Poynter’da yeni medyaya baktık
Değişen medyayı anlamak isteyen gazeteciler Florida’daki Poynter Enstitüsü’ndeydi

25.11.2014
Aç!… Bir buçuk yaşındaki oğlumun bildiği 5 – 6 kelimeden birisidir: Aç!.. O küçücük elleriyle iPhone'umu alır almaz bana seslenir: Aç!..
Türkçesi şudur “ekran kilidini aç ve o cihazı bana ver!”
Israrlarına dayanamayıp iPhone’un ekran kilidini açtığımda yaptığı ilk şey, o küçücük parmaklarıyla ekranda dolaşıp Şapkalı Maymun, Talking TomCat ve Asphalt 8 gibi oyunlarla oynamak. Bazen fotoğraf albümümde gezindiği de olur veya rastgele ekrandaki uygulamalara dokunur. Henüz Twitter veya Facebook hesabımdan bir şey yazmadı ama bir keresinde Instagram’dan fotoğraf paylaştığına ve altına rastgele bir şeyler yazdığına şahit oldum.
Teknolojiyle çok yakından ilgilenen birisi olmama rağmen, oğlumun dijital ekranla girdiği bu etkileşim beni hayretler içerisinde bırakıyor. “Anne, baba, su (ma), yemek (mama)” gibi yaşama dair en temel kelimelerin yanında eğlenceyi simgeleyen “aç” demeyi ne zaman ve nasıl öğrendi, inanın emin değilim. Bu yazıyı okuyan anne babalar da mutlaka buna benzer deneyimler yaşamışlardır. Ama okuduğunuz yazının asıl konusu bu değil…
Hayatını gazetecilikten kazanan ve yeni medya araştırmalarına yoğunlaşmış bir kişi olarak aklıma takılan bazı önemli sorular var; “Profesyonel medya içerik üreticileri olarak yakın gelecekte nasıl bir kitleye hitap edeceğiz? Bu çocuklar büyüdüğünde ve babalarının teknolojisi bile onlar için eskidiğinde nasıl bir medya ortamı olacak?”
İletişim değişince, davranışlar da değişir
Eskiden pasif olan izleyici kitleler teknolojide yaşanan müthiş gelişmeler sayesinde kendi içeriğini üretebilir hale geldi. Gazete, sadece büfede satılan bir iletişim aracı değil artık. Günün haberlerini almak için akşam televizyon ekranının karşısına geçmemiz gerekmiyor; cebimizdeki ekranlarda sürekli akan bir haber bülteni var. Babalarımız için bilim kurgu olan bir çok cihaz bugün hayatımızın normal bir gerçeği. Bu büyük değişim burda durmayacak. Bir kaç sene önce ufalıp cebe giren bilgisayarlar, yakında kolumuzda bir aksesuar gibi taşınabilecek.
2014 yılı itibariyle internete bağlı cihaz sayısı 7 milyara ulaştı. 2020 yılına geldiğimizde bu sayının en az 50 milyara çıkacağı tahmin ediliyor. Yani otomobil, buzdolabı ve saat gibi cihazlar internete bağlanabilecek, veri alışverişi yapabilecek. Nesneler kendi arasında iletişim kurabilecek. Bu sayede medya alışkanlıkları da büyük bir değişimden geçecek. Çünkü insanların iletişim biçimi değiştiğinde, düşünce ve davranış biçimleri de değişir. Gazetecilerin bu değişimi iyi anlaması gerekiyor…
Değişimi anlamak isteyen gazeteciler Poynter Enstitüsü’ndeydi
Teknolojik değişimler global anlamda medyayı yeniden şekillendire dursun, bizler Türkiyeli gazeteciler olarak bir de hukuki, siyasi, ekonomik ve kültürel olmak üzere çeşitli yerel sorunlarla boğuşuyoruz.
Halen yürürlükte olan birçok yasa basın ve ifade özgürlüğünün önünde büyük bir engel teşkil ediyor. Hırslı siyaset ve devlet adamları medyayı bir gladyatör arenası gibi kullanıyor. Vergilerimizle beslenen güç aktörleri değişiyor ama gücü kendinden bilenlerin keyfi akreditasyon uygulamaları hiç bitmiyor. Editoryal bağımsızlık nadir bulunan bir maden gibi, bedeli çok pahalı. Araştırmacı gazetecilik kültürü ise bu hengame içinde yok olmaya yüz tutmuş vaziyette.
Fakat tüm bu olumsuzuklara rağmen gazetecilik yapmaktan keyif alan ve bilgi birikimini arttırıp, kendisini geliştirmek isteyen meslektaşlarımız da yok değil… “Poynter Türkiye Gazetecilik Gelişim Sertifikasını” başarıyla tamamlayan 16 kişiyle, ABD'nin en önemli gazetecilik kuruluşlarından Poynter Institute’un Florida – St. Petersburg’daki merkezindeydik. Yaklaşık dört gün süren bir eğitim programına katılıp, deneyimli Amerikalı gazeteci eğitmenlerle bir araya geldik. Çeşitli medya kuruluşlarında çalışan veya bağımsız gazetecilik yapan kişilerden oluşan bu grup, günlük koşuşturmacadan sıyrılıp, geleceğe dair yepyeni fikirler geliştirdi.
Poynter Enstitüsü’nde neler konuştuk?
