Paris Caddesi; Yağmurlu Gün (Fransızca: Rue de Paris, temps de pluie), Fransız sanatçı Gustave Caillebotte'un (1848–1894) 1877 tarihli büyük yağlıboya tablosudur. Kaynak: Chicago Sanat Enstitüsü.

Jül Vern Seyahat Acentesi: Victoria’nın güvertesinde

“Yolcular iki çarpıcı zıtlık oluşturuyor. Gemide çok kibar ve sevimli insanlar olduğu gibi, çok görgüsüz ve kaba insanlar da var. Tanıştığım iki zeki İskoç kadın dünyayı iki yıldır dolaşıyorlar. Gülüşü yüzündeki tatlılıkla yarışan İrlandalı bir kadın tek başına Avustralya’ya gidiyor.”

İLHAMİ ALGÖR

25.05.2024

Nellie, giysilerini değiştirip güverteye çıktı. Diğer yolcular, yazlık giysiler içinde tembel tembel uzanıyor ya da uzun bir tente ile güneşin yakıcılığından korunan güvertede geziniyorlardı. Bir kenarda oturup not defterini açtı: 

“Deniz  pürüzsüz, kadifemsi görünümlü, şimdiye kadar gördüğüm en mavi deniz. Hava bir gül yaprağı kadar yumuşak, insanın hayalini kurduğu ama nadiren bulduğu ılık bir bir hava. Burada, yabancı insanların arasında, yabancı sularda tek başıma dururken, hayatın ne kadar tatlı olduğunu düşünüyorum.” 

Öğleye doğru, Kalküta’da kamu hizmetinde çalışmış bir İngiliz ile tanıştı. Adam son yirmi yıldır Hindistan’daydı ve bu süre zarfında defalarca İngiltere’yi ziyaret etmişti. Nellie, gazetecilik refleksi ile “20 yıl Hindistan’da hangi kamuya hizmet ettiniz?” sorusu eşiğine geldi ama eşiği geçmedi. 

Adam, Calais-Brindisi treninde Nellie ile aynı yolculuğu yaptığını, kendisini trende farkettiğini söyledi. Nellie’nin yalnız seyahat ettiğini öğrenince vaktinin çoğunu onun rahatı, keyfi ile ilgilenmeye ayırdı. Böylece Nellie, bir an için aklından geçirdiği “20 yıl Hindistan’da hangi kamuya hizmet ettiniz?” sorusundan uzaklaştı.

Güvertede gemi kaptanı etrafında  garip bir hareketlilik vardı. Kaptan cins bir adamdı, haza öküzdü. Kabalık konusunda müstesna bir şahsiyet idi. Nellie kaptan’a bir mektup getirmişti ama kaptan ne notu ne de Nellie’yi umursadı.  

Başka biri, Hong Kong’a amcasının bankasına girmek için giden parlak yüzlü, neşeli bir çocuk da kaptan’a bir mektup getirmişti. Güvertede kendini tanıttı ve mektubu uzattı. Okuma süresi bırakarak nezaketle bir adım uzaklaştı. Kaptan mektubu okudu, dikkatlice katladı, cebine koydu ve çocuğa tek kelime etmeden uzaklaştı! Kaptan aynı hödüklüğü, Çin’e giden İspanyol bir diplomat’a da yaptı. 

Nellie, yalnız kaldıkça not defterini açıyordu: “Yolcular iki çarpıcı zıtlık oluşturuyor. Gemide çok kibar ve sevimli insanlar olduğu gibi, çok görgüsüz ve kaba insanlar da var. Tanıştığım iki zeki İskoç kadın dünyayı iki yıldır dolaşıyorlar. Gülüşü yüzündeki tatlılıkla yarışan İrlandalı bir kadın tek başına Avustralya’ya gidiyor. Kabin arkadaşım Yeni Zelanda’ya gidiyor ama yanında erkek kardeşi var.” 

Gündüzleri erkekler kriket ve kağıt oynuyorlardı. Bazı akşamları şarkılar söyleniyor, bazen de ikinci sınıf güverteye çıkıp yolcuların yaptığı müzikleri dinliyorlardı. İkinci sınıf güvertenin yolcuları hakikaten güzel müzik yapıyorlardı. 

Nellie’nin en çok hoşlandığı, güvertede, denizcilerin yemek yedikleri yerin üstünde ki karanlık köşede oturmak ve denizcilerin akşam yemeklerine her zaman eşlik eden bir tom-tom ve garip bir müzikal ilahinin seslerini dinlemekti.  Not defterini denizciler için açtı: 

“Laskarlar. Görünüşleri ilginç değil. Akşam yemeklerinde onları duymak kadar görebilseydim, benim için cazibelerini kaybederlerdi. Hayatımda gördüğüm en dağınık görünümlü denizciler. Bir çift beyaz muslin donun üzerine, eski zamanların gece gömleğine çok benzeyen uzun bir muslin slip giyiyorlar. Bunu bellerine renkli bir mendille bağlıyor ve başlarına neşeyle renklendirilmiş türbanlar takıyorlar, ki bu türbanlar aslında saman bir taçtan başka bir şey değil. Başın etrafına eşarp şeklinde parlak bir kumaş parçası sarılıyor. Kahverengi ayakları her zaman çıplak. Yelkenleri açarken tüm denizcilerin yaptığı gibi ilahi söylüyorlar ama bunun dışında asık suratlı, suratsız bir grup halinde ve bir maymun sürüsü gibi geminin üzerinde dolanıyorlar.”

Bazen güvertede, gemi bandosunun berbat müziği eşliğinde dans ediliyordu. Bando üyeleri müzik yaptıkları zamanlar dışında bulaşık yıkıyorlardı. Yine de bir önceki bando ekibinden daha şanslıydılar. Önceki ekibe, müzik dışı zamanlarda güverte fırçalatılıyordu. Elleri harap olmuştu. Artık müzik yapamaz hale geldiler ve işten çıkarıldılar. Yeni müzisyenlere güverte fırçalamak yerine bulaşık işi verildi.

Nellie, akşam yemeği için elbise değiştirmeye kamarasına döndüğünde kapı altından atılmış bir not buldu: “Hanımefendi, Laskarlar maymun değil profesyonel denizcilerdir ve beyaz adama gülümsememek için nedenleri var. İmza: zamanda tozuyan” 

*

Haftaya: Bay Fogg ve Jean, Süveyş yolundalar