Abdülkadir Güleç: İstinaf, kararı onadıktan sonra sanıklardan itiraflar gelebilir

Narin Güran davasında gerekçeli karar çıktı fakat Narin’in neden öldürüldüğü netleşmedi. Gerekçeli karara dair sorularımız yanıtlayan Diyarbakır Barosu Başkanı Abdülkadir Güleç, kamuoyunda tartışılan iddialara ilişkin düşüncelerini de aktardı

ASLIHAN GENÇAY

28.01.2025

Ülkenin gündeminden düşmeyen Narin Güran cinayeti davası, Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmüş ve 28 Aralık’ta karara bağlanmıştı. Mahkeme heyeti; Salim Güran, Yüksel Güran ve Enes Güran’ın, iştirak halinde çocuğu kasten öldürmek suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmalarına karar verirken, itirafçı Nevzat Bahtiyar’ı suç delillerini gizlemekten 4 yıl 6 ay hapisle cezalandırmıştı.

Mahkeme, gerekçeli kararını 23 Ocak’ta açıkladı.16 sayfalık hukuki değerlendirmede öne çıkanlar; öldürme fiilinin evin eklentilerinde başladıktan sonra, Narin’in evinde devam etmesi, üç sanığın iştirak halinde cinayet işlediğine dair ayrıntılarla emsal Yargıtay kararları, yalancı tanıklara vurgu yapılması, Nevzat’ın mahkemedeki beyanlarına neden itibar edildiğinin ve neden üst sınırdan ceza verildiğinin açıklaması, teknik delillerin aydınlattığı olay örgüsü ve delillerin karartılmaya çalışılmasıydı. Gerekçeli kararda Narin’in neden öldürüldüğüne dairse hiçbir açıklama yoktu.

Soruşturma ve duruşmalar sırasında sık sık görüşlerini alarak, sizlerle de paylaştığımız Diyarbakır Barosu Başkanı Abdülkadir Güleç’le gerekçeli kararı değerlendirdik. Sorularımızı yanıtlayan Güleç, davaya dair kamuoyunda tartışılan iddialara ilişkin düşüncelerini de aktardı…

***

“Gerekçeli karar tatmin edici”

Narin Güran davasında çıkan karar sonrası Bakan Yılmaz Tunç; “Gerekçeli karar açıklandığında, herkesin kafasındaki soru işaretleri son bulacak.” demişti. Gerekçeli kararla, kamuoyunun soruları son bulmasa da sanık avukatlarının karara dair itirazlarına ayrıntılı cevap verilmiş. Siz bir hukukçu olarak, gerekçeli kararı nasıl buldunuz?

Aslında verilen hüküm de, gerekçeli karar da beni tatmin etti. Kamuoyunun merak ettiği konuları gerekçeli kararın açıklaması, mümkün değil zaten. Ölüm saiki, yargılama boyunca açığa çıkmamıştı. Kamuoyunun beklentisi neydi; Narin’in niçin öldürüldüğünü ve bizzat kimin öldürdüğünü öğrenmek. Mahkemenin gerekçeli kararında hukuki değerlendirmeler var ve mahkeme, Narin’i bizzat katleden kişi belli olmasa da niçin üç kişiye ceza verdiğini, çok iyi açıklıyor. İlk paragrafta diyor ki; “Bazen bir olayın ya da bir eylemin nerede, neden ve nasıl gerçekleştiği anlaşılamayabilir. Bu tür durumlarda önemli olan husus, o eylemin ya da olayın, kim veya kimler tarafından gerçekleştiği, yani söz konusu eylemin kimler tarafından yapılıp yapılmadığıdır. Eğer somut olayda eylemin sanık veya sanıklar tarafından yapıldığı sabit ise yukarıda belirtilen diğer sorular (eylemin nerede gerçekleştiği, tam olarak ne zaman yapıldığı veya nasıl yapıldığı) asli sorular olmayıp, fer’i sorular olarak kalacaktır.” Dolayısıyla burada “Şüpheden sanık yararlanır” ilkesi geçerli olmaz, deniyor.

