Siyasi cinayetler: Slovakya’dan Türkiye’ye

Türkiye’deki “normalleşme” tartışmalarının bir benzeri de, Slovakya’da yaşanıyor. Gerçekten “normalleşebilmek” için de, karanlık ilişkilerin tetiğini çektirttiği siyasi cinayetlerin asıl faillerinin hukuk çerçevesinde cezalandırılabilmesi gerekiyor

SEZİN ÖNEY

26.05.2024

Bir siyasi cinayet çözülmeyince, yeni bir siyasi cinayetin de tetiği çekilmiş oluyor. Türkiye’de de, Tahir Elçi cinayeti çözülmediği için Sinan Ateş suikasti gerçekleşti. Tahir Elçi suikastine de, Türkiye tarihindeki arka planı tam olarak ortaya konamayan; asıl faillerin “meçhul kaldığı” siyasi cinayetler silsilesi neden oldu.

Cumartesi Anneleri/İnsanları, 25 Mayıs’ta faili meçhul yakınları için 1000. kez toplandılar: 27 Mayıs 1995’ten beri, yaklaşık 30 yıllık bir hak mücadelesinden bahsediyoruz. 

30 yıldır verilen bir adalet mücadelesinin bir yere gitmediğini düşünebilirsiniz ancak, Cumartesi Anneleri de bir yere gitmiyorlar. Tıpkı, Türkiye’nin toplumsal muhalefeti gibi, tüm baskılar, ötekileştirmeler, yıldırma çabalarına rağmen ısrarla “adalet” arayışındalar. Binlerce kişi de, bilfiil Cumartesi Anneleri’nin yanında, 1000. buluşmalarında onlarla beraberdi. İstanbul’da Galatasaray Meydanı’nda olamayanlar da, Cumartesi Anneleri’ne sanal ortamda “karanfiller” bırakarak desteklerini ortaya koydular.

Cumartesi Anneleri’nin “çözmeye” çalıştığı, sadece kendileri için kördüğüm olmuş bir adalet değil: Siyasi cinayetler, politikanın “toksikleştiği” ortamlarda gerçekleşiyor. Türkiye’nin her daim puslu; siyaset cinayetlerle de iyice karanlıklaşan politik atmosferinin temizlenmesi için mücadele ediyorlar. Politikanın toksikleştirilmesi, kutuplaşma aracı olarak kullanılması; son kertede de, siyasi cinayetlerle, ülkenin üzerine karanlık bir perde indirilmesi  çoğu zaman, yolsuzlukları ve devlet içindeki illegal yapıları gizlemek için…

Slovakya’da Başbakan Robert Fico’nun uğradığı suikast girişimini Türkiye’de fazla konuşamadık kendi yoğun gündemimizden. Avrupa Birliği üyesi Slovakya’nın göbeğindeki Slovakya’daki bu siyasi suikast de, “toksik” siyasi ortama bağlanıyordu. 

Gazeteci cinayeti aydınlatılmayınca…

Slovakya’nın yakın geçmişindeki ilk siyasi cinayet değil bu. Dediğimiz gibi, bir siyasi cinayet, “gerçek faili meçhul” bırakılınca; arka planı tamamen aydınlatılıp, sorumlularının tümü yargı yoluyla hukuk çerçevesinde gereken cezaları almayınca, gelecekteki bir siyasi cinayetin tetiği de çekilmiş oluyor.

Slovakya’da da, 2018 yılında araştırmacı gazeteci Ján Kuciak, nişanlısı Martina Kušnírová ile beraber öldürülmüştü. Bu cinayet  karanlıkta bırakılıp, siyasi ortam da giderek daha kutuplaşmış ve “puslu” hale geldikçe, Başbakan Fico’nun kendisi 15 Mayıs’taki suikast girişimiyle az  kalsın hayatını kaybediyordu. Genel kanaat, Başbakan Fico’nun vurulmasına giden yolun taşlarını, Slovak siyasetini çevreleyen zehirli atmosfer, “karalama kampanyaları” ve sınır tanımayan nefret söyleminden kaynaklandığı.

Vurulan Fico’nun kendisi de, popülist bir siyasetçi olarak ülkedeki ağır kutuplaşmaya “katkıda bulunmuş” bir siyasetçi. Son yirmi yıldır, Slovak siyasetinin en baskın figürü olan Fico, dört kez başbakanlık yaptı. Partisi Smer-SD de, hep polemiklerin odağında olmuş; kutuplaştırmayla büyümüş bir siyasi hareket. 

