‘Nurtopu gibi bir 301’imiz daha oldu: TCK 299’
Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi, Cumhurbaşkanı’na hakaret suçunu düzenleyen TCK 299’un düşünce özgürlüğüne engel haline geldiğini savundu
06.10.2015
Çok sayıda yazar, akademisyen, hukukçu, gazeteci, sanatçı ve aktivistten oluşan Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi, son günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı koruma maddesine çevrilerek düşünce ve ifade özgürlüğü üzerinde en büyük engel haline getirilen TCK'nin 299. Maddesi çerçevesinde başlatılan soruşturmaları kınadı.
Girişim tarafından yapılan ‘Nurtopu gibi bir 301’imiz daha oldu: TCK 299’ başlıklı yazılı açıklamada, TCK 299’un temel işlevinin, aynen 301. madde gibi, muhalifleri yıldırmak ve sindirmek olduğu, ancak bu kez amacın Türklüğü korumak değil, Erdoğan’ın Tek Adam projesini korumak olduğu ileri sürüldü.
Eski cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 7 yıllık döneminde 545 dava açıldığı halde 299’dan hiç kimsenin tutuklanmadığı belirtilen açıklamada, Erdoğan’ın 1 yılı anca bulan döneminde 282 kişi hakkında soruşturma açıldığı ve aralarında çocukların da bulunduğu 14 kişinin tutuklandığına dikkat çekildi.
Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi’nin yazılı açıklaması şöyle:
"Günümüz hukuk devletlerinde, kişiye hakaret suçlarının ceza hukuku kapsamından çıkartılarak haksız fiil olarak düzenlenmesi ve özel hukuk yaptırımlarına konu olması yeterli görülüyor.
Oysa Türkiye tersine gidiyor. Çok yakın geçmişimizde sayısız zulüm yapmış olan TCK 301 uygulaması şimdi de TCK 299’la hortlatılmış vaziyette. Çok daha güçlü biçimde.
Hrant’ı da vuran 301’in son biçiminde Türk Milleti’ni vs. aşağılamaya 6 ay ile 2 yıl hapis veriliyordu. TCK 299 ise “cumhurbaşkanına hakaret” suçunu normal vatandaşa hakaretin ötesine geçerek 1 ila 4 yıl hapis veriyor. Suçun alenen işlenmesi halinde ceza 1/6 oranında artırılıyor. Tabii, ceza davasının ardından her seferinde açılan bir de hukuk davası sonucu yüklü para cezası.
Bitmedi. 301 çok büyük eleştirilere uğrayınca, soruşturma açabilmek için savcıya adalet bakanından izin alma getirildi. Bu, ifade özgürlüğü için bir tür garantiydi. Adalet bakanı, büyük gürültü koparacak davalarda izin vermeyebilirdi; Azınlık Raporu davasında olduğu gibi. 299’da ise savcı bütün soruşturmayı tamamlamıştır, gerekirse kişiyi tutuklatmıştır, dava açmak için kovuşturma izni alıyor. Bu durumda kişi, izin müessesesinin kısmi koruyuculuğundan da yoksun kalıyor.
Ama asıl ilginç olan, aynen terör suçlarında olduğu gibi, Erdoğan’ın HSYK’de yaptırdığı değişiklikler marifetiyle atanan sulh ceza yargıçlarının kişiyi dava sürerken tutuklaması. Lise öğrencileri dahil.
Yani TCK 299’nin temel işlevi, aynen 301 gibi, muhalifleri yıldırmak/sindirmek. Ama bu sefer amaç Türklüğü korumak değil, Erdoğan’ın Tek Adam projesini korumak.
Nitekim, eski cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 7 yıllık döneminde 545 dava açıldığı halde 299’dan hiç kimse tutuklanmamışken, Erdoğan’ın 1 yılı anca bulan döneminde 282 kişi hakkında soruşturma açıldı, aralarında çocukların da bulunduğu 14 kişi tutuklandı.
Oysa TCK 299 diye bir madde yoktur, çünkü Anayasa md. 90/5 tarafından zımnen ilga edilmiştir. Şöyle ki:
1) Avrupa ülkelerinin hiçbirinde “cumhurbaşkanına hakaret” diye ayrı bir suç yoktur. Cumhurbaşkanlarını hakaret konusunda “normal” vatandaşlardan daha fazla koruyan tüm ceza hükümleri, AİHM’nin kesin içtihadına göre, AİHS Md. 10’a (ifade özgürlüğü) aykırıdır. Türkiye, AİHM’nin zorunlu yargı yetkisini Ocak 1987’de kabul etmiştir.
2)R. T. Erdoğan’ın başbakan olduğu Mayıs 2004’te getirilen TC Anayasası Md. 90/5, Türkiye’nin temel hak ve özgürlükler alanındaki uluslararası taahhütlerinin, aynı konudaki ulusal yasalardan üstün olmasını öngörmektedir.
