Ahmet ve Mehmet Altan’ın avukatlarından kamuoyuna açıklama

AYM ve AİHM’in “suç delili yok” dediği dosyaya İstanbul 26. Ağır Ceza ve İstanbul Bölge 2. Ceza Dairesi “ağırlaştırılmış müebbet” verdi

P24

18.10.2018

 
Hukuk kurallarının işlediği, başta yargı her kişi ve kurumun kanunlara uyduğu bir ülke ve devlette İstinaf Mahkemesi’nin “istinaf denetiminin” niteliğinin tartışılacağı bir sonraki mercii doğal olarak Yargıtay makamıdır. Biz savunma avukatları açısından da hiç şüphesiz durum böyledir.

Ancak hepimize hüzün veren, hukukun imha edildiği ve bir an önce bitmesini dilediğimiz, meslek hayatımızda hiçbir dönemde rastlamadığımız, adeta anti-hukuk diye nitelendirebileceğimiz gelişmelere şahit oluyoruz.
Bu açıklama bunun zorunlu sonucudur.

Müvekkillerimiz Ahmet ve Mehmet Altan için 2 Ekim günü İstanbul Bölge Mahkemesi 2. Ceza Dairesi  tarafından onaylanan  “ağırlaştırılmış müebbet” cezasının gerekçesi açıklandı. Dün ajanslar vasıtasıyla duyurulan akıl almaz özensiz ve yanlışlıklarla dolu 42 sayfalık bu gerekçenin çok büyük bir kısmı dava dosyasının özeti, geri kalan kısmı ise kes-kopyala yapıştır usulü ile başka dava dosyalarından taşınan anlatımlara ayrılmıştır.

Öyle ki dava dosyası ile hiç ilgisi olmayan Zaman Gazetesi haber ve yazılarına yer verildiği, hattâ darbe suçundan beraat ederek tahliye edilen bir Zaman Gazetesi yazarı Ali Bulaç'dan "hâlen tutuklu yargılanan" kişi olarak söz edildiği görülmektedir.
 
Gerekçeli kararın sadece 41. sayfasında 3 paragrafta İstinaf Mahkemesinin değerlendirmesi bulunmaktadır. Ancak bu 3 paragraf okunduğunda da istinaf mahkemesinin kuruluş gayesine uygun yasal denetimi yapmadığı kolaylıkla anlaşılmaktadır.

Gerekçeli karar üzerinden “lekelenmeme hakkına” tecavüz edilmemesi için ve manipülasyonlara, algı operasyonlarına yol açmamak amacıyla, kısaca şu itirazlarımızı kamuoyuna duyurmak istiyoruz:

Yargılama süreci ilk aşamadan itibaren usûl hükümlerine, dürüst yargılama ilkesine aykırı yürütülmüştür, atılı suçun düzenlendiği TCK 309/1 maddesi yasa koyucunun iradesine aykırı olarak fiilî uygulama ile tâdil edilmiştir; 15 Temmuz darbesine teşebbüs suçuna dair Yargıtay 16. Ceza Dairesi ve Ceza Genel Kurulunun, davada atılı suçlar yönünden emsal ve bağlayıcı olan kararları da hiçbir aşamada esasa etkili olamamıştır.

Kabul edilemez bir biçimde “nihaî ve bağlayıcı” Anayasa  Mahkemesi Genel Kurul Kararı yok sayılmıştır. Kurucu üyesi olduğumuz Avrupa Konseyi’ne bağlı çalışan ve taraf devlet olarak kararlarına uymakla yükümlü olduğumuz 20 Mart 2018 tarihli AİHM kararı da yok kabul edilmiştir. Gerek AYM Genel Kurul, gerek AİHM kararlarıyla ilgili gerekçeli kararda tek satır yoktur. Gerekçeli karar böyle bir gerekçeli karardır.

Tüm temyiz sebepleri ve yasaya aykırılıklar tabii ki Yargıtay başvurumuzda izah edilecektir, ancak kamuoyuna bu açıklamayı yapmak da borcumuzdur.

Bulunduğumuz hukuksal konumu müvekkilimiz Mehmet Altan üzerinden somutlaştırarak netleştirmek isteriz: Mehmet Altan’ın tekamül etmiş dava dosyası, yani tıpa tıp aynı dosya dört mahkeme önüne gitti. AYM Genel Kurulu ve AİHM dosyaya bakarak Mehmet Altan’ın “göz altına bile alınamayacağına ve suç işlendiğine dair delil bulunmadığına" hükmederken, İstanbul 26. Ağır Ceza ve İstanbul Bölge 2. Ceza Dairesi aynı dava dosyasına “ağırlaştırılmış müebbet” cezası verdi.

Dün açıklanan gerekçeli karar böyle bir yaklaşımın gerekçeli kararıdır.

Saygılarımızla.  
 
Avukat Ergin Cinmen
Avukat Figen Albuga Çalıkuşu