#internetimedokunma birader!
Orwell’in 1984’te eleştirdiği totaliter düzeni aratmayacak bir yasayı torbadan çıkarmak Yeni Türkiye’ye nasip oldu

10.09.2014
George Orwell bundan 67 yıl önce yazdığı distopyada, “Eğer bir sır saklamak istiyorsanız, onu kendinizden de gizli tutmanız gerekir” der. Orwell’in 1984’ünde sizi sürekli gözetleyen bir Büyük Birader vardır zira; ifadenin ve düşüncenin izini o sürer, cezalandırma görevini ise Düşünce Polisi yerine getirir.
Yıl 2014. Burası Orwell’in Okyanusyası değil Türkiye, ya da her nasılsa olan bitenden pek memnun bir kısım zevatın deyimiyle Yeni Türkiye. Ve biz, özgürlüğün de mahremiyetin de 1984’teki gibi giderek büsbütün imkansızlaşması tehlikesiyle karşı karşıyayız.
Cumhuriyet gazetesinin web sitesinde haberi sunarken attığı başlık doğru: “Torbadan ‘gizli göz’ çıktı.”
AK Parti hükümeti, TBMM Genel Kurulu’nda görüşülen torba yasada yaptığı değişiklikle, ifade ve iletişim özgürlüğü karşısındaki çok ciddi bir tehdide karşı 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün itirazıyla getirilmiş olan kısmî önlemi de ortadan kaldırdı.
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın (TİB), “internet üzerinde hangi kullanıcının hangi adresi ziyaret ettiği, hangi kişi ile ne zaman ve ne kadar süre ile iletişim kurduğu yönündeki” önemli bilgileri içeren internet trafiğine ilişkin verilere erişmesinde artık “mahkeme kararı” şartı aranmayacak.
Bu ne demek? TİB sizin internette neler yaptığınızı, kimlerle yazıştığınızı, neleri okuduğunuzu, neleri izlediğinizi, hangi sitelerde ne kadar vakit geçirdiğinizi bilmek isterse, hiçbir engel, erteleme, sınırlama olmaksızın şıp diye öğreniverecek. TİB artık sizi, bizi, hepimizi her zamankinden çok daha rahat gözetleyecek.
Ama iş orada bitmiyor. TİB – ya da biz artık ona “Türk İşi Birader” mi desek – aynı zamanda Düşünce Polisi rolünü de üstlenecek. Eskiden internette erişim engelleme kararını sadece “özel hayatın gizliliğinin ihlali” halinde doğrudan verebilen TİB, artık buna ek olarak, “milli güvenliğin ve kamu düzeninin korunması” ya da “suç işlenmesinin önlenmesi” gibi bir gerekçeyle de şipşak engelleme yapabilecek.
Şipşak derken abatmıyoruz. Eskiden, erişimi engelleme kararının uygulanması 24 saat içinde gerçekleşiyordu; artık engelleme, kararın bildirilmesinden itibaren en fazla 4 saat içinde yapılacak.
Daha sonra, TİB’in kararı 24 saat içinde sulh ceza hâkiminin onayına sunulacak, hâkim ise kararını 48 saat içinde verecek. Bütün bu süre zarfında TİB’in “uygunsuz” gördüğü içerik sansürlenmiş, görüntü kararmış, ses kısılmış olacak.
Haliyle, Türk İşi Birader, “milli güvenlik” ve “kamu düzeni” kavramlarından ne anlıyor, siz de bizim gibi merak ediyor olabilirsiniz; neyse ki fazla beklemeniz gerekmeyecek. Yakında, mesela “Ağaçları kesmelerine engel olalım” mesajının kamu düzenini; “Ayakkabı kutusundaki paraları kim verdi” sorusunun özel hayatın gizliliğini; “Irak’taki Türk rehinelerle ilgili sansür bir rezalettir” saptamasının milli güvenliği tehdit eden içerikler olup olmadığını hep birlikte öğrenebileceğiz.
Aslında AK Parti hükümeti, TİB’in internet trafiği bilgilerine mahkeme kararı şartı aranmaksızın ulaşması için 2013’ün Aralık ayında da benzer bir yasal düzenlemeyi Meclis’ten geçirmişti ama o sırada Gül, Çankaya’daydı ve yasayı onaylamasına rağmen, yaptığı itirazla “mahkeme kararı” koşulunun metne eklenmesini sağlamıştı. O zaman Gül’ün tutumundan çok rahatsız olan Erdoğan ise şimdi Cumhurbaşkanı ve yasanın yeni halini zevkle onaylayacağına kuşku yok.
İyi de, işin internet teknolojisi boyutunu bir yana bırakırsanız, bütün bunların neresi yeni?
Orwell, 1947 yılında Büyük Birader’i ve Düşünce Polisi’ni anlatırken faşizme ve komünizme ilişkin gözlemlerinden yola çıkıyor ve 1984’te konumlandırdığı hayali bir totaliter düzeni eleştiriyordu. O düzeni ziyadesiyle çağrıştıran bir yasayı torbadan çıkarmak 2014’te Yeni Türkiye’nin mimarlarına nasip oldu.
Üstelik, bu gizli gözü, askerî darbe günlerinden de, doksan yıla yayılan askerî vesayet rejiminden de gayet iyi tanıyoruz biz. Büyük Birader’in başının şapkasız, omuzlarının apoletsiz olması pek az şeyi değiştiriyor. Zihniyet aynı baskıcı zihniyet, ifadenin karşısına dikilen kuvvet aynı kaba kuvvet.
Bu zihniyetin, bu kuvvetin tezahürü olan yeni internet düzenlemesine karşı çıkmak ifade ve iletişim hakkını savunan herkesin sorumluluğu olmalı. Gazeteciler için ise aynı zamanda varoluşsal bir zorunluluk bu. Bizler mahremiyetimiz ve özgürlüğümüz için, mesleğimizi hakkıyla yapabilmek ve gerçekten “gazeteci” kalabilmek için şimdi #internetimedokunma demeliyiz. Hep birlikte, var gücümüzle…