Haberciliğe can suyu gazeteciye özgürlük

Bir ülkede medyanın halini anlamak için, o ülkede araştırmacı gazetecilik kendisine imkan ve alan buluyor mu sorusunun cevabı yeterli.

YAVUZ BAYDAR

29.06.2015

BUGÜN / 29 Haziran 2015

Bugün, Türkiye'de haberciliğin hakkının verilmesi, gazetecilik mesleğinin onurlandırılması açısından önemli bir gün.

Toplumu 'haberdar etme', iktidar sahiplerinin tasarruf ve görev suistimallerini sorgulama amacıyla canlarını dişlerine takan, bu yüzden haklarında dava üstüne dava açılan, işten kovulan, devlet tarafından hapislere tıkılıp hayatlarından bezdirilmeye çalışılan meslektaşlarımızın emek ve çabalarının Avrupa Birliği nezdinde kabul göreceği, takdir edileceği bir 'ilk' yaşanacak bugün.

Kurucuları arasında yer aldığım Bağımsız Gazetecilik Platformu (P24) 'AB Türkiye Araştırmacı Gazetecilik Ödülleri'nin sahiplerini ilan edecek. 2014 yılında ülkede ses getirmiş üç haberin altında imzası olan üç meslektaşımıza toplam 10 bin euro (yaklaşık 30 bin TL) değerinde ödül vereceğiz.

Türkiye'nin yanı sıra Balkanlar'da altı ülkeyi de kapsayan ödüller uzun süreli gayretlerimizin sonunda uygulamaya konabildi.

Türkiye'nin yanı sıra Sırbistan, Kosova, Arnavutluk, Karadağ, Bosna-Hersek ve Makedonya'nın AB ile bütünleşme çabaları son bulmuş değil.

'Normalleşememe'nin sıkıntılarını sert yaşayan bu ülkelerde en ciddi sorun,medyanın hırçın, otoriter iktidarlar ve onlarla işbirliği yapan 'yandaş' işverenler tarafından sürekli olarak hırpalanması.

Habercilik düşmanlığı tüm bölgede değişimin önünde en büyük engel.

Polisiye tedbirler, hapis vs. elbette ki bir devletin medyaya bakışını anlatan önemli kriterler.

Ama seçilmiş liderler -Macaristan ve Türkiye bunun en seçkin örnekleri- 'tek adam yönetimi' ve 'parti devleti' kurma niyetinde iseler, haberciliğin önünü kesmek için akla gelen gelmeyen her kurnazlığa da başvuruyorlar.

Gezi'den bu yana, gazetecileri işten attırmalar, 'Alo Fatih'lerle her yerde oto sansürü dayatmalar -yani gazeteciyi 'kendi kendini hapsetme'ye zorlamalar- iyi bildiğimiz mevzular.
 
En önemli kriter hangisi?
 
Şunu da iyi bilmemiz gerekiyor: Bir ülkede medyanın halinin nice olduğunu anlamak için, o ülkede araştırmacı gazetecilik kendisine imkan ve alan buluyor musorusunun cevabı artık yeterli.

İşte bu gerçeğin AB tarafından da gayet net anlaşılması sayesinde, Güneydoğu Avrupa'da P24 ve kardeş medya kuruluşları bundan böyle her yıl, yedi ülkede 'AB Araştırmacı Gazetecilik Ödülleri' dağıtacak.

Türkiye'de kimler mi kazandı?.. Onu bu akşama doğru sosyal medyadan ve P24 sitesinden öğreneceksiniz. Yarın da (umarım) bu gazeteden haberlerini okursunuz.
Ama şöyle bir tüyo verebilirim: 2014'ün gündemi sarsan haberlerini şöyle bir hatırlayın, cevap bulmakta zorlanmayacaksınız.
 
Muhalefetin eylem planında özgür medya var mı?
 
Ödül kazananların sevincini, bizlerin gururunu gölgeleyen başka boyutlar da var tabii.
Freedom House'un 'özgür olmayanlar' kategorisine aldığı, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü'nün en altlara yerleştirdiği Türkiye'de şu anda en az 23 gazeteci hapiste.

Devlet ve hükümet ise inkarda.

Cumhurbaşkanı’na göre burası tüm dünyada medyanın 'en özgür' (!) olduğu ülke.

Ağzını açanın üzerine davaların yağdırıldığı, tek tweet nedeniyle 21 ay hapis cezasının bir gazete genel yayın yönetmenine 'armağan edildiği' ülke herhalde başka bir gezegende(!)

Muhalefetin medya özgürlüğünü bir 'asgari müşterek' olarak dert ettiğini sanmıyorum.
Öyle olsaydı, açılan her davada, verilen her cezada beraberce ayağa kalkmaları gerekirdi. Olmuyor.

Gazeteci örgütleri ve gazeteciler de bir başka mevzu.

Sorunları isme ve gazetecinin 'aidiyet'ine göre ya sorun olarak üstleniyor veya başka yere bakıyorlar.

Mehmet Baransu ismi zikredildiği zaman bazılarının yaptığı gibi.

Özgür ve bağımsız gazeteciliği 'ama'sız savunacak mıyız?

O zaman gelin sadece 'meslek davamız'a odaklanalım.