Bana göre önemli bir tespit bu ve oldukça da hukuki çünkü Türk Ceza Kanunu’nun 37. maddesine göre; sanıkların cinayet işlemeye dair müşterek iradeleri, kararlılıkları ve sonuna kadar bu işten vazgeçmemeleri söz konusuysa müşterek faillikten söz edebiliriz ve iştirak halindeki kişiler de fiili işleyen kişiler gibi cezalandırılır.

Karar açıklandıktan sonra sanık avukatları, müşterek faillikten dolayı verilen cezaya itiraz ederek, Yüksel Gürhan’ın tahliyesini istemişlerdi fakat talepleri reddedildi. Müşterek faillik konusunda gerekçeli karar oldukça açıklayıcı. İki unsurdan söz edilmiş; biri ortak karar verme, diğeri de ortak hakimiyet kurarak, fiile birbirlerini tamamlayacak etkilerde bulunma. Bu kapsamda olay örgüsü de anlatılmış. Bizzat kendileri öldürmeseler bile olay esnasında hepsi oralardı ve müdahale etmediler, mesela 112’yi aramadılar, denmiş. Sanıkların aile bireyi olması da bu değerlendirmede rol oynamış gibi görünüyor, ne dersiniz?

Evet, sanıklar aile bireyleri olduğu için Narin’i korumakla yükümlüydüler. Yüksel Güran bir annedir. Çocuğu öldürülüyorsa ve çocuğunun öldürülmemesi için hiçbir gayret göstermiyorsa ya da belki ölüm gerçekleşmediği halde duruma sessiz kalıyor, direnç göstermiyor ve halen tutumunu devam ettiriyorsa bir iştirak söz konusudur. Kararda da açıklanmış.

“Nevzat’ın beyanları delilerle örtüşüyor.”

Kararda, Nevzat Bahtiyar’ın mahkemedeki beyanlarının doğru kabul edildiği de belirtilmiş. Bu konudaki düşünceniz nedir?

Nevzat Bahtiyar, belki bazı şeyleri gizlemiş olabilir ama mahkeme huzurunda verdiği beyanlar, dosyanın diğer delilleriyle örtüşüyor. “Naaşı ben götürdüm, Eğertutmaz Deresi’ne sakladım.” demişti ve bu beyanlar, kamera kayıtlarıyla örtüştü. Narin’in naaşını evinin ahırına götürdüğünü, orada çuvala yerleştirdiğini, Salim’in battaniyeyi aldığını, anlatmıştı. Bu bilgiler, HTS kayıtlarıyla doğrulandı. Mahkeme; Narin öldürüldükten sonra Nevzat çağrıldı, diyor ve bu konuda ikna da ediyor. Narin’in eviyle Nevzat’ın evi birbirine çok yakın ve HTS kayıtlarına göre olay saatinde Nevzat, iki evin arasında.

Kararda; Salim’le Yüksel’in bir ilişkisi olmadığı halde, Salim’in Nevzat’a böyle bir yalan söylediği de vurgulanmış.

Salim’in; ölüm nedeninin anlaşılmaması için Nevzat’a yanlış bir bilgi aktarımında bulunduğu, o bilgi yanlış olsa da Nevzat’ın doğruyu söylediği, belirtilmiş. Bilgiyi kasıtlı olarak yanlış aktaran Salim. Nevzat sadece bu bilgiyi mahkemeye sundu. Mahkeme; Nevzat’ın beyanları doğru, Salim’in Nevzat’a aktardıkları yanlış, diyor.

“Nevzat geldiğinde Narin ölmüş müydü?”

