P24 ve UNESCO’dan ortak atölye

Ankara’daki Bilgi Edinme ve Veri Gazeteciliği Atölyesi’nde bilgiye ulaşmanın yolları tartışıldı

ARZU YILDIZ

13.04.2015

 
Bağımsız Gazetecilik Platformu (P24) ile UNESCO Türkiye’deki gazetecilere yönelik olarak “Bilgi Edinme ve Veri Gazeteciliği” konusunda, 10-11 Nisan’da Ankara’daki Best Hotel’de bir atölye düzenledi.
 
Atölyenin ilk gününde Hürriyet Okur Temsilcisi Gazeteci Faruk Bildirici, Victoria Anderica, uzmanlar  Gavin Sheridan, Staffan Dahllöf,  Adeline Hulin, Sezin Öney, Çiğdem Toker ve P24’ün kurucu üyesi Yavuz Baydar çalışmaya katılan gazetecilere hem atölyenin amacını hem de Türkiye’de medya üzerinde son dönemde belirgin bir şekilde hissedilen baskı, sansür ve yayın yasaklarını değerlendirdi. Bilgi Edinme Kanunu’nun önemine vurgu yapıldı.
 
P24’ün kurucu üyelerinden Yavuz Baydar, kısa bir açılış konuşması yaptı. Baydar, cezaevindeki gazeteciler, haklarında dava açılmış gazetecilerin sayılarının, varlığının basın özgürlüğünün ne durumda olduğunu göstergesi olduğunu söyledi. Baydar, “Gezi eylemlerinde, 17-25 Aralık’ta ülkeyi çürük elma gibi sarıldığını araştırmacı gazetecilik sayesinde görme imkanına sahip olduk” dedi. Yavuz Baydar , Türkiye’deki kamplaşma ve kutuplaşmaya dikkat çekti ve “en önemli sorun kamplaşmayı aşmak” dedi. Baydar öte yandan, medyadaki sansürün, baskının, işten çıkarmaların internet medyasının canlanmasını sağladığını söyledi. Bu sayede internet medyası ile insanların bir şekilde yayınlanmayan haberleri yayınlama imkanına sahip olduğunu ve sadece Türkiye’de değil dünyada da sıkışıp kalan gazeteciliğin sınırlarını aştığını, erittiğini ifade etti. Baydar, “Sınır ötesine açılıp meslektaşlarla yeni alanlar açıp yeni iş birliği aramak çare gibi durmuyor mu?” diye sordu.

Açılış konuşmasının ardından söz alan Hürriyet Gazetesi okur temsilcisi Faruk Bildirici, kanunun 11 yıl önce çıktığını hatırlattı. Özel hayatın gizliliği dışında her konudaki soruya cevap verilmesi gerektiğinin altını çizen Bildirici, devlet kurumlarının cevapları geçiştirdiğini söyledi. Türkiye’nin bu konuda şeffaf olmadığını dile getirdi. Bildirici, “Bilgiler sadece sadece vatandaştan değil kurumlardan da saklanabiliyor. Kurumlar birbirine bilgi vermiyor. Türkiye’yi yöneten iktidarın tavrı da burada önemli” dedi. Bildirici, her şeye rağmen bilgi edinme kanunun devletin kalesinin surlarında önemli bir gedik açtığını söyledi. . Bildirici, “Veriler çok çabuk yayılabiliyor. Dijitalleşme bunda etkili. Seçim sonrası kişisel verilerin korunmasıyla ilgili bir düzenleme yapılması gerekiyor. Yoksa daha çok sorun yaşanacaktır. Özellikle gazetecilerin bilgileri çok çabuk yayılıyor” diye konuştu. Bilgi edinme kanunu çerçevesinde gerektiği kadar gazetecilik yapılmadığına dikkat çekti.
 
“12 Eylül döneminden farkı yok”
 
Bildirici, Türkiye’de şu anda yaşananların, medyanın maruz kaldığı baskının 12 Eylül’den farkı olmadığına dikkat çekti: “12 Eylül dönemi kadar kötü bir süreç. Medya ile ilgili kavgalar bilinçli yapılıyor. Bir kısmını ele geçirdi(ler). Geçiremediklerini baskılarla yola getirmeye çalıştılar. Unutulmaz telefon konuşmaları (Alo Fatih) yapıldı. gazetenin arka sayfasındaki resme müdahale eden bir başbakan oldu.”
 
Bildirici, medyadaki kutuplaşma ve kamplaşmayı da şu sözlerle anlattı: “Son dönemde gazeteciler arasında büyük bir kamplaşma var. Yazılan haberler de insanların çalıştığı kurumlara göre zaman zaman tarafsızlığın, nesnelliğin kaybolduğunu hissedebiliyorsunuz. Medya organları “Doğan Medyası”, “Cemaat Medyası”, “Kürt Medyası” ve “Yandaş Medya” olarak kategorize ediliyor, bu gruplarda çalışan gazetecilerin haberleri de çalıştığı kuruma göre değerlendiriliyor. Öncelikle bu sorunların aşılması, nesnelliğin, tarafsızlığın korunması gerekir.”
 
