ABD ve Çin barışıyor mu?

Dünyanın belki de, en büyük güç sahibi iki insanı; ülkelerimizden bağımsız hepimizin kaderinde söz sahibi iki lider buluştu.

P24

15.11.2022

Dünyanın, yeni çatışma noktasının ABD ve Çin olması bekleniyordu. Ve derken araya, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali girdi.
 
Ve günümüzün gelmiş geçmiş en güçlü ülkesi, Endonezya’da Bali’de ilk kez 2018’den beri bu hafta başı, “Başkanlık” seviyesinde bir araya geldi. En son 2018’de, Arjantin’de Buenos Aires’de G-20 Zirvesi’nde Çin lideri Xi Jinping ve dönemin ABD başkanı Donald Trump, görüşme gerçekleştirmişti.
 
14 Kasım’da Bali’de yine bir G-20 Zirvesi’nde gerçekleşen görüşme ise, hakikaten önemli ve kritik –sadece ABD ve Çin için değil; dünya genelinin siyasi ve ekonomik akıbeti için…
 
Bu iki büyük güç, iklim krizi konusunda da beraber çalışmaz ve öncülük etmezse, bu mücadeleyi kazanmak konusunda çok şansımız yok insanlık olarak…
 
Dünyanın belki de, en büyük güç sahibi iki insanı; ülkelerimizden bağımsız hepimizin kaderinde söz sahibi iki lider buluştu.
 
Bali’de lüks bir otelde gerçekleşen bu “mini/maksi” zirvede, insan hakları, Tayvan ve Kuzey Kore gibi dikenli konular da dahil olmak üzere hemen her şey masaya serildi. Joe Biden ve Xi Jinping ile, “A Takımları” her şeyi konuştular.
 
ABD tarafında, dış siyaset konusunda söz sahibi olabilecek herkes oradaydı: Başkan Joe Biden ile beraber, Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, Hazine Bakanı Janet Yellen'ın da bulunduğu çok sayıda Amerikalı yetkilinin yanı sıra üst düzey Asya danışmanı Kurt Campbell, ABD'nin Çin Büyükelçisi Nicholas Burns ve hatta Rosh Doshi gibi “danışmanlık seviyesinde” ismi geçenlerin hepsi bu masadaydı.
 
Çin tarafında ise, Xi dışında, Milli Güvenlik Kurulu'ndan yeni Politbüro Daimi Komite üyesi Ding Xuexiang, artık yönetimde olmayacak üst düzey diplomat Yang Jiechi, yeni terfi eden dışişleri bakanı Wang Yi ve hatta ülkenin dişleri keskin “Kurt Savaşçılar” diplomasisini temsil eden Dışişleri Bakanlığı Yardımcısı ve bir kadın diplomat olan Hua Chunying yer aldı. Hua dahil olmak üzere, “Kurt Savaşçı/Wolf Warrior” diplomatların, ABD ile olumsuz sosyal medya paylaşımları başta olmak üzere negatif yaklaşımları olduğuna dikkat çekmek lazım.
 
Ancak, ABD’nin tüm “Royal Flush” kartlarını ortaya koyduğu bir noktada, Çin masada temsili biraz daha çekingendi. Ama Çin’in de, Biden’ın “açılımını” pozitif karşıladığı çok net.
 
Çin resmi medyasında paylaşılan görüşme resimleri ve ifadeler, son derece pozitif idi. Beraber çalışabilecek iki büyük gücün, “çak tamam” demesi gibiydi yaklaşım…
 
Biden, ABD ara seçimlerinde Senato’nun ağırlığını Demokratlar’ın alması (beklenmedik şekilde) ve genelde siyaseten rahatlaması nedeniyle; şimdi dış politika dahil olmak üzere asıl renklerini ortaya koyabilir.
 
Xi de, Ekim’de Çin Komünist Partisi Kongresi’ni yeni atlattı –ve açıkçası, kendi “A Takımı” Bali’de olmasa da– eli daha rahat. Hong Kong meselesi en azından sosyo-ekonomik olarak stabilize oluyor. Xinjiang’da, Washington Post’un da araştırdığı biçimde rahatlama söz konusu. Sıfır-COVID politikasından uzaklaşılması Çin’i dış yatırıma açmaya başlıyor…
 
Tüm bunların ötesinde; küresel insanlık krizimiz için ortaklaşmaya ihtiyacımız var. Tabii iki taraf da, çok açık etmese de, arka kanal diplomasiyi yürütmek için birçok toplantı düzenliyor ve temas gerçekleştiriyordu.
 
Dünyanın bu keşmekeş ve çatışma-savaş döneminde; belki ABD-Çin diplomasisi “iyi örnek” olursa, tam da herkesin ihtiyacı olacak paradigma değişimi gerçekleşir.