Kişisel görüşüm; Nevzat bu dosyada ifade veren, itiraf eden tek kişi ve farklı bir pozisyonda değerlendirilmeli elbette. İfadeleri, kamera kayıtları ve daraltılmış baz kayıtlarıyla da örtüşüyor Hatta gerekçeli kararda, belagatinin yeterli olmadığı, cümleleri tamamlamadığı, kesik kesik konuştuğu, ancak ayrıntılı sorular sorulduğunda açıklamalar yapabildiği de belirtilmiş. Lakin sizinle daha önce konuşurken de şu noktanın üzerinde durmuştuk; karara göre öldürme fiili, bir eklentide (mesela ahır) başlamış, ardından Narin eve getirilmiş ve ölüm orada tamamlanmış. Peki, Nevzat geldiğinde Narin’in kesin olarak öldüğünü kim bilebilir? İfadeleri doğru kabul edilse dahi Nevzat’ın böylesi bir tıbbi bilgisi var mı ki Narin öldükten sonra gittiğine dair kesin hüküm oluşturulabiliyor?

Diyarbakır Barosu olarak bizim karara itiraz noktamız da bu. Savunma sırasında da itirazda bulunduğumuz için gerekçeli kararda açıklama yapılmış. “Katılan vekilleri, Nevzat, tıbben ölümü nereden bilecek, diyorlar” şeklinde geçiyor.

Bu koşullarda; Nevzat dereye götürürken Narin belki de yaşıyordu, denebilir. Nevzat bu açıdan da değerlendirilemez mi?

Nevzat’ın söylediğine göre; eve gittiğinde Narin yerde hareketsiz yatıyormuş ve ağzında köpük varmış. Sonrasında Nevzat, Narin’i kendi ahırına götürüp bir çuvala koyuyor, bu süre içerisinde de yanında kalıyor. Mahkeme Nevzat’ın dediklerine itibar etti.

Gerekçeli kararda; tehdit edildiğini söylemesine rağmen, Salim gözaltına alınıp üzerindeki tehdit ortadan kalktığında da konuşmaması ve kolluğa herhangi bir bilgi vermemesi nedeniyle Nevzat’a üst sınırdan ceza verildiği açıklanmış. Tabii ki Salim’in gözaltından bırakılacağını düşünmüş veya Güran ailesinin gücünden korkmuş, bu yüzden susmuş olabilir ama tüm yönleriyle aydınlatılamayan bir vaka söz konusuyken Nevzat’a verilen ceza çok düşük değil mi?

Mahkeme; tehdit edildiği beyanını doğru bulsa da kolluk gelmişken ve çocuklarıyla ailesini koruyabilecek durumdayken dahi bir beyanda bulunmamasını, aynı zamanda savcılıkta, hazırlıkta ve mahkeme sırasındaki tavırlarını total olarak değerlendirip Nevzat’a üst sınırdan ceza verdiğini açıklamış. Biz, bu konuda mahkemeyle aynı paralelde düşünmüyoruz ama delilleri karartma noktasında cezanın üst sınırdan verilmesini doğru buluyoruz.

Nevzat hakkındaki karara ilişkin istinafa itirazda bulunacaksınız değil mi?

İki sebepten dolayı Nevzat’ın da diğer sanıklar gibi cezalandırılmasını isteyeceğiz. Birincisi; tıbben ölümün gerçekleşip gerçekleşmediğinin belli olmaması, ikincisi ise kolluk tarafından arabanın tespiti yapılana dek, yani uzun süre Nevzat‘ın susması. Ne zaman ki kolluk, kamera görüntülerinde arabasını tespit ederek onu gözaltına aldı, Nevzat o zaman konuşmaya başladı. Burada Nevzat’ın gösterdiği bir direnç var ve fiile iştiraki söz konusu. Kararı, bu nedenlerle Diyarbakır Bölge Adliye Ceza Mahkemesi’ne göndereceğiz.

“Cinayet, ani gelişen bir tepki cinayetiydi”

Peki, gerekçeli kararda yer alan olay örgüsüne göre Narin, öldürüldükten sonra Salim’in arabasına konulmamış. Öyleyse DNA’sının, Salim’in arabasının şoför koltuğunda ve sağ arka kapının iç kısmında bulunması nasıl açıklanabilir?

