Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in görevden alınarak yerine kayyım atanmasının ardından Demokrasi Nöbeti başlatılmıştı.

Ganimet ekonomisinin geldiği yerdeyiz

Belediyelerde kayyım atamaların altında da siyasi gerekçelerden çok çökme arayışı yatmaktadır; İstanbul’da CHP’li belediyelere kayyım atama işinin Esenkent ve Beşiktaş’tan başlanmış olması da manidardır çünkü bu iki ilçe rantın en yüksek olduğu yerlerdir

ESER KARAKAŞ

06.02.2025

Osmanlı ve maalesef Cumhuriyet ekonomileri ağırlıklı olarak ganimet kültürüne dayanır; üretimin çok güçlü olmadığı yerlerde, hatta üretimin pek makbul sayılmadığı ülkelerde ganimet kültürü temel iktisadi kültürdür.

Rahmetli Profesör Sencer Divitçioğlu’nun “Asya Üretim Tarzı ve Osmanlı Toplumu” kitabının yayınlanması sonrası da günümüz ekonomik anlayışını analiz etmek için ganimet kavramı daha sık kullanılmaktadır.

Yukarıda kullandığım “üretimin pek makbul sayılmadığı ülkelerde…” ifadesi kimseyi şaşırtmasın, üretim sürecinin sonunda ortaya bir mal çıkar, İngilizceye bu mal kelimesini “good” kelimesi ile tercüme ediyoruz, Fransızcaya da “bien” kelimesi ile.

Londra’da sokakta bir kadına “siz iyi (good) bir kadınsınız” derseniz güler geçer kadın aynen Paris’te bir kadına “siz iyi (bien) bir kadınsınız” dediğiniz zaman kadının hoşuna gideceği gibi.

Bizde ise sokakta bir kadına “siz mal (good, bien) bir kadınsınız” derseniz başınıza neler geleceğini isterseniz bir düşünün; buradan da bizdeki iktisat kültürü üzerine biraz kafa yorun ve gelin fakirlik aşamasını biraz da bu açıdan değerlendirin.

Gelelim ganimet ekonomisine…

Prof. Divitçioğlu Osmanlı ekonomisinde içeride Marksist anlamda artık ürünün devlete ait olduğunu (artık ürün üstün otorite olan devlete aittir), artık ürüne devlet ricalinin el koyduğunu, kaynak transferinin yoğunluklu olarak dışa dönük ganimet ve vergi ile yapıldığını yazar,[1] başka türlü Budapeşte’de, Belgrat’ta, Atina’da, Kahire’de neden bu kadar uzun kaldığımızı açıklamak zordur.

Ama her şeyin bir sonu vardır, 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başında bu ganimet/vergi değer aktarımının fiili olarak sonuna gelinmiştir ama malum bazı üstyapı kurumları, ganimet kültürü zamana dirençli olabiliyorlar, dış ganimet bittiyse de iç ganimetin köküne kıran mı girmiştir?

Bir gazete yazısında çok detaya girmeyeceğim ama 1915 (tehcir), 1942 (Varlık vergisi faciası), 1955 (6-7 Eylül faciası), 1964 (İstanbul Rumlarının bir bölümü), 2016 (mülkiyete çökme) ve son günlerde gerektiği tepkiyi almayan ve 4 Şubat 2025 Salı tarihli, 32801 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan DDK ve TMSF’ye mülkiyet hakları üzerinde büyük, hukuk dışı tasarruf olanakları veren yasa çok net örneklerdir.

Ganimetin menşei değişmiş Cumhuriyet ile ama özü, mantığı pek değişmemiş, ganimet yerli ve milli haline gelmiş ama ganimet kültürü tam gaz sürüyor.

85 milyonluk toplumumuzda 30 milyon kişi çalışıyor, gözüküyor, bu 30 milyonun 5 milyonu tarımda çalışıyor, ne kadarı gizli işsiz hiç belli değil, 5 milyon kamu çalışanı var, çok yaygın küçük esnaf, bakkallık, çakallık, simitçilik, haşlanmış mısır satıcılığı, lokantaların önündeki değnekçiler dahil.

Bazı aksi iddialara rağmen, Daron Acemoğlu’nun söylediği gibi faktör verimliliğinin çok düşük olduğu bir ekonomide bu ekonomi manzarasının Cumhuriyet ile maalesef çok değişmediği görülmektedir.

Bugün olduğu gibi ekonominin krize girdiği konjonktürlerde iç ganimet arayışı daha da artmaktadır ama çok küçük de olsa dış ganimet hırsı ve geleneği devam da etmektedir, Kuzey Suriye’de zeytinyağına, Afrin’de zeytin ağaçlarına nasıl ganimet muamelesi çekildiğini çok iyi hatırlıyoruz.

Son numara TMSF’nin şirketlerin yönetimine bir davayı gerekçe göstererek kayyım atama yasası (!!!!!); hukuken bir davanın varlığı ile, mülkiyet yasadışı elde edilmemiş ise, bir suç parasına dayanmıyor ise bir şirketin yönetimine kayyım atamak bir hukuk devletinde düşünülebilecek bir şey değildir.

Aynı torba yasada (ne demek ise) DDK’ya tanınan yeni yetkiler de iç ganimete el koyma arayışının ürünüdür.

Belediyelerde kayyım atamaların altında da siyasi gerekçelerden çok çökme arayışı yatmaktadır; İstanbul’da CHP’li belediyelere kayyım atama işinin Esenkent ve Beşiktaş’tan başlanmış olması da manidardır çünkü bu iki ilçe rantın en yüksek olduğu yerlerdir.

Ganimet kültürünün egemen olduğu, üretimin olmadığı, mal (üretilen şey) kelimesinin fahişelik ile eşanlamlı kullanılabildiği bir yerde zaten başka ne beklenebilir idi!

 

[1] Prof. Sencer Divitçioğlu, Asya Üretim Tarzı ve Osmanlı Toplumu, Sermet Matbaası, 1981, s. 74.