Ağ tarafsızlığında mevcut durumdan korkmalı mıyız?

ABD’de servis sağlayıcı şirketler, belirli site ve hizmetlere erişim için kullanıcılardan ek ödeme talep edebilecek, sansür uygulayabilecek

SARPHAN UZUNOĞLU

16.12.2017

 
Ağ tarafsızlığı (net neutrality) son günlerin yeni medya ortamında en çok tartışılan konusu hâline geldi. Peki neden? Çünkü Amerika Birleşik Devletleri Federal İletişim Komisyonu’nda (FCC) 14 Aralık 2017 tarihinde yapılan oylamayla, kullanıcıların internete eşit koşullarda erişebilmesini sağlayan net neutrality ilkesi kaldırıldı.
 
Peki nedir bu ağ tarafsızlığı ve ortadan kaldırılması ne anlama geliyor, neden birçok yeni medya gurusu “kıyameti koparıyor”?
 
Öncelikle Internet’i çok yoğun kullansak da onun nasıl çalıştığına dair bilgimiz kısıtlı; ama hepimizin bildiği bir şey var. Internet hizmetini sağlayan birileri/bazı kurumlar var ve biz bu kurumlara Internet Servis Sağlayıcı (İngilizce sıkla karşılaştığımız kısaltmasıyla ISP) diyoruz.
 
Ağ tarafsızlığı, işte bu servis sağlayıcıların hizmet verirken politik, ekonomik ya da pratik nedenlerle yahut tamamen keyfî biçimde ayrımcılık yapmamaları üzerine kurulmuş bir düzen. Düzenin temel amacı, Internet kullanımına müdahale edilememesi, Internet’teki tüm bilgilerin herkes için eşit mesafede olması anlamına geliyor.
 
Öyle ki, teknik olarak ağ tarafsızlığı olan bir ortamda kullanıcı bir kürenin tam orta yerinde ve diğer her noktaya eşit uzaklıkta; ama ağ tarafsızlığının bozulması kullanıcının bazı noktalara daha hızlı ve daha kolay ulaşabilecekleri, bazılarınaysa eskisi kadar hızlı ulaşamayabilecekleri anlamına geliyor. Zira ağ tarafsızlığı ilkesi, Internet servis sağlayıcılarının tüm Internet trafiğine eşit davranmasını öngördüğünden kullanıcıların tüm Internet içeriklerine eşit ödeme yaparak eşit kapasiteyle ulaşmasını sağlıyordu.
 
Bu ilkenin geçerliliğini yitirmesinin pratikteki en temel sonucu ise şu: Zorunluluğunun kalkmasıyla, servis sağlayıcı şirketler, belirli site ve hizmetlere erişim için kullanıcılardan ek ödeme talep edebilecek veya sansür uygulayabilecek. Yani enformasyon devrimi bir yandan duopol’ün (Google ve Facebook) Internet ekonomisini Buzzfeed gibi bir proje için bile sıkıntılı hâle getiren üstünlüğünün yaralarıyla uğraşırken bir de bu yeni cephede kendini sürdürülebilir kılmaya çalışacak.
 
Aslında ağ tarafsızlığı ABD’deki mevcut duruma rağmen birçok ülkede yasalar ile sağlamca korunan bir durum; başta Avrupa Birliği’nin Internet Servis Sağlayıcılar üstünde önemli bir baskısı var. Baskı kelimesi lütfen yanlış anlaşılmasın; bu oldukça olumlu bir şey, zira enformasyona serbest ve eşitlikçi şekilde erişimin sağlanmasını zorunlu kılmakta bana kalırsa hiç ama hiç problem yok. Ancak ABD gibi piyasalar bakımından merkezde olan ve dijital ekonominin en büyük belirleyicisi olan bir pazarda bu tür bir değişiklik meydana gelmesi dijital haber ekonomisi de dahil birçok dijital ekonominin seyrinde değişikliklere yol açabilir.
 
Bu arada kararın çıkmasının ardından ABD’nin alt-right denen yeni tip sağ ırkçı popülist akımının dijital yüzlerinden biri olan GAB’in (Twitter’a alternatif olarak hazırlandığı öne sürülen bir platform) yine Twitter’daki hesabından attığı aşağıdaki tweet meselenin politik boyutu hakkında da aslında neden korkmamız gerektiği hakkında fikir veriyor.
 

Zira ağ tarafsızlığı, Türkiye gibi özel Internet paketleriyle sınırlanan kullanıcıların olduğu ve her şeyi yasaklamaya fazlasıyla teşne ülkelerde zaten sansür mekanizmalarıyla sıklıkla sınanırken, ABD’deki uygulamanın ABD’deki alt-right ideolojisinni birçok uygulama ve yaklaşımı gibi Türkiye’ye tamamıyla adapte edilmesi de şaşırtıcı olmaz. Gerçi sansür bakımından karanlığıyla baş edilemez bir durumda olduğumuzdan mevcut durum şu an birçoğumuza pek ilgi çekici gelmese de, bugün Internet kullanımımızın temelini oluşturan birçok uygulama ve web sitesine erişimimiz yavaşladığında ve onlara tam erişim için para ödememiz gerektiğinde ne olacağını iyice düşünmek gerekiyor.
 
Tabii bir de bıçağın diğer yüzü var. ABD’deki Internet servis sağlayıcıları bu karar sonrası memnuniyetlerini açıkladılar ve bu karar sonucu oluşacak finansal kaynaklarla Internet altyapısının kırsal alana daha fazla yayılmasını sağlayacaklarını ifade ettiler. Aktivistler ise doğal olarak bu vaatlere karınlarının tok olduğunu söylüyor ve Internet Servis Sağlayıcısı olarak şirketlerin bu işten yalnızca kâr elde edeceklerini ifade ediyorlar.
 
Alt-right ile sermayenin birleştiği nokta ise bence bu tartışmanın kilit noktası. Sermayenin “hizmet olarak döndüreceği” teziyle olumladığı bir kararın GAB üzerinden toplumda baskılanmış grupların sinirini bozmak üzere gündeme getirilmesi manidar. Bu manidarlığı aslında tarih boyunca sıklıkla karşılaştığımız otoriterlik ve vahşi sermaye ilişkisi üzerinden algılamak mümkün; ama bana kalırsa aslolan ABD’deki bu kararın yaratacağı ekonomik ve politik yeni düzlemde Internet’in geleceğinin neye doğru evrileceği.