Yusuf Tekin, Kemal Memişoğlu, Mehmet Nuri Ersoy.

Geri Zekâlıya Anlatır Gibi Yazdım

Yusuf Tekin’in yeni skandalı 2025 LGS olurken, Kemal Memişoğlu ve Mehmet Nuri Ersoy’la birlikte o da valizlerini toplamaya başladı. Olumlu gelişme ise ifşa ettiğim Cilvegözü Çetesi’ne ilişkin İçişleri Bakanlığının soruşturma başlatmasıydı

ASLIHAN GENÇAY

24.07.2025

Yusuf Tekin’in bitmek bilmeyen skandallarına bir yenisi daha eklendi: 2025 LGS şaibesi

Suçlu, Bayburt’u Güzelleştirme Derneği mu?

Şimdi “geri zekâlıya anlatır gibi” anlatıyorum:

  • LGS soruları, sadece WhatsApp’ta değil, Telegram’da da yayınlandı.
  • Soruların, sınavdan sonra yayınlandığına dair teyitli bir bilgi yok.
  • İddialar, soruların, sınav henüz devam ederken yayınlandığını işaret ediyor.
  • Yakın dönem LGS istatistiklerine göre; 2018’de sadece 18 öğrenci tam puan almışken, bu sayı 2019’da 565’e yükseldi. 2020’de 181, 2021’de 97, 2022’de 193 ve 2023’te 562 öğrenci 500 tam puan aldı. 2024’te 352’ye gerileyen bu sayı, 2025’te 719’a çıkarak şimdiye dek görülen en yüksek seviyeye ulaştı.
  • Sınav sonuçlarının; 2024 yılını ikiye katlayarak aşması ve 719 kişinin birinci olmasının yanı sıra binlerce öğrenci de sınavda sadece tek yanlış yaptı.
  • Sosyal medya uygulamalarında yayınlanan soru pdf’lerinin, EBA çıkışlı olma ihtimali ise yüksek.

Sonuç: Durum buyken elbette ki herkes şüphelenmekte haklıdır ve Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin halkı azarlamak yerine hesap vermelidir. Konunun, İmam Hatip okullarıyla ilgisi yoktur ve sınav sorularının sızdırılmasıyla ilgili şaibeler söz konusudur.

Hayır, bugün devletin pek çok kurumuna güveni sarsılmış olan vatandaşların ne yapması bekleniyordu ki? Yoksa Bayburt’u Güzelleştirme Derneği’ni mi sorumlu tutmalıydılar bu skandaldan?

Yusuf Tekin’de skandal bitmez

Tabii Yusuf Tekin’in ne ilk skandalı bu ne de son olacak. Göreve getirildiğinden bu yana, eğitim sisteminde hiçbir ilerleme sağlayamayan, üstüne üstlük tarikat uzantılı STK’larla çeşitli protokoller imzalayan ve bunları savunan, Aralık 2023’te Milli İrade Platformu adı verilen ve içinde TÜMSİAD’ın da bulunduğu yapıların övgülerine mazhar olan bir Milli Eğitim Bakanı Tekin.

Eylül 2024’te ise TÜMSİAD’ın “Geleceğimiz İçin Eğitimi Birlikte Konuşmak” konferansına konuşmacı olarak katıldı. Görülüyor ki TÜMSİAD’la birlikte tarikat bağlantılı diğer STK’lar, Yusuf Tekin’i çok seviyor ve ondan hayli memnun.

Memnun olmayanlar ise öğrenciler, veliler, öğretmenler…

Aylar önce yazdım; yeni kabinede yer almayacağı kesinleşen bakanlardan biri Yusuf Tekin. Lakin bu durum, geçmişin hesabını vermekten azat etmez onu.

