Cilvegözü’ndeki Lağımda Yeni Aktörler

Cilvegözü gümrüğündeki kirli çarkı, valilik personeli A.D. tek başına yürütmüyor. Adlarına ulaştığım üç şüpheli daha söz konusu: Yüzbaşı E.Ç., AFAD görevlisi M.S. ve gümrük muayene memuru O.G.

ASLIHAN GENÇAY

02.07.2025

Geçen hafta, Cilvegözü sınır kapısında dönen dolapları, yolsuzlukları anlatmış ve araştırmalarımın sonucunu paylaşacağımı belirtmiştim. Bugün devam edeceğiz.

Elbette ki Cilvegözü gümrüğündeki kirli çarkı, valilik personeli A.D. tek başına yürütmüyor. Adlarına ulaştığım üç şüpheli daha söz konusu. Bu şüpheliler; yüzbaşı E.Ç., AFAD görevlisi M.S. ve gümrük muayene memuru O.G. Çarkta bu kişilerin de adı geçiyor.

Çarkta yer alan kişilerin, yasadışı düzenekten paylarını almaları için oluşturdukları bir para havuzu mevcut. Gümrük muayene memuru O.G.’nin organizasyonunu yaptığı havuzdan, O.G’nin yanı sıra valilik personeli A.D., yüzbaşı E.Ç. ve AFAD görevlisi M.S. pay alıyor. O.G.’nin öne çıkan niteliği, pek çok memurun Cilvegözü gümrüğünden tayini çıkmasına rağmen, onun yıllardır aynı görevde kalması.

M.S. ise bazen AFAD görevlisi kimliğini kullanarak, bazen de MİT yöneticisi, AKOM müdürü veya önemli bir devlet görevlisi rollerine bürünüp, düzenli olarak Suriye’ye gidip gelen bir şahıs. Tabii bu gidiş gelişler, M.S. açısından oldukça masraflı olabiliyor. Bu nedenle dolarlar kazandıkları düzenek adına hallettiği işler için taşıma, nakliye ve haraç ödemelerini, mevzubahis para havuzundan karşılıyor. M.S.’nin, özellikle istihbaratçı kimliğine büründüğünde, kirli işlerini halledebilmek için pek çok kişiyle para ilişkisi kurduğu bilgisine de ulaştım.

Belirtmeliyim ki yukarıda saydıklarım, M.S.’nin ilk yolsuzlukları değil. Hataylıların verdiği bilgilere göre M.S.’nin kimlik ismi aslında Ç.S. ve Lütfü Savaş döneminde Hatay Büyükşehir Belediyesi’ne, ardından da Reyhanlı Belediyesi’ne ATM/bankamatik memuru olarak yerleştirilen, yani işe gitmeden maaş alan bir isim. Karşılığındaysa bizzat Lütfü Savaş’ın muhbiri olarak çalışmış.

Lakin Lütfü Savaş’ın kirli yönetimi bitse de M.S.’nin icraatları bitmiyor.

Önce İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin, Hatay halkına hizmet versin, gıda, giyecek, ihtiyaç dağıtsın diye Reyhanlı Belediyesi’ne gönderdiği karavanı zimmetine geçirerek, Cilvegözü düzeneğindeki suç ortağı A.D.’nin sahibi olduğu tır garajına saklıyor. A.D.’nin bu tır garajını nasıl elde ettiğini, geçen haftaki yazımda anlatmıştım.

Yaptığı yolsuzluğun fark edilmesi üzerine M.S. karavanı, Reyhanlı Belediyesi’ne iade etmek zorunda kalıyor. Elbette diğer iddialar gibi bu konuyu da M.S.’ye sordum; “Karavan bizzat bana gönderildi, o yüzden garaja koydum, sonrasında ise Reyhanlı Belediyesi’ne hibe ettim.” cevabını verdi ve hakkındaki suçlamaları reddetti.

Oysa İBB’nin, M.S.’nin şahsına değil, Hatay halkına yardım için belediyelere gönderdiği bir karavandı söz konusu olan. Fakat pek yüce gönüllü M.S. karavanı Reyhanlı Belediyesi’ne hibe etmişti!

Bitmedi: Yine deprem döneminde enkaz altında kalan insanları kurtarmak için Hatay’a gönderilen jeneratörleri de belediye personeli olarak teslim aldı M.S. Fakat jeneratörleri, enkazlara ve ihtiyaç sahiplerine dağıtmak yerine, kendi evine taşıttı. Bu zimmete geçirme faaliyeti, Hatay halkının M.S. jeneratörleri evine taşırken çektikleri videolarla sabit.

Anlayacağınız, deprem döneminde halk enkaz altında inim inim inlerken, belki pek çok hayatın kurtarılmasında faydası olabilecek malzemeleri zimmetine geçiren M.S. şimdi de Cilvegözü sınır kapısında, diğer arkadaşlarıyla birlikte cebini doldurmaya devam ediyor.

Vali yardımcısı lağımı gördü

Kısa süre önce Hatay’da görev yapan bir vali yardımcısı, Cilvegözü Kara Hudut Kapısı ve Kumlu Kara Hudut Kapısı Mülki İdare Amirliği sorumluluğuna atandıktan sonra, Cilvegözü’nde dönen dolapları görür.

Fakat çarkta yer alan ve yöneten Ankara’daki kişilerin adını duyunca işin rengi değişir. Vali yardımcısı, gerek bu çarka dahil olmamak için gerekse Ankara’daki isimlerin ona bulaşmasını istemediğinden, henüz bir senesi dahi dolmadan tayinini ister ve üstlerine “Beni buradan alın.” der.

