Cilvegözü Çetesi Haberlerim Kimleri Rahatsız Etti?
Cilvegözü çetesi haberlerim nedeniyle X hesabım Türkiye’de erişime engellendi ve bana soruşturma açıldı. Demek ki doğru bir iş yapmışım. Haberlerimin arkasındayım, yargılanması gereken suçlulardır, suçu kamuoyuna duyuranlar değil. Kısaca: Ben tek siz hepiniz

09.07.2025
Bildiğiniz üzere son iki haftadır Cilvegözü sınır kapısındaki çeteyle ilgili haberler yapıyordum. Haberlerim büyük bir rahatsızlık yaratmış olacak ki jet hızıyla X hesabım Türkiye’de erişime engellendi. SANSÜRLENDİM.
Neler olmuştu?
Varlığını ifşa ettiğim çete, Cilvegözü sınır kapısında bir düzenek kurmuş ve altın kaçakçılığı yapıyordu. Aynı zamanda Türkiye’den Suriye’ye geçmek isteyen fakat suç kaydı bulunan sığınmacılardan, kişi başı asgari 3500 dolar haraç alarak sınırı geçmelerini sağlıyorlardı.
Çetenin içinde; kendini Hatay valisinin özel kalemi olarak tanıtan bir valilik personeli (A.D.), kendini MİT sorumlusu olarak tanıtan bir AFAD görevlisi (M.S.), bir yüzbaşı (E.Ç.) ve bir gümrük muayene memuru (O.G.) bulunmaktaydı. Gümrükte yapılan yasadışı işler için bir para havuzu oluşturulmuş ve çete üyeleri, bu havuzdan paylarını düşeni almaktaydı.
İşin önemli yanı, gümrükteki bu düzeneğin Ankara ayağıydı. Ulaştığım kaynaklar, çetenin Ankara’daki patronlarının siyasetçi S.S. ve adı siyasi bir cinayet davasına karışan O.K. olduğunu iddia ediyorlardı. İddialar arasında; O.K.’nin Hatay’da aylarca zaman geçirdiği, Mersin Limanı’na özel bir ilgisi bulunduğu da yer almaktaydı. S.S. ve O.K.’nin yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen iki arkadaş oldukları da aynı kaynaklar tarafından söyleniyordu.
Yanı sıra Hatay’da bir sene öncesine kadar görev yapan ve sınır kapılarından sorumlu olan dürüst bir vali yardımcısının, gördüklerinden rahatsız olarak tayinini istediği ve farklı bir ile vali yardımcısı olarak atandığı bilgisine de ulaşmıştım.
Gelinen noktada, sınır kapılarından sorumlu olan eski vali yardımcılarını da araştırmaya başladım. Karşıma, bugün Türkiye’de etkili bir bürokratla soyadı benzerliği bulunan (A.) bir vali yardımcısı çıktı.
İşte tam bu iddialar ve verileri araştırıyor, yetkililere sorular soruyordum ki jet hızıyla alınan bir kararla önce Cilvegözü çetesine dair X’te yaptığım haberlere, ardından da @asligencay adresli X hesabıma Türkiye’den erişim engeli getirildi. Aynı zamanda yine jet hızıyla bana bir soruşturma açıldı ve ifadeye çağrıldım.
Erişim engelleri ve soruşturmanın bu kadar hızlı bir şekilde gelişip, sansürün hayata geçirilmesi; konuya, Hatay’daki yerel çete elemanlarının dışında bir müdahalenin varlığını da gösteriyordu bana göre.
Eğer Norveç’te yaşasaydık, yaptığım haberleri suç duyurusu olarak kabul eden savcılar, haklarındaki suç iddiaları ve bulgular nedeniyle faillere hemen soruşturma açar, hatta bendeki bilgi ve belgeleri de isterlerdi.
Fakat Türkiye’de yaşadığımızdan, bağıra bağıra anlattığım, yetkililerden acil müdahale talep ettiğim suçu ve failleri soruşturmak yerine, bilgileri kamuoyuyla paylaşan gazeteciyi, yani beni susturma yolu seçildi. Utanç verici bir durum.
Oysa en alttan en üste kadar hiçbir bürokrat ya da siyasetçinin, suç işleme özgürlüğü yoktur ve medya, dördüncü güç olarak bürokrat ve siyasetçileri denetlemekle, haklarındaki iddia ve bilgileri kamuoyuyla paylaşmakla yükümlüdür. Dolayısıyla haber ve yazılarımda iddia edildiği üzere “milli güvenlik ve kamu düzenini bozma” kapsamında bir içerik bulunmasından ziyade, halkın güvenliği ve kamu düzeninin tesisine fayda sağlayan veriler yer alıyordu.
Peki, şimdi ben sussam veya haber yapmasam Cilvegözü çetesi yok mu olacak? Ankara’daki patronlar mı buharlaşacak? Ya da Hatay ve Suriye gibi mağdur bölgelerin insanlarının trajedileri, kirli çeteler tarafından kullanılmayacak mı?
Tabii ki hayır. Sadece kamuoyunun gerçekleri öğrenmesi engellenecek, zira haber ve yazılarımda yer alan her bilgi, araştırmaya dayanmaktadır ve teyitlidir. Dolayısıyla yazılanlar gerçektir, henüz teyit edilmeyenler de iddia. Kamuoyunun bunları öğrenmesi ise anayasal bir haktır.
Yolsuzluk sadece CHP’li belediyelerde mi?
İşte benim Cilvegözü çetesi haberlerim engellenirken, memleket alev almış yanıyordu. İzmir’den, Hatay’dan yangın haberleri geliyor, gerekli ve etkili müdahale nedense bir türlü yapılamıyordu. Oysa gazetecileri susturmak için gösterilen pratik örnek alınsa, mutlaka yangınlar da hemen söndürülebilir, ciğerlerimiz yine ve yeniden yanmazdı.
