Selahattin Demirtaş.

Bilmediğimiz planlar yapılıyor

Sizler Selahattin Demirtaş’ı dışlayarak, Can Atalay’ı Meclise getirmeyerek, Gezi olaylarında tutuklu olanları ve eline asla silah almayan Kürt siyasetçileri öteleyerek, bir barış inşa edemezsiniz

ESMERAY

29.10.2024

Ben bu yazıyı, hem bir Kürt olarak, hem de bir LGBTİ+ bireyi olarak aklınıza hayalinize belki de gelmeyecek ağır bedeller ödeyen biri olarak yazıyorum.

Son zamanlarda malum hiç beklemediğimiz kişiden beklenmedik bir teklif geldi ve herkesi şok etti. Biz halk olarak şok olduk aslında hem Kürtler, hem de Türk milliyetçileri oldukça şaşırdık bu çıkışa. Çünkü o el hiç beklenmedik bir yerden geliyordu. Öcalan’a çağrı yapılmadan bir gün önce Devlet Bahçeli’nin DEM Parti’ye yönelip el sıkmaya gittiğinde bir milletvekili kadının adeta kendini gizlemek için arkaya doğru gittiğini ve aynı anda arka taraflarda paldır küldür koşarak gelen bir erkek milletvekilinin Bahçeli’nin elini nasıl sıktığına şahit olduk hepimiz. Ben Esmeray olarak dizlerime vurdum. “Eyvah eyvah!”, dedim. Zaten yukarda da yazdığım gibi ertesi gün Öcalan’ın çağrısı gerçekleşti. Bunlar ne zaman Kürtlere el uzatırsa, arkasından mutlaka bir kan dökülür bunu defalarca deneyimledik ve gördük. Ve nihayetinde ışık hızıyla kan dökülmeye başlandı. Bu arada şiddet nereden gelirse gelsin lanet olsun. Sürekli bir biçimde şiddet uygulanarak hiçbir sonuca varmayacağımızı biliyoruz. Ama bu kadar çabuk olabileceğini tahmin etmemiştim.

Şu anda ben bu yazıyı yazarken İsrail, Lübnan’da ve Gazze’de bir yandan bomba yağdırıyor; diğer yandan da Türkiye, Rojava’da aynı şekilde bomba yağdırıyor. Biz Kürt yaşlılar, yaşlılar diyorum özellikle artık teneşirde cenaze yıkamak istemiyoruz, ağıt yakmak istemiyoruz, takatimiz kalmadı. Her iki taraftan da dünyayı bırakacağımız gencecik insanlar ölüyor. Zaten savaşın en büyük mağduru da kadınlar ve çocuklar oluyor. Birçok insan aynı şeyi söyledi fakat ben de sormak istiyorum. Bahçeli durup dururken böyle bir açıklama yapacak ne akla ne merhamete ne de güce sahiptir. Belki de bizim bilmediğimiz bazı anlaşmalar, planlar yapılıyor. Yani şimdi elinizi uzatıyorsunuz, bu kadar çocuk katliamlarının olduğu bir dönemde ve her fırsatta bebek katili dediğiniz birisini Meclise hangi mantığa sığarak çağırıyorsunuz? Ve bunu yaparken de  halkın yüzde yetmişine yakın iradesi olarak gördüğü Selahattin Demirtaş’ı açık bir şekilde devre dışı bırakıyorsunuz.? Madem barış diyorsunuz milletvekili Can Atalay neden cezaevinde? Direkt, Demirtaş’ı dışlamanız kendinizce başka muhataplar oluşturmanız zaten samimi olmadığınızı gösteriyor ve mide bulandırıyor. En azından benim midem bulandı.

Dediğim gibi hem Kürt yakınlarımı, hem de LGBTİ+yakınlarımı gömen bir birey olarak herkese soru sorma hakkı buluyorum kendimde! DEM Parti, neden tam anlayabileceğimiz somut bir açıklama yapmıyor? Mesela, Demirtaş’ın dışlandığını güçlü bir dille eleştirmiyor? Siz ne yapmaya çalışıyorsunuz?

Hepiniz biliyorsunuz ki, Kürt illerinde anket yapın, halkın yüzde doksanına yakını kesinlikle artık savaş istemiyor ve tek bir evlatlarını kaybetmeye tahammülleri yok. Tam da halkın bu taleplerini bir irade olarak Selahattin Demirtaş dile getiriyordu. Efendiler, sizler Selahattin Demirtaş’ı dışlayarak, Can Atalay’ı meclise getirmeyerek, Gezi olaylarında tutuklu olanları ve eline asla silah almayan Kürt siyasetçileri öteleyerek, bir barış inşa edemezsiniz. 

Her gün ortalama 3 kadının öldürüldüğü bir ortamda, LGBTİ+’ları bırakın öteleştirmeyi, kuyuya atarak bir demokrasiden, insan haklarından bahsedemezsiniz diyeceğim ama ancak sadece bahsedebilirsiniz. Bir grubu arkada bırakarak dünyanın hiçbir coğrafyasında demokrasi ve refah içinde yaşamayı inşa etmeniz mümkün değildir. Zaten ülke kalbur gibi olmuş. Ülkenin bütün kurumları çürümüş adeta, nereye el atarsanız, elinizde kalıyor. Sistematik bir şekilde her yere kötülük inşa ettiniz. Daha neyi göreceğiz acaba?

Bu ülke naklen hayvan katliamlarını gördü, yetmedi daha yeni doğmuş bebekler üzerinden ticaret yapıldı. Şimdi buralardan başlamaz isek nasıl barış inşa edeceğiz? Ya Narin…! Ah Narin…! Ah Narinler…! Küçücük bir köy, küçücük bir kız çocuğunu öldürmüşler, dünyanın en güçlü ordusunun elinde olduğunu iddia eden ülke, istediği zaman türlü işkenceler yaparak insanları konuşturabilecek güçte olan ülke, bir tek benim güzel Narin’imin katilini bulmaktan acizler. Bizim buna inanacağımızı mı zannediyorsunuz? Önce Narinlerin katilini bulun.

Elbette hepimiz barışı istiyoruz. Ama nasıl bir barış? Şunu belirteyim, barış kavga eden iki tarafın arasında olur. Dolayısıyla iki tarafın birbiri ile görüşmesi kadar normal bir şey olamaz. Mesela köylerde olan aşiret kavgalarında, ağalar beyler büyükler, barış içinde devreye girer. Kavgalı olan tarafların tüm bireyleri çağrılır. Ondan sonra karşılıklı anlaşma için ödünler verilir. Mesela diyelim bir tarla için kavga çıkmışsa, o tarla ya meraya salınır ya da her iki taraf ortaklaşa eker vb. Şimdi olacak olan barışta da hiçbir taraf dışarda bırakılmadan olması gerekir. Son seçimlerden önce muhalif demokrat ve sol siyasi partiler, birden bire LGBTİ+ bireylerle aralarına mesafe koydular. LGBTİ+ kavramını tüzüğünden çıkartacak kadar. Aklıma kötü kötü şeyler geliyor. Neyse… Bunu da önümüzdeki yazılarımda belirteceğim.