Altanlar davasında mahkeme Yargıtay kararına uydu

Tutuklu sanıkların tahliyelerini reddeden heyet, beraati gerektiği yönündeki Yargıtay hükmüne rağmen Mehmet Altan için beraat kararı vermedi

ÖZGÜN ÖZÇER

08.10.2019

Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin bozma kararının ardından Altanlar ve Ilıcak davasında yeniden yargılama 8 Ekim 2019 tarihinde İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı.
 
Mahkeme, daha önce Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak’ın da aralarında bulunduğu altı kişi hakkında verdiği ağırlaştırılmış müebbet cezalarının bozulmasına yönelik Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin verdiği karara uyulmasına hükmetti. Mahkeme, tutuklu sanıklar Ahmet Altan, Nazlı Ilıcak, Fevzi Yazıcı, Yakup Şimşek ve Tuğrul Şükrü Özşengül’ün ise tahliye taleplerini reddetti. Davada tutuksuz yargılanan tek sanık Mehmet Altan’ın yurt dışına çıkış yasağını kaldıran mahkeme, Yargıtay’ın hükmü gereğince Mehmet Altan’ın beraati yönünde bir karar vermedi.
 
Kararla birlikte yeniden yargılama süreci, sanıklara yöneltilen suçlamaların vasıfları değişerek İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edecek. Ahmet Altan ve Ilıcak “örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek”, Yazıcı, Şimşek ve Özşengül ise “terör örgütü üyeliği” suçundan yargılanacak. Davanın bir sonraki duruşması 4 Kasım 2019 günü görülecek.
 
Duruşmayı P24’ün yanı sıra aralarında Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), Britanya ve Galler Barosu İnsan Hakları Komisyonu ve Uluslararası Af Örgütü’nden temsilcilerin de olduğu çok sayıda yerli ve yabancı gözlemci izledi. Bakırköy Cezaevi’nde tutukluluğu devam eden Nazlı Ilıcak, Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan Yakup Şimşek ve Tuğrul Şükrü Özşengül ile tutuksuz yargılanan Mehmet Altan salonda hazır bulundu. Ahmet Altan ve Fevzi Yazıcı ise duruşmaya Silivri Cezaevi’nden SEGBİS’le bağlandı.
 
Mahkeme heyeti duruşmada Yargıtay’ın bozma kararıyla ilgili beyanları alacağını belirtti. Duruşmada önce savcı mütalaasını açıklayarak, mahkemenin Yargıtay’ın bozma kararına uymasını ve tutuklu sanıkların tutukluluklarının devamını talep etti. Savcının ardından sırayla sanık sıfatıyla yargılananlar beyanatta bulundu.
 
Heyet başkanı, Yakup Şimşek’i salondan attı
 
İlk olarak söz alan Nazlı Ilıcak, mahkemeden Yargıtay’ın yeniden yargılama kararına uyulmasını talep etti. Kısa bir beyanda bulunan Ilıcak, yargı reformu paketinin de göz önünde bulundurulmasını isteyerek “Üç yılı aşkın süredir tutukluyum. 75 yaşındayım. Suç vasfının değişmesine istinaden tahliyemi talep ederim,” ifadelerini kullandı.
 
Ilıcak’tan sonra söz alan Yakup Şimşek, hakkındaki suçlamaları reddetti. Otuz yedi aydır temelsiz gerekçelerle tutuklu olduğunu söyleyen Şimşek, mahkemenin ilk yargılamada yaptıkları savunmaları dikkate almadığını belirtti. Beyanlarında mahkemeyi eleştirmesi üzerine heyet başkanı Kemal Selçuk Yalçın, Şimşek’i, savunmasını Yargıtay’ın bozma kararıyla sınırlı tutması konusunda önce uyardı, ardından da salondan atmakla tehdit etti. Şimşek’in “Sizi Allah’a havale ediyorum” sözleri üzerine ise Yalçın, Şimşek’in dışarı çıkarılması yönünde talimat verdi ve Şimşek duruşma salonunun dışına alındı.
 
Tutuklu sanıklardan Şükrü Tuğrul Özşengül kısa beyanında mahkemeden Yargıtay’ın bozma kararına uyulmasını istedi. Sağlık durumunun kötü olduğunu da hatırlatarak tahliyesini talep etti.
 