Tekin’le ilgili bazı iddiaları içeren bir yazı daha yazmıştım bu platformda. Tabii ki iddiaların kamuoyu tarafından duyulmasını istemedi ve beni şikâyet etti. Bağımsız bir gazeteci olarak bugün, ilgili iddiaları da hatırlatmak isterim Tekin’e.  Zira hakkında bu kadar iddia ve skandal mevcutken, gazeteci susturmaya ve haklı olarak onu sorgulayanlara “geri zekalı” demeye cüret etmesi, beyhude bir çabadır.

Olması gereken; Tekin’in kabineden alınmasının yanı sıra tarikat bağlantılarının da araştırılması, araştırmanın aile bireylerine kadar derinleştirilmesi ve Tekin’in eğitim sistemine verdiği zararların telafi edilmesidir.

İşte geri zekâlıya anlatır gibi tane tane anlattım, umarım anlaşılmıştır.

Kemal Memişoğlu da gidici

Aynı Yusuf Tekin gibi, tarikat bağlantılarına ilişkin iddialarla sürekli gündeme gelen ve yine aynı Yusuf Tekin gibi başında olduğu sağlık sisteminde sayısız skandala imza atan bir diğer bakan da Kemal Memişoğlu.

Hatırlarsanız Memişoğlu İstanbul İl Sağlık Müdürüyken, Covid-19 PCR testi hizmeti ihalelerinin, Menzil tarikatına yakınlığıyla bilinen Techno Health Laboratuar ve Gen Era Diagnostik şirketlerine verildiği ileri sürülmüştü.

Techno Health Laboratuar’ın ortağı Ferhat Danışman’ın tarikat mensubu olması, ihalelerin Menzil tarikatının çıkarları için kullanıldığı şüphesini doğurmuştu.

Sadede gelirsek; başarısızlığı ve skandalları nedeniyle Kemal Memişoğlu da artık bakanlığa devam etmeyecek isimlerden biri.

Araştırılması gereken ise, onun da Yusuf Tekin gibi aynı tarikata yakın olup olmadığı ve bakanlığı döneminde şaibeli atamalara imza atıp atmadığı.

Zira haklarında Menzil tarikatına mensup oldukları iddialarını yazınca gazeteciler, hemen kıyameti koparıp şikâyet ediyorlar malum.

Mehmet Nuri Ersoy valizlerini topluyor

Gelelim Mehmet Nuri Ersoy’a.

Bakanlığı süresince yeni oteller açmak, tekne gezilerinde keyif çatmak ve eğlence alemlerine akmaktan görevini yapmaya fırsat bulamayan Ersoy, en son Bolu Kartalkaya’da 78 kişinin diri diri yanmasıyla sonuçlanan katliamla gündeme geldi.

Katliam diyorum çünkü vakada bakanın rolü büyüktü ama nedense hiçbir şekilde sorumluluğu kabul etmedi. Üstüne üstlük hakkındaki iddialar için yakın çevresine “Bana ne…” diyebilecek kadar düzeysizleşti.

Elbette ona ilişkin iddiaları da farklı yazılarımda dile getirmiştim, hiçbiri için açıklama yapmadı. Ne diyelim, yakışır Ersoy’a.

Şu sıralar görevden alınacağını ve yeni kabinede yer almayacağını bilmesine rağmen bunu da kafaya taktığı yok zira cebini dolduracağı kadar doldurdu ne de olsa.

Görevden almak çözüm mü?

Aslında, bu üç başarısız, şaibeli ve skandallara imza atan ismin, görevden alınsalar da başlarına bir şey gelmeyeceğini ve yaptıklarının yanlarına kâr kalacağını düşünmeleridir, asıl büyük sorun.

Mesela Süleyman Soylu’ya ne oldu? Kime çelme takmaya çalıştıysa sonra kapısına gidip özür dilemesi bir yana, rakip olarak gördüklerine kurduğu kumpasların, mafya ve çetelerle iç içe yürüttüğü faaliyetlerin hesabını verdi mi? Yargılandı mı? Hayır.