2018’de gazeteci Ján Kuciak öldürülmesi, Fico’nun da siyasi bir krize sürüklenmesine neden oldu. Kuciak, Slovak siyasetindeki en yüksek çevrelerdeki yolsuzluğu ve Slovak siyasetçiler ile İtalyan ‘Ndrangheta mafya klanı arasındaki potansiyel bağlantıları araştırıyordu. Kuciak’ın öldürülmesi, toplumda yolsuzlukla mücadele konusundaki güçlü bir talebin ortaua çıkmasına neden oldu. Fico, cinayetin gerçekleştiği yıl, başbakanlıktan istifa etmek zorunda kaldı ve partisi de 2020 seçimlerindeki yenilgiye uğradı.

Ancak Fico, kendi liderliği ardından Kovid 19 pandemisinin yarattığı sarsıntıları, artan pahalılık ve görev süresi dolmadan dağılan kaotik bir hükümetin yarattığı sarsıntıları deneyimleyen Slovakya’ya “istikrar, düzen ve güçlü liderlik” vaadiyle siyasetin zirvesine 2023’te geri döndü. Fico, üç partili bir koalisyon kurdu ve bu koalisyon sadece yargının iyice siyasallaşmasına neden olan agresif politikalar uyguladı. Sivil toplumu ve medyayı etkileyen, Türkiye’de de gündeme gelen “etki ajanlığı yasa tasarısı” tarzı düzenlemelerle sivil toplum ve medyayı, iyiden iyiye kuşattı. 

Bu tablo karşısında da, ülke içinde ve dışında pek çok kişi, Fico’yu Slovakya’da demokrasisinin ve hukukun üstünlüğünün aşınmasına yol açtığı gerekçesiyle eleştirdi. Suikast girişiminin hemen ardındansa, iktidardaki koalisyondan çok sayıda siyasetçi, liberalleri ve ilericileri suçladı; hatta bir başbakan yardımcısı, Fico’yu eleştiren muhalif siyasetçilerin ve gazetecilerin “ellerinde kan olduğunu” öne sürdü.

“Siyasi kutuplaşmaya” karşı parlamento kararı

Her ne kadar Slovakya’da hükümetin ilk tepkisi, Fico’yu eleştirenleri suçlamak olsa da; bu da, toplum genelinde bir karşı tepki doğurdu. Ve Slovakya parlamentosu, “siyasi nefrete karşı” bir belge oluşturarak, oybirliğiyle bu kararı onayladı. 

Fico’nun vurulmasının ardından yaklaşık bir hafta sonra, 21 Mayıs’ta toplanan Slovakya Parlamentosu, 130 milletvekilinin tümünün desteğiyle, siyasi partilerin, sivil kuruluşların ve medyanın seçim sonuçlarına saygı duyması ve “demokratik olarak seçilmiş hükümete karşı nefret söylemi kullanmaktan kaçınması” yönünde bir karar aldı. 

Kararda, insanların siyasi görüşlerinden dolayı nefretin hedefi haline getirilmemesi çağrısında bulunuluyor ve şöyle deniyor: “Çoğulculuk, çeşitlilik ve diğer görüşlere saygı her türlü özgür ve demokratik toplumun temeli olduğundan, insanlar siyasi görüşlerinden dolayı nefretin hedefi haline gelmemelidir.”

Kabul edilen belgede, özellikle medya, sivil toplum ve siyasi  partilerden; ülkede, toplumsal uzlaşma, istikrar ve barışa katkıda bulunmaları ve nefret dolu söylemlere son vermelerini talep ediliyor. Özellikle, medyaya özel vurgu da yapılıyor: sağlıklı bir toplumda sorumlu ve eleştirel gazetecilerin rolünün vazgeçilmez olduğu, “ancak, gazetecilerin çalışmalarının nefreti yaymaya değil gerçeklere dayanması gerektiği” belirtiliyor. 

Her ne kadar kararın öngördüğü cezai yaptırımlar yoksa da, yeni yasal düzenlemelerin de önünü açacak bir çerçevede sunuluyor. Hükümet, devlet yetkililerine ve sıradan insanlara yönelik siyasi amaçlı şiddet içeren saldırıların önlenmesi için uygun güvenlik tedbirlerini almaya teşvik ediliyor.

Bu karar, Slovakya’da siyasi kutuplaşmaya son verecek bir adım olabilecek mi? Fico’ya karşı suikast girişimi, gazeteci Kuciak cinayeti ve mafya-siyaset-iş dünyasının iç içe geçtiği karanlık ilişkiler aydınlatılabilmeye başlanacak mı?

Görüldüğü gibi, Türkiye’deki “normalleşme” tartışmalarının bir benzeri de, Slovakya’da yaşanıyor. Gerçekten “normalleşebilmek” için de, karanlık ilişkilerin tetiğini çektirttiği siyasi cinayetlerin asıl faillerinin hukuk çerçevesinde cezalandırılabilmesi gerekiyor. Bakalım, Türkiye ve Slovakya, puslu ortamlarını arındıracak iradeyi ortaya koyup, gelecek siyasi cinayetlerin tetiğini boşa alabilecek mi?