Yaklaşık bir hafta süren eğitimlerde araştırmacı gazetecilik, sosyal medya kullanımı, blog yazarlığı ve etkili hikaye anlatımı gibi konular konuşuldu. Herkes eşit seviyede İngilizce bilmediği için, fırsat eşitliği oluşturmak amacıyla ders sırasında sürekli Türkçe çeviri yapıldı.
Mimari önemli. Oturma düzeni grup çalışmasına imkan verecek şekilde tasarlandı.
CNN Digital Senior Editör Jan Winburn, CNN haber merkezinde kurdukları interaktif haber ekibinin çalışma yöntemini ve iyi bir haber haber dosyası oluşturmak için neler yapılması gerektiğini anlattı. CNN haber merkezinin günlük akışından bağımsız olarak çalışan Jan’ın ekibi, belirledikleri haber konuları üzerine derin araştırmalar yapıyor ve zengin multimedya araçları kullanarak CNN’in web okuyucuları için özel dosyalar oluşturuyor. Bu dosyalar arasında ATL24, The Girl Whose Rape Changed A Country, Living In Limbo ve Saving Aesha gibi dikkate değer çalışmalar var.
Grup çalışmalarından bir kare
Nebraska-Lincoln Üniversitesi Öğretim Görevlisi Sue Burzynski Bullard araştırmacı gazetecilik ilkeleri ve dijital ortamda veri doğrulama yöntemlerini anlattı. 2014 Pulitzer Yerel Habercilik ödüllü Tampa Bay Times muhabiri Michael LaForgia, kendisine ödül kazandıran haberin hazırlık sürecini paylaştı. ABD yasaları kamu yararına habercilik yapan ve bir skandalı ortaya çıkararan gazetecileri koruması altına alıyor. Üstelik bu durum sadece yasalarla değil, uzun yılların basın geleneğiyle de sabitleşmiş durumda. Türkiye’deki yasalar ise malesef gazeteci aleyhine işlemekte. Elbette bu da araştırmacı gazeteciliği olumsuz etkileyen bir unsur. Her iki eğitmen de Türkiye’deki zor şartlara rağmen araştırmacı gazetecilik yapmaya çalışan meslektaşları için büyük saygı duyduğunu ifade etti.
Grup çalışmalarından bir kare
Poynter online muhabiri Kristen Hare gazeteciler için blog yazarlığı, Ren LaForme ise sosyal medya kullanımı alanındaki deneyimlerini aktardı. Google Medya takımı Google araçlarını nasıl daha iyi kullanabileceğimize dair önemli ipuçları verdi. Bu ders İngilizce olarak Poynter NewsU portalında erişime açık.
Amerikalı gazeteci ve eğitmenlerin rahat tavırları sayesinde onlarla diyalog kurmak zor olmadı
Diğer eğitmenler arasında ise Politifact kurucusu Amy Hollyfield ve Joshua Gillin, Poynter eğitmeni Vidishka Priyanka, Vanessa Goodrum ve Butch Ward gibi gazetecilikte deneyimli isimler vardı.
Eğitim sonunda her katılımcı bir haber dosyası konusu buldu ve 4 dakikalık bir sunumla bu konuyu neden ve nasıl işleyebileceğini anlattı
Eve dönerken akılda kalanlar
27 ve 30 Ekim, 2014 tarihleri arasında Florida’nın St. Petersburg şehrindeki Poynter Institute merkezinde gerçekleşen bu eğitim programı bittiğinde benim aklımda iki önemli şey kaldı.
Her girişim hayal etmekle başlar, hayalinde ısrarcı olmak ve noktaları birleştirmekle gerçeğe dönüşür.
Poynter Türkiye gazetecilik eğitim projesi bundan 3 yıl önce sadece bir fikirdi. Ortada ne bir bütçesi ne de proje ortakları vardı. “Neden olmasın ki?” diye başladığım bu iş, önce Poynter Institute ile tanışmam, sonra Medya Derneği’ndeki arkadaşlarımın özverili çalışmaları ve ABD İstanbul Başkonsolosluğu’nun çok değerli katkısı sonucunda gerçeğe dönüşüverdi. Her ne kadar Medya Derneği’nde yaşanan sorunlar projeyi önce biraz zora soksa da P24’ün çok önemli desteği sayesinde bir hayal gerçek oldu. Evet bu eğitim sonunda Türk medyasının sorunlarını çözecek bir ilaç keşetmedik, ama benimle birlikte 17 genç insan meslek hayatının en güzel deneyimlerinden birisini yaşamış oldu. Bu deneyim hepimizin meslek hayatına çok şeyler katacaktır.
Çeşitlilik ve fikir özgürlüğü en büyük zenginliğimiz.
Yaklaşık bir hafta süren eğitim sanırım Türk medyasının son yıllardaki en renkli mesleki etkinliklerden birisiydi. Zaman, ATV, Hürriyet, Milliyet, Dünya, Vatan, Tempo, TRT, Agence France-Presse, National Geographic ve Bianet gibi çok farklı medya kuruluşlarında çalışan gazeteci arkadaşlar program boyunca fikirlerini özgürce ifade etti ve bu konuda en ufak dahi rahatsızlık yaşanmadı. Medyada yaşanan fikir ayrılıklarına rağmen gazetecilerin bir meslektaş olarak bir araya gelebilmesi, fikirlerini özgürce paylaşabilmesi ve birbirini tanıyıp saygı duyması sanırım aldığımız en güzel dersti.
Bilgilendirici ve eğlenceli bir programdı. Umarım bunu tekrarlayabiliriz…
“Poynter Türkiye Gazetecilik Programına” katılan 16 gazeteci ve eğitmenler