“PKK’nin üstüne yık, serbest bırakalım”
Yeni Yaşam gazetesi manşetini Tahir Elçi cinayetinin 4. duruşmasında yaşananlara ayırdı.
13.01.2022
Yeni Yaşam gazetesinin manşetinde, “PKK’nin üstüne yık, serbest bırakalım” başlıklı haber yer aldı. Haberde şöyle denildi:
“Tahir Elçi cinayetinin tanığı olarak ortaya sürülen Deniz Ateş, savcı Kenan Karaca’nın gözaltında ve işkence sırasında kendisini ziyaret ettiğini ve olayı PKK’nin üzerine yıkma karşılığında kendisinin serbest bırakılacağını söylediğini belirtti. Duruşmada ifade verme talebi kabul edilmeyen Deniz Ateş yaşadıklarını Diyarbakır Barosu’na gönderdiği mektupla anlattı.
Sur’da yaşanan çatışmalar sırasında gözaltına alındığını anlatan Ateş, ‘Savcı bana hukuka aykırı bir biçimde, Tahir Elçi cinayetini Mahsun Gürkan ve Uğur Yakışır’a mal etmem için ifade vermemi, aksi takdirde öldürüleceğimi belirtip tehdit etti ve bunlar arkadaşlarınızın yaptığını söyleyin ben de sizi bırakacağım, söz veriyorum’ diyerek vaatte bulundu’ dedi.
Ağır işkence altında bütün bunları kabul ettiğini belirten Ateş, savcının daha sonra da ‘Şerefim ve namusum üzerine seni bırakacağım. Bu olayları PKK’nin üzerine yıkmamıza yardımcı ol’ dediğini, ayrıca Sincan cezaevinde de Ankara Başsavcılığından ve istihbarattan geldiğini söyleyen insanların kendisini konuşturup kameraya çekmek istediğini ama reddettiğini belirtti.”
Evrensel gazetesi habere manşetin yanında, “‘Savcı, tehditle beni yönlendirdi’” başlığıyla yer ayırdı:
“Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi cinayetiyle ilgili 3’ü polis 4 kişinin yargılandığı davanın 4. duruşması görüldü. Tanık Deniz Ateş, savcının tehditle kendisini yönlendirerek, ajanlık dayatmasında bulunduğunu söyledi.”
Birgün gazetesi ön sayfasındaki habere, “Avukatlara bir ret daha” başlığını attı ve “Tahir Elçi cinayetinde tanık olarak dinlenen Deniz Ateş’in iddialarına yönelik suç duyurusu reddedildi. Elçi ailesinin avukatları, bir başka suçtan tutuklu olan Ateş’in, ‘Savcı Kenan Karaca suçu PKK’ye yıkmam karşılığı serbest kalacağım sözü verdi’ yazan mektubunu delil olarak sunarak suç duyurusunda bulundu. Ancak mahkeme bu talebin reddine karar verdi” ifadelerini kullandı.
“Türkler için kriz, bizim için fırsat”
Karar gazetesi manşetinde, “Türkler için kriz, bizim için fırsat” başlıklı habere yer verdi. Haberde şöyle denildi:
“TL’nin yaşadığı çöküş şirketlerimizi de ‘kaçmaz kelepirlere’ çevirdi. En hızlı alıcılar ise Körfez’den çıktı. Katar’ın ardından bir hamle de ‘yeni barıştığımız’ BAE’den geldi. Türkiye Varlık Fonu’yla ‘birkaç fırsat’ hakkında görüştüklerini açıklayan Abu Dabi fon başkanının ‘Yatırım için harika zaman. Zayıf lira büyük fırsat’ sözleri asıl niyetin Türk şirketlerini ucuza kapatmak olduğunu gösterdi.
Hükümetin ekonominin kurallarına aykırı yaklaşımda ısrarı, TL’yi tarihinin en düşük seviyesine getirdi. Türkiye’yi sıkıntıya sokan tablo yabancıya ise ‘ucuza hücum’ fırsatına dönüştü. Şirketler, bankalar değerlerinin çok daha altında satışa konuldu. Katar Dışişleri Bakanı Al Sani, 1.5 ay önce Türkiye’nin gidişatı nedeniyle ortaya çıkacak fırsatları değerlendirmek istediklerini söyledi.
Doha’dan sonra Abu Dabi de benzer açıklama yaptı. Devlet yatırım fonu olan Abu Dabi Kalkınma Holdingi’nin Başkanı el Suwaidi ‘TL zayıf, alım yapmak için harika bir zaman’ dedi. Finans, lojistik ve gıda sektörüyle ilgilendiklerini açıkladı. Türkiye Varlık Fonu’yla ‘birkaç fırsat’a yönelik görüşmelerin başladığını kaydeden Suwaidi’nin ‘bazı kenarda kalmış varlıklar var’ ifadesi dikkat çekti.”
Cumhuriyet gazetesi habere manşetin altında, “Yağmanın itirafı” başlığıyla yer ayırdı:
“10 milyar dolarlık yatırım anlaşması imzalanan Birleşik Arap Emirlikleri’nin devlet yatırım fonu Abu Dabi Kalkınma Holdingi Başkanı Suwaidi, Türkiye Varlık Fonu portföyünde bulunan bazı şirketler de dahil birkaç ‘fırsat’ üzerinde görüşmelerin çoktan başladığını söyledi. Suwaidi, ‘Zayıf TL büyük alım fırsatı’ dedi.”
“İktidar eliyle gerici abluka”
Birgün gazetesinin manşetinde, “İktidar eliyle gerici abluka” başlıklı haber yer aldı. Haberde şu ifadeler kullanıldı:
“Elazığ’da önceki gün cemaat evinde yaşananların ardından gözler bir kez daha iktidarın desteği ile giderek etkinliği artan tarikat ve cemaat yapılanmalarına çevrildi. Okullardan hastanelere, cezaevlerinden kadın sığınma evlerine kadar hemen her alanda etkisini artıran cemaatler, Türkiye’yi gericilik batağına sürükledi. Yurttaşların, ‘Cemaat ve tarikatlar kapatılsın’ talepleri yok sayılarak hayata geçirilen kanuni düzenlemeler, cemaat ve tarikatların önünü daha da açtı.
Yurttaşların tüm mücadelesine karşın bürokraside cemaat ve tarikatlara sağlanan alan giderek daha da genişletildi. Önce AKP iktidarının bir dönem koalisyon ortağı olan Gülen yapılanması tüm ülke yönetimine hakim doldu. Bozulan ortaklığın ardından 15 Temmuz’daki kanlı darbe girişimi gündeme geldi. Gülen yapılanmasının kamuda boşalttığı yerlerde bu kez yeni cemaat ve dini örgütlenmeler palazlandı.
İlahiyatçı Yazar Cemil Kılıç, cemaat ve tarikatların artan etkisine ve cemaat ve tarikatlara karşı atılması gereken adımlara yönelik BirGün’e değerlendirmelerde bulundu. Tarikat ve cemaatlerin, ‘677 Sayılı Devrim Yasası’ kapsamında kapatıldığının altını çizen Kılıç, ‘Dolayısıyla bu yapılar yasa dışıdır. Hiçbir tarikat ve cemaat de tarikat ve cemaat adıyla faaliyet icra etmiyor. Bir takım vakıflar, dernekler yoluyla çalışıyorlar. Vakıf ve dernek adı altında örgütleniyorlar. Devletin içinde tarikat ve cemaatlerin varlığı ancak bu çerçevede değerlendirilebilir’ dedi.”