İhtiyacımız olan: Dayanışma, özdenetim ve şeffaflık
“İyi gazeteciliği, kaliteli içeriği sağlamanın en etkili yolu özdenetimi sağlamak”

23.10.2014
Geçtiğimiz günlerde Üsküp’te bu yıl sekizincisi düzenlenen Güneydoğu Avrupa Medya Forumu (SEEMF) ve Medya Politikası üzerine Komisyon’un (The Comission on Media Policy) baskı ve savaş durumunda basının güçlendirilmesi konulu toplantılarına katıldık. Toplantıların içeriği ile ilgili haber ve izlenimleri Erol Önderoğlu (http://bianet.org/bianet/ifade-ozgurlugu/159312-avrupa-basin-ozgurlugunde-igneyi-kendine-batirdi?bia_source=newsletter) ile SEEMF’te Türkiye’de özdenetim ve otosansür pratiklerinin nasıl işlediği konusunda bir sunum da yapan Mehveş Evin’in (http://www.milliyet.com.tr/otosansur-doneminde-gazetecilik/gundem/ydetay/1956243/default.htm) kaleminden okuyabilirsiniz. Bense çalıştığım alanla ilgili olması nedeniyle oturumlarda ya da kendi aramızda tartıştıklarımızdan bahsetmek istiyorum. En son söyleyeceğimi en başta söyleyeyim: Önceki yıllarda katıldıklarımı da göz önünde bulundurarak ekonomik sıkıntılar ve yolsuzluklarla mücadele eden, medyası devlete bağımlı Balkan ülkelerinin sorunlarıyla Türkiye’ninkiler bazen çok farklılaşabiliyor. Sorunlara ortak çözümler bulmak zorlaşıyor. Ama gazetecilerin, uluslararası örgütlerinin çabaları sonucunda bu ülkelerde umut vaat eden gelişmeler var. Biz ise dile getirdiğimiz sorunlar ve karşılaştığımız soruları kıyasladığımızda her yıl daha kötüye gittiğimizi fark ediyoruz.
SEMMF’te gazetecilerin kamu bilgilerine erişim hakları, haber kaynağını ve gizliliği koruma, özdenetim, sansür ve otosansür konuları tartışıldı. Ayrıca dünyanın ve Avrupa’nın en sıcak konularından biri olan Ukrayna’nın durumu basın özgürlüğü açısından ele alındı. Özellikle Medya Politikası Komisyonu’nun düzenlediği toplantıda zaman zaman gergin anlar da yaşandı. Benim açımdan tüm tartışmaların kilit sorunları dayanışma, özdenetim ve şeffaflık eksikliği.
Uluslararası dayanışma ile olumlu örnekler desteklenmeli, yaygınlaşmalı
Araştırmacı gazeteciliğin geliştirilmesi, desteklenmesi siyasi baskının ve otosansürün etkin olduğu Güneydoğu Avrupa ülkeleri ve Türkiye’de basında en çok talep edilen şeylerden biri. Gazetecilerin kaynaklarına ulaşmak için hükümetler her ne kadar yasalar (örneğin bizdeki MİT Kanunu ya da CMK’da yapılması planlanan değişiklikler) yoluyla ya da bazen yasaları yok saymak pahasına girişimlerde bulunsa da gazeteciler de dayanışma içerisinde birbirlerini ve de haber kaynaklarını korumaya çalışıyorlar. Örneğin Sırbistan’dan Milica Saric Araştırmacı Gazetecilik Merkezi bünyesinde verdikleri mücadeleleri anlatırken meslektaşlarına taktikler de verdi. Biz ise, bir avuç iyi gazeteciyi ayrı tutarak, bu alanın tamamen terk edildiğini konuştuk. Gazeteciler buna yeltense bile bilgiye ulaşamıyor, kaynaklar kısıtlı ve çoğunlukla tek taraflı. Gazeteci bu engelleri aşsa yayınlayabilecek mecra sayısı çok az. Siyasi kutuplaşma da gazeteciler arasındaki dayanışmayı ortadan kaldırınca özellikle iktidarla ilgili bilgilere ulaşmak için hepimiz Twitter’da ‘fuatavni ne demiş’i konuşuyoruz.
İyi gazeteciliği, kaliteli içeriği sağlamanın en etkili yolu özdenetimi sağlamak. Bosna Hersek Basın Konseyi’nin başarılı çalışmaları hepimize umut verse de özdenetim mekanizmaları çoğu yerde işlevsiz. Toplantıda basın konseylerinin bağımsızlığı, sürdürülebilirliğinin önemine dikkat çekildi. Belçika Basın Konseyi üyesi ve Ombudsman Flip Voets 12 yıllık çabaları sonucunda gazetecilerle okuyucularını nasıl bir araya getirdiklerini, şikâyetler için geliştirdikleri çözüm yollarını anlattı, çok imrendik.