3) Bu nedenle, açıkça ilga edilmemiş olmasına rağmen ulusal yasa TCK Md. 299, Türkiye’nin uluslararası taahhütlerine aykırı olmak nedeniyle Anayasa Md. 90/5 tarafından zımnen ilga edilmiştir.
Yargıçlarımız, Anayasa Md. 90/5’e aykırı olan bir ceza hükmünü uygulamaktadırlar.
R. T. Erdoğan’ın, bütün hakların anası olan ifade özgürlüğünü katletmek için kullandığı bu hüküm, AKP’nin yandaşı olmayan herkesi her an vurmaya hazır bir Demokles Kılıcı görevi yapmaktadır.
Buna karşı çıkmak şu anda hepimizin acil görevi haline gelmiştir. "
Başta 299. Maddenin mağdurları Hasan Cemal, Bülent Keneş, Yalçın Ergündoğan olmak üzere açıklamaya destek veren katılımcıların adları şöyle:
A. Hicri İzgören Abud Can Adil Okay Adnan Challma Kulhan Adnan Genç Ahmet Abakay AHMET AYKAÇ Ahmet Hulusi Kırım Ahmet Kardam Akın Atauz Akın Birdal Alev Er Ali Akay Ali Gökkaya Ali Kılıç Altan Açıkdilli Atilla Çetiner Atilla Dirim Attila Tuygan Ayşe Günaysu Aziz Çelik Aziz Gökdemir Babür Pınar Baran Tursun Vakfı Baskın Oran Bayram Balcı Bedros Dağlıyan Bektaş Meral Birgül Turan Bozkurt Kemal Yücel Bülent Keneş Bülent Tekin Bülent Uluer Büşra Ersanlı Cemil Gündoğan Cengiz Aktar Cengiz Çandar Ceyhan Suvari David Vergili Demir Küçükaydın Derya Yetişgen Dikran Kasparyan Doğan Özgüden Doğu Ergil Eflan Topaloğlu Elçin Arabacı Elif Yıldırım Emin Kaya Emrah Cilasun Emre Kocaoğlu Ercan İpekçi Ercan Kanar Erdal Doğan Erdal Yıldırım Ergun kuzenk Erkam Tufan Aytav Erkan Polat Erol Önderoğlu Erol Özkoray Erol Yeşilyurt Ersin Kalaycıoğlu Ersin Salman Ertuğrul Günay Fatma Dikmen Ferdan Ergut Ferhat Kentel Fikret Başkaya Garbis Hatemo Gençay Gürsoy Gül Gökbulut, Gün Zileli Günay Aslan Güngör Şenkal Hacı Orman Hakan Yücel Haldun Açıksözlü Hale Bolak, Hanife Türkseven Hanna Beth- Sawoce Hasan Burgucuoğlu Hasan Cemal Hasan Fırat Hasan Kaya Hasan Oğuz Hasan Zeydan Hatice Çevik Hüriye Şahin Hüsnü Öndül Ira Tzourou İbrahim Seven İnan Gedik İnci Hekimoğlu İnci Tuğsavul İrfan Akalp İsmail Beşikçi İsmail Cem Özkan Kadir Akın Kadriye Ünlü Kayuş Çalıkman Gavrilof Kazım Genç Kemal Akkurt Kermo Reada Koray Düzgören Kuvvet Lordoğlu Mahir Sayın Mahmut Cantekin Mahmut Konuk Mehmet Demirok Mehmet Erkek Mehmet Tursun Mehmet Uluışık Mehmet Yılmaz Melek Ulagay Taylan Memik Horuz Meral Saraç Seven Mesut Tufan Mihail Vasiliadis Murad Mıhçı Murat Utkucu Mustafa Sütlaş Mustafa Yetişgen Muzaffer Erdoğdu N. Mehmet Güler Nadya Uygun Necati Abay Necmettin Salaz Necmiye Alpay Nesrin Korkusuz Nesrin Nas Neşe Erdilek Nivart Bakırcıoğlu Ohannis Conkar Oktay Etiman Oya Tronsckoff Ömer Faruk Eminağaoğlu Özcan Metin Özcan Sapan Özcan Soysal Perihan Bolat Pınar Ömeroğlu Rabia Mine Ragıp Zarakolu Ramazan Gezgin Recep Maraşlı Rıdvan Bilek Rukiye Turan Sabri Atman Sait Çetinoğlu Samim Akgönül Selina Doğan Sennur Baybuğa Serdar Koçman Serkan Engin Sezai Sarıoğlu Shabo Boyacı Sinan Çiftyürek Sungur Savran Şanar Yurdatapan Şiar Rişvanoğlu Tahsin Yeşildere Tamar Çıtak Tamer Çilingir Taner Akçam Tarhan Erdem Tayfun İşçi Tuma Çelik Türkan Balaban Ufuk Uras Yalçın Ergündoğan Yasemin Çongar Yasin Yetişgen Yavuz Baydar Yılmaz Demir Yusuf Haddaoğlu Yücel Sayman Zeynep Tanbay, …
Akdeniz ve Altıparmak'tan basın bildirisi hakkında açıklama
Öte yandan Türkiye’de özellikle internet hukuku, özgürlükler ve insan haklarının önde gelen savunucularından Prof. Dr. Yaman Akdeniz ve Prof. Dr. Kerem Altıparmak, Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi’nin bildirisiyle ilgili bir açıklama yaptı.
