Yavaş, pahalı ama vazgeçilmez: Türkiye’de araştırmacı gazetecilik nasıl yapılıyor?
Türkiye’de araştırmacı gazetecilik, bir yönüyle inadın, bir yönüyle sabrın ürünü. Pahalı bir ürün olan “haber” ve yoğun emek gerektiren bu habercilik pratiği Türkiye gibi gündemin dakikalık olmasa da saatlik değiştiği bir ülkede nasıl ayakta kalıyor?
28.10.2025
Hızla değişen gündem, güvencesizlik düşük ücretler ve ekonomik kriz ile politik baskılar arasında araştırmacı gazetecilik Türkiye’de hala nefes almaya çalışıyor. Tüm bu zorluklara rağmen araştırmacı gazeteciliğin nasıl ve ne zorluklar altında yapılabildiğini araştırmacı gazeteciler Canan Coşkun, Doğu Eroğlu ve Tunca Öğreten P24’e değerlendirdi.
Gazeteciler artık hem kaynak hem zaman bulmakta zorlandıklarını, haber merkezlerinde muhabirlerin yerini editörlerin almasıyla özgün saha haberciliği giderek azaldığını söylüyor. Ekonomik koşullar, uzun soluklu araştırmaları neredeyse imkânsız hale getirirken, genç gazeteciler freelance çalışmaya yöneliyor. Öte yandan bilgiye erişim üzerindeki kısıtlamalar, açık veri eksikliği ve kutuplaşmış medya finansmanı da haberciliğin tarafsızlığını zedeliyor.
Hız ve gündem baskısı altında araştırma
Dijital dönüşümün yarattığı hız, haberciliği adeta bir yarışa çevirmiş durumda. Doğu Eroğlu’na göre, “her gün hızla ve çok sayıda haber giren editörlerin haber merkezindeki sayısı ve ağırlığı artıyor; buna karşılık sahadan özgün haber getirecek muhabirlerin sayısı ve nüfuzu azalıyor.” Bu durumun doğal sonucu olarak “15 yıl önce muhabirler lehine olan denge, bugün tartışılmaz şekilde editörler lehine değişmiş durumda” Araştırmacı gazetecilik, bu koşullar altında “lüks haline” gelirken, hızın belirlediği gündem anlayışı özel haberin ömrünü de kısaltıyor.
Canan Coşkun, Türkiye’de haberin hızla tüketilen bir metaya dönüştüğünü söylüyor:
“Yarı zamanlı editör yarı zamanlı muhabir olarak çalışıyorum. Hazırladığım haberlerin çoğu zaman Türkiye iç siyasetiyle ilgili gündemin gölgesinde kalması, önemli dosyaların bile görünmez olmasına neden oluyor. Burası hak ihlallerinin çok olduğu bir ülke, bu yüzden her zaman haber bulmak mümkün ama maalesef bu haberler uzun yaşamıyor.”
Coşkun’a göre artık özel bir haberin ömrü “belki bir saat, belki daha kısa.” Eskiden özel haberlerin Meclis gündemine taşındığını, kürsü konuşmalarında yer bulduğunu hatırlatarak ekliyor: “Haber eskiden kıymetli bir şeydi, okuyan için de hazırlayan için de. Artık haberin değerinin kamuyu şok etme derecesiyle ölçüldüğünü düşünüyorum.”
Gazeteci yoksulluğu ve ekonomik çıkmaz
Araştırmacı gazeteciliğin karşısındaki bir diğer büyük engel, ekonomik koşullar. Eroğlu, “medyada sayılı birkaç kişi dışında, gazetecilik yapmaya ehil neredeyse kimse insan onuruna yakışır ücretler kazanamıyor” diyerek gazeteci yoksulluğunun mesleği nasıl tükettiğini anlatıyor. Bu durum, yalnızca mevcut gazetecileri değil, mesleğe girmek isteyen gençleri de uzaklaştırıyor. Eroğlu, “Gazeteci yoksulluğu haber merkezlerini güçsüzleştiriyor, bizim de ortaklaşabileceğimiz gazetecilerin sayısını azaltıyor” diyor.
Bu tabloyu farklı bir açıdan tamamlayan Tunca Öğreten de “Haber, özellikle de araştırmacı gazetecilik pahalı bir tür. Türkiye’de gazetecilik; baskı ve kutuplaşmanın zirveye ulaşması nedeniyle -finansmanı açısından- fakirleşmiş durumda” diyor.
Finansal zorlukların yanı sıra, kutuplaşma da araştırmacı gazeteciliği daraltan başka bir etken. Öğreten’e göre, “kutuplaşma medya finansmanını da kutuplaştırıyor. Bu da araştırmacı gazeteciliği belge ya da haber kaynağı temininde olumsuz etkiliyor”. “Kurum, hangi siyasi tarafta kendini pozisyonluyorsa, bilgi ve belge akışı da gazeteciye o taraftan geliyor” diyen Öğreten, bu durumun haberlerin kaçınılmaz biçimde yanlılaşmasına neden olduğuna dikkat çekiyor. Öte yandan, Türkiye’de açık kaynak verilerine ulaşmanın da neredeyse imkânsız olduğunu belirten Öğreten, “Bu şeffaflıktan uzak veri saklama hastalığı, araştırmacı gazetecilerin doğru bilgi ve veriye ulaşmasını neredeyse imkânsız hale getiriyor” diyor.
Freelance gazeteciliğin sınırları
Freelance çalışmanın yaygınlaşması ise bir yandan özgürlük sağlarken, diğer yandan derinleşmeyi engelliyor. Eroğlu, “deneyimli gazeteciler geçmişten bugüne taşıdıkları gelir kaynaklarına ya da uzmanlaşmaya sahip oldukları için telif pazarlığı yapabiliyor. Ancak genç gazeteciler, uzmanlaşma şansı bulamıyor, telif için pazarlık edemiyor” diyor. Öğreten ise bu çıkmazı sahaya dönerek aşmaya çalışıyor: “Daha çok saha haberciliği yapıyor, farklı sınıflardan insanlarla temas kuruyor ve biraz da gerilla yöntemiyle bilgi ve belge toplayarak araştırmacı gazetecilik yapıyorum. Belgeyi kendim temin etmiyorsam ya da kendi yöntemlerimle teyit edemiyorsam o konuyu haberleştirmiyorum.”
Bu tablo içinde, gazeteciler farklı yollarla direniyor. Eroğlu, “biz toplumdan özellikle gizlenmiş şeyleri açığa çıkarmaya ya da karmaşık doğaları gereği kanaat oluşturması güçleşen mefhumları basitleştirmeye çalışıyoruz” derken, bu çabanın hızla tüketilen medya ortamında nasıl ayakta kalabildiğini de anlatıyor:
“Üzerinde çalışacağımız araştırmanın belgeleme standartlarını belirlemek için tartışıyoruz, doğru takımı kuruyoruz, mali kaynağı buluyoruz, doğru yayın formatını belirliyoruz ve en uygun yayıncıyı bulup işimizi bitiriyoruz.”
Sonuçta Türkiye’de araştırmacı gazetecilik, hem ekonomik hem yapısal hem de politik baskıların içinden süzülerek var olmaya çalışıyor. Kimi zaman freelance üretimle, kimi zaman dayanışmayla, kimi zaman da inatla. Coşkun’un dediği gibi, “haber eskiden kıymetli bir şeydi, okuyan için de hazırlayan için de.” Bugün o kıymeti yeniden inşa etmek, belki de araştırmacı gazeteciliğin en büyük mücadelesi.