Tahmin edeceğiniz üzere otosansür konusu toplantıda Türkiye’nin en ‘popüler’ olduğu konuydu. Başka ülkelerde de elbette benzer sorunlar var ama siyasilerin konuşmalarında gazetecileri hedef alması, işten çıkarılan gazeteciler Türkiye’nin ‘bilinirliğini’ epey arttırıyor.
Gazeteciler dünyanın hemen her yerinde baskılarla mücadele ediyor. Avrupa da bunun dışında değil. Uluslararası örgütlerin girişimleri pek çok yerde sonuç veriyor. Örneğin bizde tutuklu gazeteci sayısının azalmasında bu dayanışmanın rolü büyük. Index on Censorship tüm dünyada baskı altındaki gazetecilerin görünür olması için bir harita hazırlamış (http://mediafreedom.ushahidi.com/) Melody Patry herkesi bu haritaya katkı vermeye çağırdı. Harita biz araştırmacılar için de çok önemli veriler içeriyor. Haritada Türkiye’deki baskı ve sansüre ilişkin veriler halen çok az.
Şeffaflık şu an her yerde en çok ihtiyaç duyulan şey
Toplantılara katılan hemen tüm gazeteciler siyasetçiler, devlet kuruluşları ve medya sahipliğinde şeffaflığın olmamasından yakındılar. Pek çok ülkede şeffaflığı sağlayan yasalar var ama uygulamada pek çoğu başarısız. Örneğin bilgi edinme yasalarından gazeteciler faydalanamıyor. Bulgaristan’da gazeteciler birbirleriyle ve diğer aktörlerle dayanışma içinde başarılı sonuçlar almışlar. Diğer ülkelerde ise tıpkı Türkiye’de olduğu gibi gazeteciler bu yasaya başvurmaya bile gerek görmez hale gelmişler. Ben de bir araştırmacı olarak vazgeçtiğimi söyleyebilirim. Bugüne dek aldığım cevaplar ya tatmin edici değildi ya da “ticari sır” kapsamına giriyordu.
Son gün düzenlenen toplantının en önemli konuklarından biri 2007-2012 yılları arasında Slovenya Devlet Başkanlığı yapmış olan Danilo Türk’tü. Tüm mütevazılığı ile Ukrayna’da çözüm konusunda izlenecek yollara işaret etti. Türk’e göre demokrasi halen en arzulanan yönetim şekli olmasına rağmen ülkeler parayı en çok satın alabilenler tarafından yönetiliyor, içinde bulunduğumuz krizin nedeni bu ve şeffaflık şu an her yerde en çok ihtiyaç duyulan şey.
SEEMF’te bir, Medya Politikası Komisyonu’nun toplantısında iki oturum Ukrayna’daki medyanın durumu ve gazetecilerin çalışma koşullarına ayrılmıştı. Ukrayna’dan katılan gazeteciler ne kadar güç koşullarda çalıştıklarını, haber yaparken uğradıkları saldırıları anlatırken Rusya’da basın özgürlüğünün olmadığını, haberlerin çarpıtıldığını sık sık vurguladılar. Rus meslektaşları ise onları yurtdışından özellikle ABD ve Avrupa’dan parasal destek almakla suçladı. Ukraynalı gazetecilerin kendi hükümetlerine karşı biraz fazla korumacı davranmaları dikkat çekti. Sonuçta savaş döneminde hele de savaş kendi ülkesindeyse gazetecilik yapmak çok zor, duygusal tepkilerle karşılaşmak çok olası. Ukraynalı gazetecileri en iyi anlayabilecek durumda olan yakın zamanda savaşı yaşamış Balkan ülkelerindeki gazetecilerdi. Onlar da savaş zamanı soğukkanlılığı korumanın, savaş sonrası gazetecilik yapmanın zorluklarından, dayanışmanın öneminden bahsettiler. Kosova’lı gazeteci Agron Bajrami’nin sözleri ise savaş ve çatışma döneminde gazetecilerin ne kadar büyük bir sorumluluk üstlendiğini hatırlatır nitelikteydi: “Savaşta yalan haber yapmanın özrü yok çünkü yalan haberler insanların ölümüne neden oluyor.”
Toplantıdan kimse mucize çözümlerle çıkmadı ama deneyimleri paylaşmak, uluslararası dayanışmanın sonuçlarını görmek herkes için çok faydalı oldu. Diğer tüm özgürlüklerle birlikte medyayı da baskı altına almak isteyen iktidarların sayısının arttığı, güvenliği her şeyin önüne geçiren siyasetin yeniden popüler olduğu bu günlerde düşünce ve basın özgürlüğü için tek çözüm yolu sınırları kaldırarak birlikte mücadele etmek.