Erken Seçim Geliyor
Türkiye, SDG’ye operasyon yapmaya ve İsrail’e karşılık vermeye hazırlanıyor. Ne desek fayda etmedi; Ekim’de çıkması planlanan yasalar askıda, operasyon kapıda. İç siyaset de yüksek gerilim hattına dönmüş vaziyetteyken Ak Parti, erken seçimi gündemine aldı

04.09.2025
Her şey yolundaymış gibi davranmanın anlamı yok. Barış süreci, Suriye’de SDG ve Şam hükümeti arasında yaşanan anlaşmazlık nedeniyle çıkmaza girdi, ilerlemiyor.
Haftalarca yazdık, ne Şara hükümeti federasyona sıcak bakıyor ne de Türkiye. ABD ise hem Şara’yı hem SDG’yi destekliyor. Şara’ya merkezi hükümet vurgusu yapan ABD, SDG’yle görüşürken de federasyona göz kırpıyor.
Kürtler, haklı olarak savaşarak kazandıkları toprakları ve kurdukları düzeni kaybetmek istemezken, aynı şekilde Şara hükümeti de iktidarını ve gücünü zayıflatmak istemiyor.
Evet, ABD’nin ikili oyunları ve İsrail’in kışkırtmalarıyla konu geldi, çözümsüzlüğe dayandı. Karşılıklı sert çıkışlar yapıldı. Hem Mazlum Abdi hem de Salih Müslim, Suriye’de merkezi hükümeti kabul etmeyeceklerini duyurdular. Suriye hükümeti ve Türkiye ise merkezi hükümet dışında bir formülü reddettiklerini.
Ortak çözüm bulunamadı
10 Mart mutabakatına imza atanlar, sonrasında buna uygun davranmadıklarından ve her kesim arkasındaki güçlere güvenerek daha fazlasını istediğinden, ortak çözüm bulunamadı. İşin kötü yanı, artık mutabakatlar ve imzalanan anlaşmalar da anlamsız, güvenilmez hale getirildi.
Nihayetinde korkulan oldu. Operasyon kapıda. Türkiye ve Şara hükümetinin, Rojava’ya düzenleyeceği bir operasyon, an meselesi.
İsrail de hedefte
Öte yandan İsrail, Şam’ı aralıksız olarak bombalamaya ve Türkiye’yi hedef göstermeye devam ediyor. Öyle fütursuz, öyle pervasız… Ki zaten Suriye’de esas savaş, Türkiye ve İsrail arasında gerçekleşmekte.
Türkiye’nin, SDG’nin yanı sıra İsrail’e yönelik bir hamle de yapacağı, kulislerde konuşulan bilgiler arasında. Şimdilik bu hamle, nasıl olur ve ne şekilde gerçekleşir, bilinmemekle birlikte, Suriye’de iyice gerilen Türkiye’nin, İsrail’i ve SDG’yi eş zamanlı hedef alabileceği de konuşuluyor.
Kimse ellerini ovuşturmasın, çatışmalardan çıkar beklemesin, kaostan beslenmesin. Bunlar parlak gelişmeler değil. Kaos ve savaştan, halklar kazançlı çıkmayacaktır.
Konjonktürel çıkarları fazla önemseyip İsrail’e gereğinden fazla güvenenlerin de Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmaları, artık olasılık dahilinde maalesef.
Askıya alınan yasalar
Siyasetçilerin masasında iki ayrı yasa var; biri lağvedilmiş PKK örgütünden kaynaklanan suçlarla ilgili. Yani PKK davasından yargılananların, yeni sürecin gelişmelerine göre değerlendirileceği bir ceza düzenlemesi hazırlanıyor.
Diğeri ise aylardan beri konuştuğumuz, son olarak komisyon toplantısında MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız’ın da gündeme getirdiği, adli ve siyasi suç gruplarına uygulanan infaz oranını eşitleyecek, çocuklu kadınlara, hastalara, yaşlılara, engellilere avantajlar sağlayacak yeni bir infaz düzenlemesi.
Yeni infaz düzenlemesinin kapsamlı, anlaşılır ve net bir biçimde hazırlanması, uygulamada bürokrasiden kaynaklı aksaklıklar çıkarılmaması da gündemde. Yasaya göre siyasi/adli infaz eşitleneceği gibi siyasi suçlar arasında da ayrım gözetilmeyecek.