Mesela Fahrettin Altun’a ne oldu? Halbuki neler yaptığını, kendi çıkar çarkını oluşturma çabalarını ve neden “kellesinin alındığını” o da biz de çok iyi biliyoruz. Peki, Altun’u kızağa çekmek yeterli mi? Yaptıklarının, çıkarcılığının ve gizli kapaklı işlerinin, koltuğa gözünü dikip saray entrikaları çevirmesinin, hesabını verecek mi? Cevap yine hayır.

İşte bu yüzden bizim yükümüz ağır, çok ağır.

Çünkü biz halk olarak, bir yandan sayısız dertle ve geçim sıkıntısıyla boğuşurken, bir yandan da bu kelli felli adamların suçlarının, sorumsuzluklarının, megalomanlıklarının, liderlik hayallerinin ve başarısızlıklarının bedelini ödüyoruz.

Verdikleri zarar bize, çocuklarımıza, hastalarımıza, cüzdanımıza, hayatımıza. Onlarınsa sadece görev yerleri değiştiriliyor, unutturuluyorlar ama asla hesap vermiyor ve yargılanmıyorlar.

Oysa onların ülkeye ve halka verdikleri zararın binde birini vermedikleri halde, yıllardır cezaevinde perişan olan insanlar var öte yanda. Gerek hastalıklarını gerekse masumiyetlerini ispatlamak için kılı kırk yarıyor, yine de koca bir duvara çarpıyorlar hâlâ.

Yüz kızartıcı suçlar işleyen kerli ferli adamlar, pişkin pişkin hayatlarına devam ederken, halk bu hâlde işte ve geri zekâlıya anlatır gibi anlatıyorum ki bunu adı ADALET değil.

Cilvegözü çetesine soruşturma

Cilvegözü çetesi haberlerimden sonra bildiğiniz üzere birilerinin rahatı kaçmış ve X hesabım alelacele Türkiye’den erişime engellenmişti. Akabinde de Fahrettin Altun, İletişim Başkanlığı görevinden alındı.

İçişleri Bakanlığı yazdıklarımı dikkate aldı ve Cilvegözü çetesiyle ilgili soruşturma başlattı. Yaklaşık bir haftadır Hatay Cilvegözü’nde incelemelerde bulunan İçişleri Bakanlığı müfettişleri bana da ulaştılar.

Uygun bir zamanda araştırmaya nasıl başladığımı, hangi isimlere ulaştığımı ve ardından hemen X hesabımın erişime kapatıldığını müfettişlere aktaracağım.

9 Temmuz tarihli yazımda (https://platform24.org/cilvegozu-cetesi-haberlerim-kimleri-rahatsiz-etti/); çeteyi araştırırken S.S. adlı eski bir bakan ve siyasetçiye, O.K. isimli Mersin’e, sonrasında da Hatay’a özel ilgi duyan ve siyasi bir cinayet davasına adı karışan eski bir vekile, Hatay’da bir dönem vali yardımcılığı yapan, soyadı yakın zamanda kellesi alınan bir bürokratla aynı olan S.A.’ya ulaştığımı yazmıştım.

Bu listeye; bir Hatay milletvekilini, Hatay’dan bir kaymakamı ve bir döviz bürosunu da ekleyelim.

Şimdi artık sorumluluk, İçişleri Bakanlığında ve görevli müfettişlerde. Elbette ki bana ulaşıp bilgi almak istemelerini, olumlu bir adım olarak görüyorum.

Lakin bu soruşturma da derinleştirilmez, Ankara ayağının üzerine gidilmez ve ulaşılan bilgiler sümen altı edilirse (Lütfü Savaş’a ait iki dosyanın sümen altı edilmesi gibi), biliniz ki bugün ifşa oldukları için uykuya yatan çete, yarın yeni aparatlar bularak tekrar iş çevirmeye, tonlarca altın ve dolar kaçırmaya devam edecektir.