CHP’li belediyelere yapılan yolsuzluk operasyonları da sürüyordu öte yandan.
Türkiye’deki her belediyede yolsuzluk yapıldığını düşünen, asla “Aman herkes yapıyor, ne olacak ki” şeklinde yolsuzluğu meşrulaştırmayan ve pek çok yolsuzluk haberi yapan bir gazeteci olarak gayet net sorabilirim: Türkiye’de yolsuzluk yapılan belediyeler, sadece CHP’li belediyeler mi?
Tabii ki hayır.
Yolsuzlukları bilinmesine rağmen görmezden gelinenlere ne demeli?
Mesela Lütfü Savaş’la ilgili bir flash bellek dolusu belge ve bilgiyi savcılığa teslim edeli yaklaşık iki yıl oldu. Sonuç: Lütfü Savaş suçlarından dolayı ne gözaltına alındı ne tutuklandı ne de yargılandı.
Ama bu suçlar onun, kullanışlı bir aparat haline getirilmesine yaramadı diyemeyiz. Zira hep beraber izliyoruz tabloyu.
Gelelim Melih Gökçek’e. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın sürekli “Hakkında klasör klasör belge sundum.” dediği Melih Gökçek, klasör klasör yolsuzluklarından dolayı bir kere gözaltına alındı, tutuklandı veya yargılandı mı? Yine hayır. Zira o, iktidar partisine mensuptu.
Kısaca; kullanışlı aparat olmayı kabul eden ya da iktidar partilerine mensup olan yolsuzlara hiç dokunulmadığını hep birlikte görüyoruz.
Tam da bu yüzden net söyleyelim: Misal yolsuzluk yapan CHP’li belediye başkanları dahi, bu tablo nedeniyle artık tamamen temize çekilmiştir. Zira gelinen noktada halk, bu operasyonların nedeninin, gerçekten yolsuzluk olduğuna inanmıyor.
Sansürle amaçlanan
Peki, sansürle amaçlanan nedir? Gazetecilerin, kullanışlı aparat haline getirilmesi mi? Lakin onlardan bir hayli var, hatta birileri daha eklendi aralarına (şimdilik gizli kapaklı olarak) ve bence yenilerine ihtiyaç yok.
Ayrıca, sürekli hedef alınan ve tehdit edilen bir gazeteci olarak belirtmek isterim ki başıma gelecek herhangi bir şüpheli vaka olasılığına karşı, iki avukatıma ve iki milletvekiline Cilvegözü çetesiyle ilgili ulaştığım bilgi, isim ve iddiaları aktardım. Gerektiğinde kamuoyuyla paylaşacaklardır.
Unutmadan, bir de alıştırma yaptım. Zira anladığım kadarıyla yazmam istenen yazılar veya yapmam istenen haberler şu şekilde olmalı:
Hayat güzel; güneş parlıyor, kuşlar cıvıldıyor. Deniz berrak, serin ve ışıl ışıl. Çiçeklerse mis. Gürbüz ve sağlıklı köpekler, mahallelerde miskin miskin dolaşıyor. Her evin önünde bir mama ve su kabı. Bakın hele mama beğenmez oldu bunlar artık, yemek seçiyorlar.
Barış desen var, huzur desen var. Ekonomi de tıkırında. E Türkiye yüzyılındayız zaten, başka ne olabilirdi ki? Ev sahipleri adlı zombi örgütü, devletimizin müdahalelerinden sonra etkisiz hale getirildi, artık ne kadar istersek o kadar kira veriyoruz. Hatta duyduğumuza göre Türkiye yüzyılının ortalarına doğru, artık evleri bize devletimiz dağıtacakmış, kira mira da olmayacakmış, ne hoş. Ya işte, vergilerimiz hiç de boşa gitmiyor.
Hem marketler ucuz, kiralar ucuz, hele şu gençler, nasıl da mutlu. Eskiden uyuşturucu ve yasadışı bahisle yatıp kalkarlardı ama şimdi devletimizin onlara sunduğu sayısız gelecek alternatiflerinden seçim yapmaya çalışıyorlar sadece. Ceplerinde harçlık, altlarında araba, tek dertleri, sevgilim neden görüldü attı. Maşallah.
İsrail var bir de tabii, arada bize salça oluyor hani. Sıkıysa gelsin bakalım, son model füzelerimiz, uçaklarımız ve hava savunma sistemlerimiz tıkırında. Dosta güven, düşmana korku saçıyoruz biz.
Peki, siz gazeteci misiniz nesiniz, neden ısrarla bardağın boş tarafını görmeye, ülkemizi kötülemeye çalışıp durmaktasınız? Daha ne istiyorsunuz kardeşim, her evde üç anahtar var be, üç! Canınız isteyince pat, ver elini vizesiz Avrupa. Derdiniz ne sizin? Dur bi dakika, bi dakika, yoksa siz marjinal, milli güvenlik sorunlarından ya da kata küte, keke mele, lpg terör örgütlerinden misiniz ha? Tabii ya, baştan anlamalıydık, buldukça bunmanızdan, yediğiniz kabı kirletmenizden belliydi zaten. Ama bilin ki bu milletin dirlik ve düzenini, mutluluğunu asla bozamayacaksınız. Olmadı, defolup gideceksiniz. Yallah.
Herkese tatlı rüyalar.
Not: Avukatım Tugay Bek, sansür kararına itiraz etti. Şimdilik @asligencay adresli X hesabıma, sadece VPN ile ulaşabilirsiniz.