Mağdurken mağrur olan eziyet etmeyi iyi bilir

Eskinin muktediri nasıl terörü zalim nizamını korumak için tepe tepe kullandıysa, bunların derdi de aynı: Baskıyı artır.

YAVUZ BAYDAR

03.04.2015

Türkiye feci bir türbülansa girmiş bulunuyor.

Bu türbülanstan ne zaman, ne halde, nasıl çıkacağımız meçhul.

Başka adrese gerek yok.

Pilot kabininden gözlerinizi ayırmayın; bozuk pusula orada.

Kullanıla kullanıla ele güne teşhir olmuş terör ipine sarılıp, şiddet saçanlardan medet umarak dikkatleri pilot kabininden başka yerlere çekmek, dumanlı havayı sevenler için en kullanışlı yöntem.

Pilotun borazancı medyada ne kadar kiralık avenesi varsa hepsi, kurulu robot gibi, aklına, vicdanına ve mesleğine sahip çıkan gazetelere, kanallara, editörlere ve habercilere ders vermekle, ders vermekten de geçtim, 'kovun onu bunu' diye tehdit yağdırmakla meşgul şimdi.

DAİŞ ortalığa kan banyosu yaptırırken tavana bakıp bahaneler üretenler, 'tabii o da terör' demek için 'reis'in fikir değiştirmesini bekleyenler de aynı azgın şahıslar.
Bunların şimdi yeniden kol kola girdiği o malum cenah, tıpkısının aynısını 1993'lerde, 28 Şubat'ta yapıyor, yaptırıyordu.

Havuz medyasında dün atılan manşetler, kullanılan dil öyle sakil ki, buram buram 'operasyon' kokuları yükseliyor içinden.

Eskinin muktediri nasıl terörü zalim nizamını korumak için tepe tepe kullandıysa, bunların derdi de aynı:

Baskıyı artır.

Ki geriye kalanları da korkutup yıldırmanın önü açılsın.

Zaten kolu kanadı kırılmış, iyice pısmış, sinmiş olan ihale-teşvik bağımlısı Doğan-Doğuş-Ciner medyasını iyice bunaltıp, halka haber yerine propaganda servisi yapmasını garanti altına almak, seçimler yaklaştıkça mutlak bir 'Alo Fatih' nizamı tesis etmek asıl hedef.

Aydın Doğan'ın bizim meslek erbabı açısından vahim sonuçlara yol açan devasa yanlışlarını sıkça eleştirdiğim bilinir.

Ama 28 Şubat'ta önüne 'işten atılacak gazeteciler' listesi koyan dönemin haşin generallerine direnişini hep takdir etmişimdir.

Umarım Doğan o medeni cesaretini hatırlar; (bazıları hata yapmış olsa da) çalışanlarını bu kez de korur.

Ama bu cadı avı sürecektir.

Borazancı aveneden, mesleki kerameti kendinden menkul biri dünkü yazısında önce 'İdeoloji, etnik köken, din, mezhep demeden birleşmeli, terörü lanetlemeliyiz' telkininde bulunuyor, ardından ekliyordu:

'Bugün hükümet karşıtı medyada sol ve radikal Alevi ağırlıklı bir haberci kadrosu etkinliğini sürdürüyor.'

Hedef göstermenin daniskasıdır bu.

Neyse, sağ olsun, böyle bir 'akım derken kakam derim' mahareti var da sahteliğinin içyüzü sırıtıveriyor.

Bir diğeri de -sanki çok bilirmiş gibi- Fransa'dan, İngiltere'den 'güvenlik önlemi' örnekleri vererek, Türkiye'de medyayı iyice felç etme projesine meşruiyet paltosu giydirmek gayretindeydi dün.

Bu yazıyı, Paris'te Uluslararası Gazeteciler Federasyonu'nun (IJF) himayesinde düzenlenen 'nefret söylemi ve ırkçılık' konulu bir konferanstan dönerken yazıyorum.
Saldırıya uğrayan Hebdo binasının hemen yanı başında, 11. Bölge belediye sarayında iki gün geçirdik.

Kapıda iki silahlı polis vardı. Herkes elini kolunu sallaya sallaya içeri giriyor, bazılarına kibarca nereye gittikleri soruluyordu.

Hebdo binasının olduğu yer dışında sokaklarda tek bir barikata, polis 'görünürlüğü'ne rastlamadım.

Mısırlı meslektaşım, 'şuraya bak, her şeye rağmen özgürlüklere ne kadar saygılılar, terörün baskı tuzağına düşmüyorlar, bizde olsa adım attırmazlardı' demeden edemedi.
Gazeteler hakkında 'terör propagandası' bahanesiyle soruşturma açmak…

Başbakan'ın keyfi talimatıyla ajanslar, TV kanalları, gazeteler ve -bal gibi gazeteci oldukları halde- sarı kart hamili değiller diye muhabirlerin işini yapmasına engel olmak…
Cumhuriyet Gazetesi dün meslek onuru adına altını çiziyordu:

'Bir gazeteye hangi fotoğrafın basılacağına Başbakan karar veremez. O karar, gazetecilere aittir. Ve demokrasilerde en iyisi, herkesin kendi işini yapmasıdır; kimsenin tehditle, hakaretle medyayı korkutmaya, hedef göstermeye kalkışmamasıdır. Kendi güvenlik zafiyetini perdelemek için basına yayın yasağı koymak, aynayı taşlamaktır; hiç işe yaramamış bir faşizan tavırdır.'

Anlayacaklar mı?

Hayır.

Borazancılar eşliğinde baskıyı daha da artıracaklar.

Mağdurken mağrur olan, eziyet etmeyi en iyi bilendir.