Narin, eklentide öldürüldükten sonra eve getirdiler. Salim taşıdı ve battaniyeye sardılar. Salim, Nevzat’ı aracıyla takip etti. Nevzat ahırdan çıktıktan sonra battaniyeyi oradan alarak arabasına yerleştirdi. Sonra da direksiyona, şoför mahalline vs. dokundu. Pek çok ayrıntı var. DNA bu şekilde bulaşmış olabilir.

Hem daraltılmış baz kayıtlarında ve sanık avukatların itirazı doğrultusunda ulusal kriminal bürodan alınan raporda hem de kamera kayıtlarında görüyoruz ki Salim, Narin eve gelmeden kısa süre önce zaten evin etrafında aracıyla dolaşıyormuş. Bu durum, kamuoyunda öldürme fiilinin önceden planlandığı intibasını oluşturdu. Daha önce tanık oldukları ve söyledikleri nedeniyle Narin, planlı bir cinayet sonucu öldürülmüş olabilir mi?

Salim’in ve Narin’in evleri birbirine çok uzak değil.
Avlular dikkate alındığında, evler daha da yakın sayılabilir. Cinayet, ani gelişen bir tepki cinayetiydi. Mahkeme de tasarlama olarak değerlendirmedi. Yaşı küçük çocuğu iştirak halinde öldürmek fiilinden hüküm kurdu.

Kamuoyunda tartışılan iddialar

Bir iddia sahibi, Youtube yayınında; Narin’in, annesinin eski telefonunu kullanırken, birtakım görüntüler gördüğünü, bunu Kuran kursu hocasına aktardığını, hocanın da Salim’e haber verdiğini, anlattı. Yani planlı bir cinayet olduğunu iddia ediyor. Dosya kapsamında bu iddia olası mı?

Hukuki değil mantıksal bir değerlendirme yapabilirim. Eğer planlama söz konusu olsaydı, cinayetten sonra paniklemezlerdi. Biraz daha organize olur, hatta cinayet sonrasını da planlarlardı. Oysa panikliyor, planlamada aksaklıklar yaşıyorlar. Belki de psikolojileri kaldırmadığı için naaşı saklayamıyor ve Nevzat’ı çağırıyorlar. Nevzat zaten Salim’in çok yakın bir dostu ve muhtemelen geçmişte de benzer birtakım sıkıntılarda hep beraber hareket etmişler.

Salim’in jandarma içinde iki köstebeği olduğu ve soruşturma esnasında onlardan bilgiler aldığı şeklinde bir iddia daha var. Dosyada böyle bir bilgi yer alıyor mu?

Hayır, dosyada böyle bir bilgi ve delil yok. Jandarma, adli suçlarda polis kadar becerikli değildir, hatta emniyetin soruşturmayı devralmak istediğini de duymuştum. Adli kolluğun eksikliğini, dava dosyasında gördük zira adli kollukta deliller, çok daha profesyonelce toplanır. Olay yeri incelemesi ve otopsi, çok daha sağlıklı ve objektif şekilde yapılır.

Kırsalda ise hele hele köy muhtarının yakınlarının karıştığı bir olayda, ahbap çavuş ilişkileri ya da mahali ilişkilerden kaynaklı aksaklıklar yaşanabilir. Lakin benim böyle bir bilgim yok.

Jandarma soruşturmasındaki eksiklikler

Gerekçeli kararda jandarma soruşturmasına dair hiçbir eksik bulunmamış, siz ne düşünüyorsunuz?

Eksiklik vardı. Bu eksiklikler, sonradan HTS kayıtları ve daraltılmış bazı istasyon çalışmalarıyla tamamlandı.

Eksiklikler nelerdi?

Olay tepki cinayeti olarak gelişti, Narin’in ölümüne engel olunamazdı, buna bir itirazımız yok. Ama jandarma, cansız bedeni ikinci gün bulabilirdi.
Oysa Salim’in ve köy halkının yanlış yönlendirmesiyle yanlış yerlerde aradılar. Halbuki bir köyde, bir kız çocuğu 5-6 saat boyunca görünmüyor ve aile bu durumu 5 saat sonra bildiriyorsa aslında şüpheli ailedir.

