldukça muğlak gözüküyor. “Devletin iç ve dış siyasal yararları aleyhine” gibi bir tanım yaptığınızda, bunun içine her şeyi koymak mümkün.
Bu yasama yılının sonuna kadar, yani en geç Temmuz sonuna kadar Meclis’ten geçirilmesi beklenen 9. Yargı Paketi ile ilgili tartışmalar yoğunlaştıkça, iktidarın “dünya genelinde de bu tür yasaların var olduğunu” iddia etmesi muhtemel. Evet; son 15 yılda farklı ülkelerde karşımıza artan sıklıkla “yabancı ajan” yasaları çıkmaya başladı. Çin, Hindistan, Kamboçya, Avustralya ve Uganda gibi birbirlerinden çok farklı “yabancı ajan” kanunları çıkaran onlarca ülke var. Üstüne üstlük Avrupa Birliği de, yakında “Üçüncü Ülkeler Adına Çıkarların Temsil Edilmesine İlişkin Şeffaflık Direktifi” adlı bir düzenlemeyi onaylamaya hazırlanıyor. Büyük ihtimalle, Türkiye’de de 9. Yargı Paketi’ndeki “etki ajanı” düzenlemesine yönelik eleştiriler, “Avrupa Birliği de yapıyor” diye savuşturulmaya çalışılacak.
AB’nin ve ABD’nin “Yabancı Ajan” Yasaları
Avrupa Birliği Komisyonu, Aralık 2023’te gündeme getirdiği “Üçüncü Ülkeler Adına Çıkarların Temsil Edilmesine İlişkin Şeffaflık Direktifi” önerisi, sivil toplum tarafından sertçe eleştirildi. Tüm tartışmalara ve AB’nin kendi sivil toplum örgütlerinin muhalefetine rağmen Direktif, AB Komisyonu’ndaki prosedürleri geçti; şimdi AB Parlamentosu’nun önüne gelecek.
AB yetkililerinin iddiası ise, kendi tasarılarının “yabancı ajan” yasaları ile hiçbir ilgisinin olmadığı. AB’nin meselesinin, üye ülkelerin seçimleri ve Avrupa Parlamentosu’nun üyeleri belirlenirken, aşırı sağ popülistler ve radikal partileri güçlendiren “dış kaynaklı lobilerin” faaliyetlerine yönelik şeffaflığı sağlamak olduğunu öne sürüyorlar. Bununla kastedilen de, özellikle Rusya’nın Avrupa siyasetini “içeriden” lobi faaliyetleri ile etkilemesini engellemek. Ukrayna Savaşı patlak verdiğinden beri, Avrupa Birliği’nde Rusya’nın siyasi müdahalesinin artacağı kaygısı da yükseliyor.
Avrupa Birliği’nin yasasının “ilham kaynağı” da, ABD’nin “yabancı etken” yasası The Foreign Agents Registration Act (Yabancı Ajanlar Kayıt Yasası-FARA), dış kaynaklı çıkarları temsil eden kişi ve kurumların, kayıt altına alınmasını öngörüyor. ABD’nin FARA’sı, Nazi propagandasına karşı 1938’de çıkarıldı. Bu yasa, hala yürürlükte; ancak, zaman içinde önemli değişikliklere uğradı. İçerdiği “propaganda” kavramı ortadan kalktı ve belirtilen amacı, ABD’deki yabancı etkisini tespit etmek ve ulusal güvenliğe yönelik tehditleri takip altında tutmak olarak çerçevelendi. FARA’da kastedilen “ajanlık”, istihbarat örgütlerine çalışmak değil; başka ülkeler ve yabancı tarafların çıkarları için çalışıyor olmak.
FARA, her ne kadar sivil toplum üzerinde baskıcı kısıtlamalar yaratmasa da birlikte istenildiği takdirde son derece geniş yorumlanabiliyor. FARA biriminin, uygulamayı şeffaflaştırmak için paylaştığı çok sayıda tavsiye niteliğinde görüş, kimin yabancı temsilci olarak kaydolması gerektiğini belirlemenin ne kadar zor olabileceğinin de göstergesiydi.
Türkiye ilişkilerinin giderek bozulmasından sonra 2019’da TRT’nin, ABD’de “yabancı ajan kuruluş” olarak kayda geçirilmesi istendi. ABD Adalet Bakanlığı, Türkiye Radyo Televizyon Kurumu’na (TRT) ilettiği bir mektupta, TRT’nin Türk hükümeti hesabına çalışan bir “haber servisi” gibi davrandığı ve “siyasi faaliyetler” içinde bulunduğu belirtilerek, “yabancı ajan” olarak kayıt yaptırması isteniyordu.
İronik biçimde, Türkiye’de de “etki ajanlığı” yasa tasarısını savunurken, FARA’ya da, AB’nin Direktifi’ne de atıf yapanlar da olacak. Zira, hem Rusya hem de son dönemde Gürcistan ve Kırgızistan, kendi “yabancı ajan” mevzuatlarını hazırlarken FARA’ya atıfta bulunmuşlardı. Tabii, 2012’den itibaren Rusya’nın kapsamı sürekli genişleyen yabancı ajan yasaları gündeme gelip, “ABD’de de var” diye FARA’ya atıfta bulunulduğunda da, Rusya’nın Batı ile arası bu kadar kötü değildi.
