Medya baskısında son silah: Sınır dışı

2013 ortasından bu yana, Erdoğan, The Wall Street Journal’dan BBC, Bloomberg, The Economist ve Reuters’a kadar birçok yayını hedef aldı.

P24

09.02.2014

Ayla Albayrak
Wall Street Journal Türkiye

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yabancı gazeteciler – kendisini en çok eleştirenler – üzerindeki baskısını yeni bir tehditle artırdı: Sınır dışı.
 
Today's Zaman gazetesinde çalışan 27 yaşındaki Azeri gazeteci Mahir Zeynalov, Cuma günü Bakü uçağına giderken güvenlik görevlileri eşliğinde gümrükten geçti. Siyaset haberleri yazan gazeteci Aralık ayında Başbakan Erdoğan tarafından attığı twitler yüzünden, halkı "kin ve düşmanlığa" teşvik ettiği gerekçesiyle dava edilmişti.
 
"Mahir Zeynalov sınır dışı edildi ve ülkeyi terk etti" diye bir İçişleri Bakanlığı yetkilisi Cuma günü The Wall Street Journal'a hangi sebeplerle karar verildiği konusunda detay vermedi.
 
"Sınır dışı edilmem özgür medya üzerinde yapılan baskının ufak ama açık bir parçasıdır" diyen Zeynalov Cuma akşamı The Wall Street Journal'a emaille verdiği röportajda şöyle devam etti: "Benim Erdoğan'ın saygınlığına zarar verdiğim iddia edildi ancak sınır dışı edilmemin hükümetin imajına daha çok zarar vereceğini hesaba katmadılar."
 
Karar, Başbakan'ın Türkiye'nin politik ve ekonomik sorunları için uluslararası medyayı suçlamasının ardından geldi ve hükümetin, makalelerini ve sosyal medya paylaşımlarını araştırdığı yabancı gazeteciler için ülkede giderek tehlikeli hale gelen ortama da dikkat çekti.
 
2013 ortasından bu yana, Başbakan Erdoğan, The Wall Street Journal'dan BBC, Bloomberg, The Economist ve Reuters'a uzanan birçok yayını defalarca hedef aldı. The Economist ve Reuters'ın Türkiye'den verdiği haberler, hükümet yanlısı yerel medyanın yayınlarına ciddi derecede ters düştü. Erdoğan, uluslararası kurumların, Türkiye'nin 800 milyar dolarlık ekonomisini raydan çıkarmak isteyen komplocu "faiz lobisi"nin bir parçası olduğunu belirtiyor.
 
Hükümet Haziran'dan bu yana yurt içinden ve dışından gelen baskılarla yüzleşti.
 
Önce, bir ay süren ve tüm ülke geneline yayılan hükümet karşıtı protestolar yaşandı. Sonra, lira %20'lik değer kaybıyla gelişen piyasalarda yaşanan satışın öncüsü oldu ve büyüme, enflasyon hedefleri revize edildi. Son olarak da Türkiye, Aralık ayında Erdoğan'a yakın isimlerin tutuklandığı ve kabine değişikliğine neden olan yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasıyla çalkalandı.
 
Türkiye'de bağımsız haberciliği desteklemek için kurulan sivil toplum örgütü P24'ten Andrew Finkel, "Birkaç kaba twit attı diye bir muhabiri yurt dışı etmek yolsuzluk soruşturmasıyla kıstırılan insanların düşünce tarzını ortaya koyuyor… köşeye sıkıştırılan bir kedi gibi" dedi. Finkel, Türkiye'ye geldiği 1989'dan bu yana yabancı bir basın mensubunun yurt dışı edildiğini hatırlamadığını söyledi.
 
Zeynalov daha büyük bir çatışmada da çapraz ateşte kaldı.
 
Çalıştığı gazete, Erdoğan'ın eski müttefiklerinden Fethullah Gülen'e yakın isimlerin. İki ismin arası açılırken Başbakan, Gülen cemaatini Mart ayındaki kritik yerel seçimler öncesi yolsuzluk soruşturmasıyla hükümeti devirmeye çalıştığını iddia etti.
 
Today's Zaman ve Türkiye'nin en çok satan gazetesi olan Zaman, 10 yıldır süren desteğinin ardından giderek Başbakanı eleştirmeye başladı ve hükümeti Batı'ya yaklaşan reformcu ajandasını geriye döndürmekle suçladı. Başbakan bu iddiaları reddediyor ve Gülencileri polis ve yargı içindeki Cemaat üyeleriyle birlikte karalama kampanyası yapmakla suçluyor.
 
Finkel, "Mahir çok savunmasız bir durumdaydı çünkü arkasında uluslararası bir kurumun koruması yoktu, örneğin Reuters'da çalışan birini hedef almak o kadar kolay olmayacaktır," dedi.
 
Adil olmak gerekirse, Today's Zaman da melek değil. 2011 yılında, Finkel o zamanlar arası hükümetle iyi olan gazetedeki işini, hükümet hakkında çok eleştirel yazılar yazdığı için kaybetti.
 
Ancak, analistler Zeynalov olayının tehlikeli bir emsal teşkil ettiğini düşünüyor. Today's Zaman, muhabirinin İçişleri Bakanlığınca "ülkedeki varlığı kamu güvenliğini tehlikeye attığı, politik ve yönetimsel gereksinimler gereğince" iddia etti. The Wall Street Journal'ın ulaştığı yetkililer konu hakkında yorum yapmadı.
 
Yurt dışı edilme olayı, uluslararası insan hakları guruplarının Türkiye'de giderek kötüleşen ifade ve basın özgürlüğü konusunda alarm vermesiyle çakıştı. Gazetecileri Koruma Komitesi'ne göre (Comitee to Protect Journalists, CPJ) Türkiye hapiste bulunan 40 gazeteci ile dünyada bu konuda ilk sırada yer alıyor.
 
Çarşamba günü, Erdoğan hükümeti internet sayfalarının mahkeme izni olmadan kapatılması, kullanıcı bilgilerinin takip edilmesini sağlayan kanunu onayladı. Bu karar CPJ, Freedom House, İnsan Hakları Örgütü'nün (Human Rights Watch) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e yasayı veto etmesi çağrısında bulunmasına yol açtı. Türkiye'nin üyesi olmaya çalıştığı Avrupa Birliği'de yasayı kısıtlayıcı olduğu gerekçesiyle eleştirdi.
 
1995 yılında Reuters muhabiri Aliza Marcus'a, Türkiye, AB ve ABD'nin terör örgütü listesinde bulunan PKK ile ilgili yaptığı haber için dava açıldı. Marcus, "halkı kin ve nefret"e teşvik suçlarından aklandı ve websitesinde yer alan bilgiye göre Kıbrıs'a yerleşti.
 
Finkel'e de 1999 yılında o zaman politik bir güç olan orduyu eleştirdiği için dava açıldı. Ve geçen yaz, Türk otoriteler, Hollandalı gazeteci Bram Vermeulen'in basın kartını ve oturma iznini yenilemedi. Gelen tepkilerden sonra, yetkililer izinlerini yeniledi ve yaşanan problemi "yanlış anlama" olarak değerlendirdi.
 
"Hoşuna gitmeyen şeyleri söyleyen gazetecileri sınır dışı etme 90'larda hükümetin kullandığı bir taktikti, o zamandan bu yana görmedik" diyen Uluslararası Af Örgötü'nden Türk araştırmacısı Andrew Gardner ekliyor, "Bunların tekrar gündeme gelmesi endişe verici."