Bahsettiğim ilk düzenleme, biraz daha zaman alacak gibi görünürken, yeni infaz düzenlemesi meclisin açılmasıyla birlikte gündeme gelecekti.
Lakin Suriye’deki anlaşmazlıklar ve artık restleşmeye kadar varan açıklamalar, infaz düzenlemesini rafa kaldırabilir. Zira ne desek fayda etmedi; Ekim’de çıkması planlanan yasalar askıda, operasyon ise kapıda.
Siyasetçilerden ulaştığım bilgilere göre; şu anda bir operasyon hazırlığı söz konusu olduğundan yasal düzenlemeler, Suriye’deki gelişmelere göre şekillenecek.
Türkiye’nin demokratikleşmesi veya cezaevindeki mahpusların tahliye edilmesi, ABD ve İsrail’i pek ilgilendirmese de Türkiye’deki siyasi partileri ve Suriye’deki SDG’yi gayet yakından ilgilendiriyor.
Bu nedenle sormakta fayda var: Herkes ne yaptığının farkında mı? Bu çatışmanın nereye gidebileceğini ve sonuçlarını hesap ediyorlar mı?
Tabii “Bizce mahsuru yok.” deniyorsa fazla sözün anlamı yok. Sadece son kez; herkes kendine gelsin, ortak paydalarda buluşulsun, barış sürecinden vazgeçilmesin ve tüm siyasi partiler, Suriye’deki uzlaşma için üzerine düşeni yapsın, diyerek temennilerimizi sıralayabiliriz.
İç siyaset, yüksek gerilim hattı
İç siyasette de gerilim had safhada. Suriye’deki çözümsüzlük nedeniyle komisyon zaten işlevsiz hale geldi, denebilir. DEM Parti, MHP ve Ak Parti karşılıklı sert açıklamalarda bulundular.
Öte yandan CHP İstanbul il başkanı Özgür Çelik, mahkeme kararıyla görevden alındı ve yerine geçici olarak Gürsel Tekin atandı. Böylece tüm dünyaya bir demokrasi dersi daha verdik!
Bu gelişme nedeniyle 15 Eylül’deki CHP kurultay mahkemesi neticesinde, Kemal Kılıçdaroğlu’nun tekrar partinin başına getirileceği tezini savunanların sayısında artış yaşandı.
Özgür Çelik konusu bir yana, Kemal Kılıçdaroğlu’nun mutlak butlan kararıyla birlikte CHP’nin başına geçebileceğine pek ihtimal vermiyorum. CHP yoluna Özgür Özel’le devam edecektir. İstanbul il başkanının kim olacağına ise seçimle karar verilmesi gerekir.
Erken seçim Mart ayında
Siyasetteki tüm ilişkiler elektrik teli gibi gerilmiş, ülkenin önemli meseleleri çözümsüzlükle tıkanmış, adalete güven sıfırlanmış, çıkar savaşları ve partiler arası çekişmeler iyice çirkinleşmiş, sınır ötesi operasyonlar ise kapıda belirmişken, ufukta erken seçim görünmeye başladı.
Bakın, bunu ben demiyorum: Ankara’daki siyasetçilerden edindiğim bilgilere göre; var olan anlaşmazlık ve çelişkilerin başka türlü hale yola giremeyeceğini görmüş olmalı ki Ak Parti, artık erken seçimi gündemine aldı.
Halk olarak önümüzdeki tufanlardan sağ salim çıkarsak, 2026 Mart ayında bir erken seçim, bizi bekliyor.
MHP’nin, henüz sıcak bakmasa da erken seçimi reddetmediği ve şartlar olgunlaştığında onay vereceği, ulaştığım bilgiler arasında.
Dolayısıyla her sorunun çözümsüz kalıp derin bir fay hattına dönüştüğü Türkiye’de, Mart ayında değişimler yaşanabilir.
Tabii Mart 2026’ya daha 7 ay var ve tam barış umutları büyürken, birden operasyonlara kapı açılan tehlikeli bir zaman dilimi içerisindeyiz.
Bugün Türkiye’de, halklara, ülkesine karşı sorumluluk duyan tüm siyasetçi ve siyasi partilerin var olan gidişatın en zararsız şekilde atlatılması için çaba harcaması, birbirlerine rest çekmek yerine, ortak çözüm arayışına yoğunlaşmaları şart.
Bu sorumluluğu herkesten bekliyoruz.