Akdeniz ve Altıparmak’ın açıklamalarının tam metni şöyle:
"Güncel Hukuk Dergisi’nin Ekim 2015 sayısında “TCK 299: Olmayan Hükmün Gazabı mı?” isimli bir makale kaleme aldık. Bu yazı daha sonra, derginin izniyle Bianet.org sitesinin Biamag Cumartesi ekinde de yayımlandı.
Yazıda, Cumhurbaşkanı’na Hakaret suçunu düzenleyen TCK 299. maddenin AİHM’in açık içtihadı karşısında Anayasa 90/son delaletiyle soruşturmalara esas alınamayacağını ileri sürdük. Bilebildiğimiz kadarıyla, bu argümantasyon yöntemiyle TCK 299 soruşturmalarının çürütülmesinin ilk örneği bu yazıdır. Bir başka deyişle, yazıda ileri sürülen görüş herkes tarafından kullanılan, tekrar edilen bir görüş değil yeni geliştirilmiş bir düşüncedir.
Yazının yayımlanmasından 4 gün sonra Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi ‘Nurtopu gibi bir 301’imiz daha oldu: TCK 299’ isimli bir bildiri yayımladı. Bu yazıda, tezimizin ve yazıda işlediğimiz metodun aynen işlendiğini gördük (bkz http://www.platform24.org/guncel/1108/nurtopu-gibi-bir-301-imiz-dahaoldu–tck-299).
Daha sonra da Today’s Zaman gazetesi bu açıklamayı manşetine taşıdı ve önde gelen entelektüellerin yazıda verdiğimiz rakamları, tezi ve metodu ileri sürerek “uyarıda bulunduğunu” yazdı (bkz http://mobile.todayszaman.com/national_intellectuals-warn-infamous-article- 301-resurrected-in-form-of-article-299_400737.html).
Her iki metinin de hiçbir yerinde bu tezin kim tarafından, nerede ileri sürüldüğüne dair bir açıklama yer almadı. İmza metninin altında sayılan onlarca entelektüel arasında da adımız yer almıyor. 8 yılı aşkın bir süredir ifade özgürlüğü alanında hem makaleler yazıyor, özgürlüğü kısıtlayan yasaklara karşı yargı yoluna başvuruyor, karşılık beklemeden hak mağdurlarına ve hukukçulara destek olmaya çalışıyoruz. Yazdığımız hiçbir yazıyı, ileri sürdüğümüz hiçbir görüşü salt bilimsel dergilerde kalsın ve unutulsun diye ifade etmiyoruz. Bu nedenle, görüşümüzün bu kadar geniş bir kabul görmesi bizi fazlasıyla memnun etti. Umarız ki, TCK 299. maddeden yargılanan çok sayıda kişi, bu kadar çok sayıda düşünce insanının desteğini hukuki mücadelelerinde kullansın.
Bununla birlikte, Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi tarafından hazırlanan ve seçkin bir çok aydının imza attığı bir metinde, özgün bir fikrin sahiplerinin hiçbir şekilde anılmamasını fazlasıyla yadırgıyoruz. Hayatını düşünerek ve yazarak idame ettiren insanlar için en önemli şeyin küçük bir takdir olduğunu, bunun da özgün görüşlerin sahiplerinin isim ve eserlerini anarak yapılacağını, kendileri de aynı işle iştigal edenlerin unutmaması gerekir. Özgün fikirler, ancak bu küçük takdirler sayesinde üretilir, yenilenebilir. Bu nedenlerle, Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi’nin bildirisi yazılırken, girişte bir cümle veya açıklamanın altına atılacak bir dipnotla fikrin kime ait olduğunun belirtilmesinin etik bir yükümlülük olduğunu düşünüyoruz. Türkiye’de benzer hatalar sıklıkla yapılmaktadır. Bu vesileyle konuya ilişkin duruşumuzu belirtmek, aynı hatanın en azından benzer işleri yapan insanlarca tekrar edilmemesi için bu açıklamayı yapmak zorunluluğu doğmuştur. Tüm ilgililerin bilgisine saygılarımızla sunarız."