“Sahte belge üreten, tarih değiştiren bir gazetecilik”
 
Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Çiğdem Toker, “Masa başında sahte belge üreterek, tarih değiştirerek manşetten haber veriyorlar. Üstelik bunlara ‘Özel Haber’ logosu vuruyorlar. Bu gerçekten çok ciddi bir sorun. Buna saf kötülük diyorum. Böyle bir süreçten geçiyoruz” dedi. Bilgi Edinme Kanunu’nun 2004 yılında çıktığını hatırlatan Toker, Türkiye’de gazetecilerin bu imkanı yeterince kullanılmadığının altını çizdi ve “Bilgi edinme hem hak hem özgürlük” şeklinde konuştu.
 
“Vekiller bu hakkı soru önergesi ile kullanıyor”
 
Taraf Gazetesi yazarı Sezin Öney ise bilgi edinme hakkının ne şekilde kullanılacağının birçok kişi tarafından tam olarak bilinmediğini ifade etti. Öney, atölyenin bu anlamda gazeteciler açısından yararlı olduğunu ifade etti. Bilgi Edinme Kanunu’nu meclisteki milletvekillerinin soru önergeleriyle kullandığının altını çizdi. Kurumların artık vekillerin soru önergelerini de ciddiye almamaya başladıklarını dile getirdi.
 
“Kanunun bazı ülkelerde tam uygulanmadığını tespit ettik”
 
UNESCO Temsilcisi Adeline Hulin, Türkiye’de son bir yılda 6 seminer düzenlediklerini, toplamda 150 gazeteciyle görüştüklerini dile getirdi. Birçok ülkede benzer çalışmalar yaptıklarını hatırlatan Hulin, görüşmelerin yapıldığı ülkelerde Bilgi Edinme Kanunu’nun tam anlamıyla uygulanmadığını tespit ettiklerini ifade etti.
 
“Gazeteciler İçin Devlet Kurumlarındaki Bilgiye Erişme El Kitabı”nı hazırlayan Victoria Anderica ise “Bu konuda çok çalıştık. Bu kanunu uygulamayan ülke kalmasın istiyoruz. Gazeteciler bu noktada kilit olduğu için onlara ulaşmak istiyoruz. Siz bilgi edinme hakkını kullanırsanız ve size verirlerse bu sistem normal vatandaşa daha kolay geçecektir” dedi. 
 
İrlanda’da bakan istifa etti
 
Atölyenin ikinci gününde ise Bilgi Edinme Kanunu’ndan nasıl yararlanılacağı anlatıldı. Bunun yanı sıra ekonomi, sağlık, kadına şiddet, tecavüz, uyuşturucu, yolsuzluk gibi birçok farklı konuyla ilgili açık kaynaklardan nasıl verilere ulaşılabilineceği anlatıldı. Bilgi Edinme Kanunu’nun sadece Türkiye’de değil, uluslararası kullanımına da dikkat çekildi.
 
Atölyede bilgilerini, tecrübelerini paylaşan ve Bilgi Edinme Kanunu’nu kullanarak yaptığı haberlerden örnekler sunan İrlandalı Gazeteci Gavin Sheridan ilgi odağı oldu. Sheridan, ülkesinde Turizm Bakanı’nın seyahatlerinin ve harcamalarının bir dönem çok tartışıldığını, bunun üzerine kendisinin de Bilgi Edinme Kanunu kapsamında bakanın tüm seyahat ve harcama bilgilerini istediğini söyledi. Kendisine zarf içerisinde sayfalar dolusu evrak gönderildiğini ifade eden Sheridan, bu evraklar içerisinde bakanın bir seyahatinde yürüme mesafesinde dahi limuzin kiraladığını bunun 437 EURO’luk faturasını yayınladığını, daha sonra benzer haberler yapmaya devam ettiğini ifade etti. Bu haberlerin daha sonra ülkesinde birçok gazetede yer aldığını, NYT, The Times gibi saygın gazetelerin de aynı konuda yazılar yazdığını söyledi.
 
Sheridan, Turizm Bakanı’nın harcamalarına ilişkin yayınladığı haberlerin halkta yoğun tepki oluşturduğunu ve sonuçta bakanın istifa ettiğini de aktardı. Bunun üzerine atölyedeki gazeteciler, 17-25 Aralık sonrası ev baskınlarında bulunan kasalara, kutulara rağmen gerek toplumda gerekse bir kısım medyada bunların normal karşılandığını anımsattı. Tartışmalarda bu tür haberlerde ısrar ve devamlılığın önemli olduğu vurgulandı. 

Faruk Bildirici'nin konuşmasının tam metni için tıklayın

Bilgi Edinme ve Veri Gazeteciliği seminerine ilişkin diğer haberler için tıklayın