Vali yardımcısı, talebi üzerine farklı bir ile vali yardımcısı olarak atanır ve onun sorumluluk alanlarına başka bir vali yardımcısı bakmaya başlar.

Bugün Cilvegözü sınır kapısından sorumlu vali yardımcısının, bir önceki gibi olmadığına ve pek çok usulsüzlüğe ses çıkarmadığına dair ciddi iddialar mevcut.

Yanı sıra ulaştığım bilgilerde bir milletvekilinin, kaymakamın ve siyasi parti il başkanının da adları geçiyor. Bu bilgileri, önümüzdeki günlerde kamuoyuyla paylaşacağım.

Ankara’daki isimler

Aslına bakarsanız Cilvegözü’ndeki kirli çark, eskiden pek güzel işlerdi. Bu nedenle de yeniden canlandırılmak istendi.

Gümrükteki bu çarkın, Ankara’ya ve herkesin tanıdığı isimlere uzandığından bahsetmiştik. Tam da bu nedenle lağımı bilenler dahi, Ankara’daki iki büyük patronun adını duyduktan sonra; “Ben onlarla baş edemem.” diyerek ya susuyor ve görmezden geliyor ya da bölgeden kaçıyor.

Savcıların, soruşturma açmaya cesaret edemediklerine dair iddialar da mevcut.

Soruları kim cevaplayacak?

Öncelikle elimdeki bilgi ve belgeleri, İçişleri Bakanlığına teslim edeceğimi belirtmek isterim.

Ve elbette her gün adım adım yayınladığım yeni bilgilerle birlikte yetkililere soru sormaya da devam edeceğiz:

– Bu kirli çarka sessiz mi kalacaksınız?

– Cilvegözü eski mülki idare amirlerinin kimlerle, ne ilişkileri vardı?

– Bu çarkın dolar ve altınları hangi isimlere gidiyor?

– Düzenekle hangi isimlerin kara parası aklanıyor?

– Mazlum halkların trajedilerinden ceplerini dolduran siyasetçi, vekil ve kamu görevlilerini halka açıklayacak mısınız?

– Türkiye ve Hatay halkları, bu lağımı mı hak ediyor?

Leman Dergisi’ne linç girişimi

30 Haziran’ı 1 Temmuz’a bağlayan gece, tam da Sivas katliamının yıldönümünde, İstanbul sokaklarında yeni bir linç dalgası yaşandı. Bu defa hedef Leman Dergisi’ydi.

Sözlerimizin sağa sola çekilmesini önlemek adına baştan belirtmeliyim ki Leman Dergisi’nde yayınlanan karikatürü doğru bulmuyorum.

Elbette karikatürü ifade özgürlüğü olarak savunanlara da saygı duyuyorum. Lakin dinî inançlarda kutsal sayılan değerlerle eleştirel de olsa dalga geçmek, siz inansanız da inanmasanız da, ifade özgürlüğü değildir. Tersine İslamofobiye girer.

Biliyoruz ki İslam dininde, peygamberin insan suretinde tasvirini çizmek ve yayınlamak günahtır. Yüzde doksanı Müslüman olan bir ülkede bu karikatürün tepki yaratacağını öngörmek ise hiç de zor değil. Hatta Leman Dergisi’nin destek verdiği Filistin halkı dahi, yüksek ihtimalle mevzubahis karikatüre tepki gösterecektir.

Asıl önemlisine gelirsek; yaşanan linç dalgası, karikatürü yanlış bulan Müslüman halkın kendiliğinden tepkisi gibi görünmüyordu.

Neden mi?

– Karikatür, 26 Haziran’da yayımlanmış ve hatta sosyal medyada konu dahi olmuştu. Ama beş gün beklendi.

– İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un tweet atmasıyla beraber düğmeye basılmış gibi tüm yetkililer kınama iletileri paylaşmaya başladı.

– Tepki gösteren ve linç örgütleyen kesimler, sade Müslüman halk değil, örgütlü tarikatçılardı.

– Devlet yetkililerinin iletilerinden güç alan güruh, git gide dozajı artırdı ve dergi bürosuna girmeye, kafede oturan vatandaşlara saldırmaya kadar işi vardırdı. Taksim sokaklarında şeriat sloganları atıldı.

– Devlet yetkilisi olmak, itidal gerektirir fakat bu gelişmeler yaşanırken, mevcut linç dalgasını durdurmak için gereken sorumluluk gösterilmedi.

Gelişmeler ve veriler bu şekildeyken, yaşananları pek de sade halkın tepkisi gibi görmediğimi söylemeliyim. Muhtemelen, Özgür Özel’in yaptığı Saraçhane mitingi çağrısına yönelik örgütlenen bir hareketti ve Saraçhane’de oluşabilecek herhangi bir sokak eylemliliğine karşı ön alma girişimiydi.

Malum karikatürü kınamakla beraber vahşi linç girişimini gerçekleştirenleri lanetliyorum.

Adalet, hukuk ve demokrasi çerçevesinde yasal olarak eleştirmek ya da tepki göstermek yerine bu yolu seçenler, dünyanın en aşağılık intikam yolu olan linçe yönelmiştir.

Bu noktada CHP ve Özgür Özel’in, bugünün koşullarında sokak eylemlerinin sınırlarını ve sokak hakimiyetinde ısrarlı olan grupları göz önünde bulundurarak, kararlar alması önemli.

Zira hiç kimse sokaklarda, kutuplaşmış provokatif bir çatışma ortamı veya masum gençlerin canının yandığı ve tutuklandığı tablolar görmek istemiyor.