Ahmet Altan: Karşımda intihar eden bir yargı var
 
Özşengül’ün ardından beyanda bulunan Ahmet Altan da mahkemenin ilk yargılamada sergilediği tavrı eleştirdi. “Bu davanın başından beri bir imkânsızı gerçekleştirmeye, fikirleri yargılamaya uğraşıyorsunuz. Bunu başarmak mümkün değildir. Fikirlerin sınırsızlığı yargının sınırlarının içine sığmaz çünkü,” diyen Altan, yöneltilen suçlamaların hiçbirinin hukukî gerekçelere dayanmadığını vurguladı.
 
Altan savunmasını şu sözlerle sürdürdü: “Yargının sınırlarını hukuk belirler. Yargı bu sınırların dışına çıkıp fikirleri cezalandırmak istediğinde hukukla çatışır. Hukuksuz bir yargıyla karşılaşırız. Yargının, varlık nedeni olan hukukla çatışma, kendi can damarlarını keserek intihar etmesi anlamına gelir. Üç yıldan beri ben karşımda intihar eden, kan revan içinde bir yargı görüyorum. Acıklı bir görüntü bu. Zaten bu görüntü yüzünden ben bütün bu süreç boyunca ‘sübliminal mesaj’, ‘manevî cebir’, ‘soyut tehdit’ gibi hukukla hiçbir ilgisi olmayan tuhaf gerekçelerle karşılaşıyorum. Bunlar, hukukî gerekçe değil, bunlar bir yargının intihar mektubu. Biz savunmalarımızda sürekli olarak hukuku hatırlatarak yargının bu kanlı intiharını, bu acıklı sonunu engellemeye, onu kurtarmaya uğraşıyoruz.”
 
Heyet başkanı Yalçın, “Eğer bu mahkeme bizim savunmalarımızı ciddiyetle dinleseydi Anayasa Mahkemesi’nin kararına uymamak gibi vahim bir hataya sürüklenmez, kendi varlık nedeniyle çatışmazdı” sözlerinin ardından Ahmet Altan’ı da beyanlarını Yargıtay’ın bozma kararıyla sınırlı tutması konusunda uyardı. Bunun üzerine Altan “Biz üç senedir sabırla bekliyoruz. Sizden de biraz sabırlı olmanızı bekliyorum. Neden sabırlı değilsiniz” dedi.
 
Mahkeme başkanının daha sonra kendisini ikinci kez uyarması üzerine Altan beyanatını “Bugün size tavsiyem hukuka uymanız, yargının sınırları dışına çıkmamanız, fikirleri yargılamaya kalkmamanızdır. Bu tavsiyeye uyup uymamak sizin bileceğiniz iş” sözleriyle noktaladı.
 
Mehmet Altan: Yargıladığınız gibi yargılanmak ister miydiniz?
 
Ahmet Altan’ın ardından, mahkemeye Silivri Cezaevi’nden SEGBİS’le katılan Fevzi Yazıcı’ya söz verildi. Kısa bir beyanda bulunan Yazıcı, hakkındaki suçlamaları reddederek mahkemeden tahliyesini ve beraatini istedi.
 
Yazıcı’nın ardından davadaki tek tutuksuz sanık Mehmet Altan söz aldı. Altan, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ardından Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin de hakkındaki suçlamaların yersiz olduğuna hükmettiğini söyledi. Altan ayrıca Yargıtay’ın kararında gerek AYM gerekse AİHM kararlarının bağlayıcılığını vurguladığının da altını çizdi.
 
Altan, beyanında şu ifadelere yer verdi: “AYM ve AİHM tarafından verilen kararların ‘derece mahkemelerini ve daireyi de bağlayan kararlar’ olduğunun hükme bağlanmasının da burada defalarca altının çizilmesi gereklidir. Yargıtay 16. Ceza Dairesi kararına Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da itiraz etmemiştir. Karar oybirliğiyle alınmıştır. Ayrıca Yargıtay 16. Ceza Dairesi benim için verilen iki kararı içtihat haline getirerek İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüşülmekte olan Cumhuriyet Gazetesi Davası'nın bozma gerekçesinde de kullanmıştır. Bir üst mahkemeye yaptığım itiraz bağlamında Anayasal suç işleyerek İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi'nin de beni tahliye etmediğini anımsatmak isterim. Kararımın içtihat olarak bu davada da kullanılmış olması bu açıdan da anlamlıdır.”
 