İstatistikleri inceleselerdi; göreceklerdi ki çocuk istismarları ve cinayetlerinde genellikle fail, aile ya da çocuğun içinde bulunduğu sosyal çevredir. Çevredeki komşulardır, amcadır, dayıdır, haladır, teyzedir, anne babadır, kardeştir…

Bu gerçekten hareket edilmiş olsaydı, “Suriyeliler geldi, çingeneler geldi, bir terlik düşürdüler, Narin’in terliğine benziyor….” gibi yanlış yönlendiren açıklamalara itibar edilmeseydi, hüküm giyenler de dahil aile fertlerinin tamamı aynı gün gözaltına alınsaydı, Enes’in kolundaki yara izi adli tıp tarafından zamanında incelenir ve Narin’in diş iziyle mukayese edilebilirdi. Muhtemelen o diş izinin kime ait olduğu da ortaya çıkardı. Sonuçta adli tıp bunu tespit edemedi. Halılar üzerindeki DNA örnekleri de alınmış, telefon kayıtları, mesajlar, Whatsapp görüşmeleri silinmemiş olacaktı ve olay çözülecekti. Bunlar yapılmadı.

Yalancı tanıklara ne olacak?

Gerekçeli kararda yalancı tanıklara ve ifadelerine de değinilmiş. Ayrı yürütülen bir soruşturma söz konusu. Onlara ne olacak?

Soruşturma dosyasında gizlilik kararı var. Mahkeme kararında da atıf yapılmış zaten. Bu nedenle dosyayı inceleyemedik, deniyor. Yalancı tanıklık suçtur ve savcılık işlem yapabilir.

Hediye’ye, yalan söyletilen çocuk tanıklarla birlikte özel olarak yer verilmiş. Hediye’nin verdiği yalan ifadenin önemi nedir?

Hediye, cinayet saatinde Yüksel’le evdeydim, sohbet ediyordum, demişti. Muhtemelen Hediye’nin üzerinde cep telefonu olmadığı için HTS kayıtlarında ve daraltılmış baz istasyonu çalışmalarında yer almıyor. Sadece onun ve Yüksel Güran’ın beyanları var. Kastettiği; ben zaten evdeydim ve Narin eve gelmedi, Yüksel ve Enes de evdeydi. Bunlar, Enes’i ve anneyi direkt suçtan kurtarma gayretiyle verilmiş beyanlar. Mahkeme de zaten böyle değerlendirmiş.

Size daha önce de sormuştum, gerekçeli kararın açıklanması üzerine tekrarlayayım; istinaf ve Yargıtay aşamalarında sanıklardan itiraflar gelebilir mi?

İstinaftan önce değil ama istinaf kararı onadıktan sonra olabilir diye düşünüyorum.

Genel af çıkmalı mı?

Görüşmelerin devam ettiği barış süreciyle ilgili siyasi partiler ve siyasetçilerle görüşmek için Pazartesi, Salı günleri Ankara’da olacaksınız. Gelişen süreçte bir genel affın çıkarılmasına dair gündemler de mevcut. Kader mahkumlarını dışında tutarak söylüyorum; genel afla, mücadele ederek tutuklanmalarını sağladığımız çocuk istismarcılarının, kadın katillerinin, tecavüzcülerin, uyuşturucu baronlarının, deprem suçlusu müteahhitlerin veya Narin’in katillerinin serbest bırakılma ihtimalini doğru bulmuyorum ve genel affı desteklemiyorum. Sizin konuya bakışınız nedir?

Sizin belirttiğiniz kapsamda ben de karşıyım. Politik tutsaklar açısından düzenlemeler yapılabilir, TMK ve İnfaz Yasası’nda değişikler olabilir. Narin davasına ise kesinlikle etki etmeyeceğini düşünüyorum