Gürcistan ise, Meclis Başkanı Şalva Papuashvili, “yabancı ajan yasalarının”, önerilen AB direktifinin tam bir kopyası olacağını duyurmuştu. Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadir Japarov ise, ABD Dışişleri Bakanlığının, ülkedeki yabancı ajan yasasının kabul edilmesine karşı eleştirilerine, FARA’ya atıfla; “Sizin olabiliyor da, bizim neden olamıyor” diyerek yanıt verdi.
Otoriter ülkelerdeki keyfi kullanım
Elbette, FARA ve AB’nin Direktif Taslağı ile Rusya, Gürcistan ve Kırgızistan’ın yasaları arasında önemli farklar var. Elbette bu, FARA ve AB Direktifi’nin kendisinin eleştirilecek yönleri olmadığı anlamına gelmiyor. Ama Rusya, Gürcistan ve Kırgızistan’daki yasa ve/veya tasarı örneklerinde, “yabancı ajan” addedilenlerin, yabancı bir hükümet, siyasi parti, işletme veya birey adına faaliyet yürütmesine gerek yok. “Yabancı ajan”, “etki ajanı” ve “yabancı çıkar temsilcisi” olarak damgalananların gerçekten bir dış bağının kanıtlanmasına bile gerek yok.
Rusya’nın 2012 yılında yabancı ajanlar yasasını yürürlüğe koymasından bu yana, yetkililerin bir sivil toplum kuruluşunun yabancı ajan olup olmadığını belirlemek için “siyasi faaliyet”, “yabancı finansman” ve “yabancı nüfuz” gibi belirsiz hukuki kavramlar kullanılıyor. Bu muğlak hukuki kavramlar, yürütme makamlarının ve mahkemelerin kanunu istedikleri kadar geniş yorumlamalarına ve kimin yabancı ajan olup olmadığına keyfi olarak karar vermelerine olanak tanıyor. Rusya’da, “yabancı ajan” olarak etiketlenen kuruluşlar devlet okullarında eğitim faaliyetleri yürütemez, halka açık etkinlikler düzenleyemez, çocuklara yönelik materyal üretemez veya dağıtamaz. Yabancı ajan olarak belirlenen gruplar sıklıkla alenen damgalanıyor; evrak işlerine gömülüyor ve bürokratik tacize maruz kalıyorlar.
Üstelik, söz konusu yasaların kapsamı da genişledikçe genişliyor: Rusya’da 2017’de STK’lar dışında, medya kuruluşları ve 2019’da da, sosyal medya üzerinden yayın yapan ve görüş belirtenler “yabancı ajan” olarak etkiketlenme riski altına girdi. 2021’de askeri ve güvenlik güçleri ilintili her konuda görüş bildirenler etki ajanı kapsamına girme riskiyle karşı karşıya kaldı. 2022’den beriyse, Ukrayna Savaşı’nın başlamasıyla, çıkarılan sansür yasalarının da “yabancı ajan” düzenlemeleriyle birleşti. Savaş karşıtı, savaştaki başarıyı sorgulayan, muhalif veya bir şekilde Kremlin’e ters düşecek görüş bildiren herkes, yargı tehdidiyle karşı karşıya kalıyor.
“Yabancı ajan” yasalarının bu geniş ve keyfi sınıflandırması sadece Rusya’ya özgü değil. Bir rejim ne kadar otoriterse, bu yasaların sivil toplum üzerindeki olumsuz sonuçları da o kadar fazla oluyor. Dahası, devlet mensupları ve siyasetçilerin “yabancı ajan” olarak damgalananları “vatan hainliği” ile itham eden söylemleri, toplum genelinde STK’lara, insan hakları aktivistlerinin ve elbette, “yabancı ajan” olarak damgalanan sıradan vatandaşlara, “vebalı” muamelesi yapılmasına yol açıyor.
“Yabancı ajan” yasaları, uluslararası mahkemelerde de dava konusu oluyor. Haziran 2022’de, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Rusya’nın yabancı ajan sayılan STK’lar açısından toplanma ve örgütlenme özgürlüğü hakkını ihlal ettiğine karar vermişti. Avrupa Adalet Divanı da, Macaristan’ın yabancı ajanlara ilişkin yasasının bireysel hak ve özgürlükleri haksız yere ihlal ettiğine ve Avrupa Birliği İnsan Hakları Şartı’na aykırı olduğuna karar hükmetti. Eğer yasalaşırsa, Türkiye’nin “etki ajanı” yasası da, muhakkak AİHM önünde Türkiye aleyhine yeni davaların yığılmasına neden olacak. Bunun ötesinde, “etki ajanlığı” düzenlemelerini, birbirleri aleyhine kullanmak isteyen bireyler, şirketler ve kurumlar da söz konusu olabilir. Türkiye’de daha önce de yargıda örneğini görmediğimiz durumlar da değil bunlar. Sonuçta, “etki ajanlığı” tasarısının yasalaşması, “Pandora’nın Kutusu”nun açılmasından farksız Türkiye için.