Altan ayrıca Yargıtay bozma kararındaki İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’ne ilişkin “Daire içtihadına yanlış anlam yükleyerek ‘maddî cebri’ izah etmeden sanıkları mahkûm ettiği” yönündeki ifadeye dikkat çekti. Altan, beyanına şöyle devam etti:
 
“Bir ilk derece mahkemesinin heyeti, üstelik ağır ceza mahkemesi heyeti Yargıtay Ceza Genel Kurulu’ndan da geçmiş bir içtihada nasıl ‘yanlış anlam’ yükler? Hukuk bilgisi yetersiz olduğu için mi yanlışlık yapar, şahsen tanımadığı suçsuz insanlara görevli bir düşmanlık yapmak için mi? İki ihtimal de korkunç ama nihayetinde şahsıma da bu düşmanlık yapıldı. (…) Şimdi soruyorum, suçsuzluğum daha ilk baştan belli iken bu düşmanlık kime ne kazandırdı, elinize ne geçti?”
 
Mahkeme başkanının Mehmet Altan’ı da beyanatını tamamlaması için uyarması üzerine Altan, 16 Şubat’taki savunmasına atfen “Yargıladığınız gibi yargılanmak ister miydiniz? Vicdanınıza sorun ve öyle karar verin” ifadeleriyle sözlerini noktaladı ve hakkındaki yurt dışına çıkış yasağının kaldırılmasını istedi.
 
Heyet başkanı, isminin okunmasını istemedi
 
Mahkeme, sanık sıfatıyla yargılanan gazeteci ve gazete çalışanlarının ardından avukatlarına söz verdi. Heyet başkanı Yalçın, Yakup Şimşek’in avukatı ve kızı Büşra Şimşek’i beyanlarından dolayı uyardı. Yalçın, mahkeme heyetinin değişmesini talep eden Şimşek’in tutanakta yapılan bir yanlıştan bahsetmesine sert tepki gösterdi. Mahkemeyi “yalancılıkla suçladığını” iddia eden Yalman, Şimşek’i hakkında baroya suç duyurusunda bulunmakla ve salondan atmakla tehdit etti.
 
Avukat Figen Çalıkuşu ise Ahmet Altan için yaptığı savunmada, Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin “üye olmamakla birlikte örgüte yardım” suçlamasını kabul etmediğini söyledi. Suçun unsurlarının oluşmadığını söyleyen Çalıkuşu “Soruyorum: Ahmet Altan örgütün terör örgütü olduğunu biliyor muydu? Örgütün darbe hazırlığı yaptığını biliyor muydu?” dedi ve 27 aydır tutukluluğu devam eden Altan’ın tahliyesini talep etti.
 
Avukat Çalıkuşu, Yargıtay’ın beraat edilmesi yönünde hüküm verdiği Mehmet Altan için yaptığı savunmada ise 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nin daha önce Anayasa Mahkemesi’nin dosyayla ilgili verdiği ihlal kararına uymadığını hatırlattı. Çalıkuşu’nun savcının ve hâkimler heyetinin isimlerini teker teker sayması üzerine ise heyet başkanı Kemal Selçuk Yalman “isimlerimizi okumayın” diye uyardı.
 
Avukatların beyanlarının ardından duruşmaya ara veren mahkeme, yaklaşık bir saatin ardından kararını açıkladı. “Usul ve yasaya uygun olarak Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin kararına uymaya” hükmeden mahkeme, tutuklu yargılanan beş sanığın da tutukluluklarının devamına hükmetti.
 
Tutuksuz yargılanan Mehmet Altan’ın ise yurtdışına çıkış yasağı kaldırıldı. Buna karşın Yargıtay’ın beraat etmesi gerektiği yönündeki hükmüne rağmen mahkeme, Mehmet Altan hakkında beraat kararı açıklamadı.
 
Heyetin dosyadan çekilmesine yönelik talebi de reddeden mahkeme, söz konusu kararla ilgili bir hafta içinde bir üst mahkeme olan İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’ne itiraz edilebileceğini belirtti. Soruşturmanın genişletilmesine yönelik talepler de reddedildi.
 
Mahkeme ayrıca sanıklardan Şükrü Tuğrul Özşengül’ün sağlık durumunun tutuk hâlinin devamına engel teşkil edip etmediğinin tam teşekküllü bir hastane raporuyla tespitine karar verdi.
 
Mahkeme, ara kararını açıklamasının ardından duruşmayı 4 Kasım 2019 tarihine erteledi.
 
Duruşma tarihinin bir aydan daha kısa bir süre sonraya verilmesi nedeniyle, tutuklu sanıklar açısından ayda bir yapılan tutuk incelemesi, bu duruşmadan önce yapılmayacak.